Ecemnaz Dalmaz’ın Hatırladığım Kadarıyla başlıklı kişisel sergisi, izleyiciyi yalnızca görsel bir deneyime değil, belleğin işleyişine dair karmaşık ve çok katmanlı bir sorgulamaya davet ediyor. Sergiyi gezerken hemen hissedilen şey, Dalmaz’ın yalnızca imgelerle değil, bilinçli boşluklarla da konuşmayı tercih eden bir anlatım dili geliştirdiği.
Sergi metninde de belirtildiği gibi, zihin, hatırlama ve unutma arasında sonsuz bir akış içerisinde yol alıyor. Ancak sergi bu akışkanlığı salt teorik düzlemde bırakmayıp mekânın kurgusuna da akıllıca yediriyor. Fakat burada sorulması gereken soru şu: izleyiciye açılan bu bellek arkeolojisi, gerçekten de kolektif ve bireysel hatırlama dinamiklerini dönüştürebilecek bir deneyim yaratıyor mu, yoksa yalnızca estetik bir yüzeyde mi kalıyor?
Sergi mekânında yer alan bölümlenmeler — bilincin yüzeyi ile bilinçdışının derin katmanları arasında kurulan karşıtlıklar — güçlü bir dramatik yapı öneriyor. Özellikle tufting tekniğiyle kaplanan oda, bu anlamda serginin en çarpıcı ve bedenle en doğrudan ilişki kuran alanlarından biri. Yumuşak dokusunun yarattığı geçici konfor hissi, Dalmaz’ın imgeleriyle birlikte hızla bir içsel rahatsızlığa, yüzeye çıkmaya direnen anıların ağırlığına evriliyor.
Sonuç olarak Hatırladığım Kadarıyla, izleyicisini bellek ve kimlik inşasının kırılgan yapısıyla yüzleştiren, zaman zaman etkileyici anlar yaratan bir sergi. Ancak bu yolculuk, her adımda aynı derinlikte ilerlemiyor; bazı bölümler izleyiciyi daha güçlü biçimde içine çekmeyi başarırken, bazıları daha yüzeyde kalıyor. Yine de Dalmaz’ın sergi boyunca kurduğu dilsel ve mekânsal gerilimler, belleğin kaotik doğasına dair güçlü bir sezgi kazandırıyor.
Yorum Bırakın