"Bizi ayıracaklar. Seni erkeklerin, beni de kadınların yanına koyacaklar. İstemiyorum. Sadece gazetelerde yan yana olacağız."
LOUIS MALLE'İN BAŞ YAPITININ 60. YILINDA DARAĞACI ASANSÖRÜ'NE YAKINDAN BAKIŞ
Ascenseur Pour L'échafaud (Darağacı Asansörü, İdam Sehpası), Louis Malle'in ilk film denemesi. 60'lı yıllardan sonra yoğunlaşacak olan Yeni Dalga akımının da ilk etkilerini henüz 1958'de hissettirir.
Fransız Yeni Dalga akımında, adeta makasla kesilen filmin akışında duraksamalar yaratılır. Seyirci asla geleceği öngöremez, tam da bu noktada hayat yakalanır. Kamerayı stüdyodan çıkarıp sokağa indirerek gerçekliğin yansıtılmaya başlanmasıyla, sinemaya yeni bir bakış kazandırılmıştır: Seyirci artık filmin içindedir."Bir asansör nasıl darağacına götürebilir ki?" diyeceksiniz. Darağacı Asansörü'nün kurgusu adeta bir girdaptır ve aşk için yapılan her şey yine aşk yüzünden kötü bir sona sürüklenir. Julien, eskiden subay olan bir iş adamıdır. Patronundan hem işi yüzünden hem de sevgilisinin eşi olduğu için nefret etmektedir. Kusursuz bir cinayet planı hazırlayan Julien, asansörde kalarak talihsiz bir zincirleme olaylar silsilesini de beraberinde getirir.
[caption id="attachment_92430" align="aligncenter" width="1184"] "Sesin olmadan, sessizliğin ülkesinde kaybolurdum." -Julien[/caption]
Julien, asansördeyken dışarıdaki dünyada tahmin edemeyeceği şeyler olur. Çiçekçi kız ve sevgilisi Julien'in arabasını çalmaya karar verir. Julien'in aşkı Florence ise araba geçerken kızı fark eder. Yanlış anlar ama yine de onu aramaktan vazgeçmez.
Darağacı Asansörü genel olarak sessiz bir film. Ama Florence'in umutsuzca, aşkı Julien'i sokaklarda aradığı sahnede, bir caz sesi yükselir. Filmden aklımıza kazınan en önemli sahnelerden biridir bu. Kelimelerin anlatamadığı duygular, müzikle kulağımıza gelir. Ayrıca karanlık bir sis perdesi de Film Noir atmosferinin vazgeçilmez özelliklerinden biri olarak karşımıza çıkar.
Kimi zaman kamera Paris sokaklarında gezerken, kimi zaman da aşıkların telefon konuşması sırasında Miles Davis'in trompetini duyarız. Büyük bir ustalıkla anı adeta donuklaştırır, hüzünleştirir ve imkansızlaştırır. Julien ve Florence de filmde asla buluşamazlar.
Duyguları melodilerle aktarma ve senfoninin öne çıkması da yine Film Noir'in bir özelliğidir. Caz sesleri yükselirken aşıkların konuşmaları duyulmaz, seyirci de bunu merak etmez. Miles Davis, Caz'ın hareketlerle bütünleştiği bu filmde çok önemli bir role sahiptir.
İhtiras, aldatma ve aşk gibi klasik Film Noir unsurlarının yanı sıra femme fatale kadının da ön plana çıkarıldığı bu filmde de, klasik olarak olaylar dedektif sayesinde çözülür. Aşk hatalar yaptırır ve gerçek er ya da geç açığa çıkar.
Kaynaklar
12
Yorum Bırakın