''Masalsı filmlerin ustası'' olarak nitelendirilen Tunuslu senarist ve yönetmen Nacer Khemir’in, İslam’ın “batı tarafından sunulan yüzünü değil bilinmeyen, es geçilen ve unutturulan yüzünü göstermeye çalıştım” diyerek özetlediği film İslam felsefesini, tasavvufu ve sufiliği bir yol hikâyesi ile beraber müzikleri, eşsiz görüntüleri ve muhteşem diyaloglarıyla bize anlatmakta.
Konusu ise şöyle: Yaşı ilerlemiş kör bir derviş olan Bab’Aziz, küçük torunu Ishtar ile sufilerin çölde her otuz yılda bir gerçekleştirdiği toplantının bilinmeyen yerini aramaktadır. Çıktıkları bu uzun çöl yolculuğunda farklı farklı insanlarla karşılaşırlar. Bab’Aziz ise torunu Ishtar’a hikâyeler anlatmaktadır. Dervişlik için tahtından feragat eden prens de bu hikâyeler arasındadır.
Sadece bir yol ve yolculuk filmi olarak nitelendiremeyeceğimiz kadar derin bir felsefesi olan film, gerçek İslam felsefesini ele alış biçimiyle bir başyapıt. Bab’Aziz: Ruhunu Tefekkür Eden Prens ismiyle Türkiye’de gösterime giren film, döneminin en parlak filmlerinden birisi. Çekim kalitesi, müzikleri ve yönetmenin çöl sahnelerindeki muhteşem başarısı ile klasikler arasına girmeyi de başardı.
Filmin en beğendiğim yanı yalın havası. İzleyiciyi boğmayan ve ne anlattığını bilen bir yapım olunca izleyenler için de keyifli ve güzel bir eser ortaya çıkmış. Bir yolculuk filminde olması gereken gerçeği aramak ögesi de güzel işlenmiş. Film bize ilahi aşkı, ölümü ve yaşamı bu yolculuk sırasında sade bir şekilde anlatıyor. Yolculuk hikâyelerinin olmazsa olmazı yan ögeler ise inanılmaz kuvvetli. Birbirinden apayrı karakterlere sahip Hassan ve Hossein'in hikâyesi ile geçimini baba mesleği olan kum satıcılığıyla sağlayan Osman'ın kaderini değiştirme çabalarını yan öge olarak izlemek inanılmaz keyifliydi.
Yönetmen Nacer Khemir, filmi çekme nedenini şöyle anlatıyor:
“Bu film bir sorudan çıktı aslında:
Babanız, yanınızda yere düşse ve yüzü çamurlansa ne yaparsınız?
Ben olmasam bile benim babam tam bir müslümandı ve şu sıralar onun yüzüne (dinine) çamur çalınıyor durmadan.
Ben bu filmle babamın yüzünü silmeye, temizlemeye çalıştım. İslam'ın batı tarafından sunulan yüzünü değil; bilinmeyen, es geçilen ve unutturulan yüzünü göstermeye çalıştım.”
Tasavvuf ve Sufilik ile ilgili olarak ise "Dünyadaki insan sayısı kadar, Tanrı'ya doğru giden yol vardır" diyen Khemir, besmele ve Âl-i İmran Suresi ile filme başlamaktadır.
Jodaeiye Nader az Simin (A Seperation) filminde de karşımıza çıkan Mahmoud Kalari bu filmin görüntü yönetmenliğinde de muhteşem bir iş başarmış. Film hakkında yapılan bütün yorumlarda da bu konu ön plana çıkıyor. Özellikle çöl sahneleri olmak üzere filmin görüntü yönetmenliği parıldıyor. Filmi kült hale getiren ögelerden birisi de bu olmuş. Renk seçimleri film ile muhteşem bir uyum içerisinde.
Armand Amar yönetiminde bir ekip tarafından yapılan film müzikleri, filmin en etkili unsurlarından. Temiz ve başarılı oyunculuklar, kaliteli müzik ve başarılı yönetmenlik ile seyircinin karşısına çıkan film, Tunus, İran, Macaristan, Fransa, Almanya, İsviçre, Birleşik Krallık ortak yapımı.
Filmden bazı müzikler ise şöyle:
" target="_blank" rel="noopener noreferrer">Çöl Eğlencesi
" target="_blank" rel="noopener noreferrer">Ya Rahman Ya Rahim
" target="_blank" rel="noopener noreferrer">Zikir
Yorum Bırakın