Rapunzel'in karşımıza kurmaca türünde çıkmasında Nadir Sarıbacak’ın performansının etkisi oldukça fazla. Film, 18 dakikalık bir kısa metraj çalışması. ÖSS sınavına hazırlanan bir genç kızın, ailesi yüzünden üzerinde hissettiği baskı her şeyin başlangıcı ve sonu oluyor ama güzel bir son desek hiç yanlış olmaz. Şatosuna sıkışıp kalan bir Rapunzel'in, ona balonlar getiren bir adam tarafından kurtarılışını, yüzümüzde sevimli bir tebessümle izliyoruz.
2. Gişe Memuru(2010)
İnsanlığın nasıl boğulduğu, çaresizliğin had safhalarda gezdiği Gişe Memuru... Tolga Karaçelik'in bol ödüllü ve gayet başarılı kısa filmlerinden sonra, sinemaya sunduğu ilk uzun metrajlı filmi. Monoton iş hayatının insanlar üzerinde oluşturduğu baskı, çocukluk travması, baba baskısı, rekabet ve daha birçok şeyi içinde bulunduran bu filmi izleyen herkes, filmin bir parçasında kendini buluyor. E biz çok anlattık, izlemediyseniz fazla vakit kaybetmeden izlemenizi öneririz.
3. Sarmaşık(2015)
Karşımıza iktidar çatışmalarını çıkaran Sarmaşık, Tolga Karaçelik'in ikinci uzun metrajlı filmi. Filmin konusuna göz atacak olursak, Sarmaşık isimli bir gemi, tahliye limanı olan Angola’ya gidecektir. Ancak, sefer devam ederken geminin armatörü iflas eder ve geminin kaptanı kendisine ulaşamaz. Uzun süredir maaşını alamayan mürettebat gemiden ayrılırken, gemiyi olası tehlikelere karşı koruyabilmesi için altı kişinin gemide kalmasına karar verilir. Karaya çıkmaları için neredeyse hiçbir sebebi olmayan bu altı kişi için yatarak para kazanmak başlarda keyifli gelse de, erzağın tükenmesiyle bu durum yerini işkenceye bırakır. Filmini üç bölüme ayıran ve ayırdığı her bölümde Yaşlı Gemici’den dizelere yer veren Tolga Karaçelik, kitaptaki hikâyeden etkilenmesine rağmen genel olarak ülke insanımıza has özellikleri olan karakterler tercih ederek, hem yerel hem de evrensel normlara uygun bir anlatı biçimiyle oldukça başarılı bir psikolojik gerilime imza atıyor. Film, reaksiyon gösterecek bir düşünme zamanı tanımıyor size. İşlenen olay örgüsünün harika yönetiminin, çok başarılı oyunculuklarla ortaya konmasının sonucunda darmadağın olan zihninizi toparlama telaşına giriyorsunuz. Ben, sen, o, biz, siz ve onlar… Hepimiz o geminin içindeyiz aslında. Filmi izlerken senaryoya yedinci kişi olarak dâhil olmakta hiçbir çekince görmüyoruz.
“Direkler eğik, burnumuz batmış suyaİnsan düşmanının sillesinden kaçar yaSoluğunu ensesinde duya duyaVe koşar başını hiç kaldırmadanGemi öyle koştu, rüzgar öyle coştuKaçtık güneye, hiç durmadan.”
Samuel Taylor Coleridge-Yaşlı Gemici
4-Kelebekler(2018)
“Bazen çok üzülüyorum.”Kelebekler, Sundance’de Dünya Sineması Büyük Juri Özel Ödülü’ne layık görülmesiyle başarısını taçlandırmıştı. Film biraz klişeler üzerinden gitmesine rağmen Tolga Karaçelik'in yaptığı göndermeler, klişelerin altına yatırdığı anlamlarla, bu klişeleri farklılaştırmayı başarabiliyor. Filmin konusu, üç kardeşin çocukluktan itibaren kopan bağlarının babalarının ölümünden sonra birleşmesiyle başlıyor. Koparılan bağlar tabii ki eski halini almıyor ve babalarının vasiyetiyle bir araya gelmeleri aralarındaki bazı sorunları çözmelerine ne kadar yardımcı oluyor desek de aslında bu üç kardeşin sorunlardan nasıl çıkamadığını izliyoruz. Kardeşlerin giriştikleri bu seyahat; eski düş kırıklıklarına, pişmanlıklara, unutulmuş acılara, cevapsız sorulara ve her birinin kişisel geçmişine doğru acılı bir keşif yolculuğuna dönüşüyor. Kardeşler arasında olan bu trajik ve dokunaklı içsel hesaplaşmayı büyük duyarlılıkla inceden inceye hissettirerek anlatmayı ve bunu seyirciye, asık suratlı dramatik formattan olabildiğince uzak kalarak, kara bir güldürü olarak aktarmayı başarıyor Tolga Karaçelik.
Tolga Karaçelik'in de dediği gibi; “Film, inanç üzerine esasında; aile olduğuna inanmak, sevmeye inanmak veya inanmaya inanmak…”
Yorum Bırakın