İran doğumlu olup Danimarka'da yaşayan Ali Abbasi'nin, 2018 Cannes Film Festivali'nde "Belirli Bir Bakış" ödülü kazanan filmi Border, günümüzün en popüler temalarından olan "öteki" kavramını, İskandinav mitlerinin bir figürü olan trollerden yola çıkarak son derece özgün bir şekilde ortaya koyuyor.
Öncelikle Border filminde, trol canlısının nasıl ortaya konduğuna bakalım. Dikkatimizi çeken ilk nokta trollerin yüzünün neandartellere oldukça benzetilmiş olması. Bu fiziksel benzerlik, tarihin önemli spekülasyonlarından biri olan homo sapiens-neandartel mücadelesine götürüyor bizi. Yapılan tahminlere göre neandartellerin tarih sahnesinden silinmesinin en büyük sebebi, saldırgan homo-sapiens'in bir neandartel soykırımı yapması. Filmin ana hatlarını düşününce, yönetmenin bu spekülasyonun üzerine bir yapı kurduğuna dair bir yorum yapmamız saçma olmayacaktır.
Şimdi o ana yapıdan ve filmin konusundan biraz bahsedelim. Ana karakter Tina, gümrükte güvenlik memuru olarak çalışmaktadır. Tina'nın diğerlerinden ayrı bazı özellikleri vardır; duyguların kokusunu almak gibi. Bir gün şık giyimli bir adamdan aldığı kötü kokunun sonucunda, adamın hafıza kartında pornografik çocuk görüntülerinin bulunduğu keşfeden Tina, polise bu konuda yardımcı olmaya başlar. Aynı dönemde fiziksel olarak kendine çok benzeyen Vore ile tanışır ve her şey değişmeye başlar.
Tina, Vore aracılığıyla bir trol olduğunu öğrenmeden önce kendindeki bozuklukların kromozom hatasından kaynaklandığını zannetmektedir. Filmin bu noktası, insanın ötekiyi nasıl asimile ettiğini çok etkileyici biçimde anlatıyor. Toplumun, ötekinin öteki olarak kalmasına dahi izin vermediğini ve asimile ederek ona köklerini unutturduğunu çarpıcı bir şekilde görüyoruz. Öte yandan, Tina topluma tamamen ayak uydurmasına rağmen yine de toplum tarafından dışlanan biri olmaktan kurtulamamaktadır. Burada, toplumun "öteki" kişiyi ne kadar kendine benzetse de ırk ve ırkın getirdiği fiziksel özelliklerden dolayı dışlama eğiliminin ne kadar yüksek olduğunu açıkça anlıyoruz. Avrupa'da ve dünyada yükselmekte olan ırkçılık, faşizme varan milliyetçiliğin de, öteki bireyleri nasıl etkilediğine acı biçimde şahit oluyoruz.
Tina, trol olduğunu öğrendikten sonra ise büyük bir karakter dönüşümüne uğruyor. Trollerin sosyal yaşamını yaşamaya başlayan Tina, bir kurt gibi davranarak hayvansıllığını ortaya çıkarıyor. Vore ile olan ilişkisi, Tina'nın cinselliği de keşfetmesine, bu cinsel deneyim de kendinden olana duyduğu özlemi kavramamıza yardımcı oluyor.
Vore, ana amacı ona acı çektiren insanlardan intikam almak olan bir trol. Bu istenci öylesine kuvvetli ki, onu da kötü bir varlık yapıyor. Bunu fark eden Tina, bu kez insan olmak-trol olmak ikilemindense, iyi olmak ve kötü olmak üzerine düşüncelere dalıyor. Ve sonucunda ona acı çektirenlere acı çektirmenin erdemli bir davranış olmayacağı fikrine ulaşıyor.
Tina'nın yaşadığı ''iyi olmak veya kötü olmak'' dilemması, günümüzde öteki olarak kabul edilen insanların, kötü muameleye maruz kaldıklarında aynı vahşetle karışılık vermemesi adına önemli bir çağrı niteliğinde. Buradaki mesaj çok net. ''Onlar gibi davranırsak onlardan farkımız kalmaz.''
Toparlayacak olursak "Border" son yıllarda artan faşizme, ayrımcılığa karşı duran ve karşı dururken de insanlara metaneti öneren çok önemli ve özgün bir yapım. Film, verdiği olumlu mesajlarıyla da bir sanat eserinin yapması gerekeni yaparak, insana erdemi öğütlüyor ve bu sayede bir film olmaktan öteye geçerek bir sanat yapıtına dönüşüyor.
Yorum Bırakın