Günümüz sinemasında bir filmin en önemli noktalarından birisi, yardımcı oyuncuların performansı. Bazı performanslar o kadar başarılı ki filmi tek başına taşıyabiliyor ya da bu başarı, yardımcı rolü oynayan oyuncunun karakterine ayrı film çekilmesiyle nihayete erebiliyor.
Biz de aldığı ödülü sonuna kadar hak eden, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü sahibi isimlerden oluşan bir liste hazırladık. Keyifli okumalar!
2003 yapımı Mystic River, güçlü oyuncu kadrosuyla ön plana çıkan bir filmdi. Clint Eastwood'un yönettiği filmde; Sean Penn, Tim Robbins, Kevin Bacon ve Laurence Fishburne gibi isimler rol almaktaydı. Sean Penn'in Oscar aldığı filmin en güçlü oyunculuğu ise Tim Robbins'ten gelmişti desek hiç yanlış olmaz.
Tim Robbins'in küçükken istismara uğramış ve bunun sonucunda yaşadığı psikoljik bunalımlardan kurtulamamış Dave Boyle'u canlandırdığı rolü, seyircinin içini acıtacak derecede başarılı. Sean Penn'in güçlü oyunculuğunun gölgesinde kalmaması da Oscar'a giden yolda Robbins'in başarısını perçinliyor. 2004 yılında ikinci adaylığında, Oscar heykelciğini kazanan Tim Robbins'in, ilk ve tek Oscar Ödülü de bu rolle geldi.
Aldığı ve verdiği kilolarla herkesi hem korkutan hem de şoka uğratan Bale'in, aşırı kilo verdiği filmlerinden olan The Fighter'daki Dick Eklund rolü, sinemanın en iyi performanslarından birisi. Bale filmde o kadar başarılı bir performans sergiliyor ki filmin ve diğer oyunculukların gölgede kalmasına neden oluyor bile diyebiliriz.
Ne yaparsa yapsın ya da yapmasın, sürekli olarak başarısız olabilen ama tüm bunların aksine hep doğru bildiğini yapmaya çalışan Dick Eklund rolüyle 2011 yılında Oscar kazanan Bale'in, ilk adaylığında kazandığı ödül sonrasında 3 adaylığı daha bulunuyor.
De Niro, Sonny Corleone rolü için deneme çekimi yapıldığında Coppola'yı adeta büyülemişti. Vito Corleone'nin gençliğini oynaması için teklif geldiğinde de seve seve kabul etmişti. 45 dakikalık oyunculuğuyla kazandığı Oscar ile de Coppola'yı haksız çıkarmamıştı.
Robert De Niro'nun, ilk Oscar ödülünü kazandığında ödül törenine katılamaması da ilginç bir olay olarak hafızalara kazınmıştı. Ödülü kendisi yerine, yönetmen Coppola kabul etmişti.
Javier Bardem, kendisine rol teklif edildiğinde reddetmişti. Yanlış duymadınız. Bir katili oynamak istemediğini belirten Bardem, Anton Chigurh rolünü geri çevirmişti. Sinema tarihinin en psikopat karakterlerinden birisini canlandırmayı kabul ettiğinde ise, o ilginç öldürme tekniğini de kendisi bulmuştu.
No Country For Old Men bir başyapıt olarak kabul edilecekse, bunun en önemli nedeni Bardem'in oyunculuğudur. Bardem'in ikinci adaylığında, ilk Oscar'ını kazandığı rolün; bu değişik hikâyesiyle de dikkat çekici olduğunu eklemek gerekir.
Filmin önüne geçen oyunculuklar listesinde en üstte yer alabilecek kadar başarılı bir oyunculukla, The Dark Knight'ın olması gerekenden daha uzun olduğunu unutturan Joker rolüyle Heath Ledger; rolü kadar beklenmedik ölümüyle de şok etkisi yaratmıştı. Oscar tarihinin en duygusal anlarının yaşandığı törende ödül, ailesi tarafından kabul edilmişti.
Yıllardır herkesin öve öve bitiremediği bu oyunculuk, Ledger'ın ölümünün etkisiyle mi Oscar'ı kucaklamıştır, bilinmez. Çünkü Akademi'nin güvenilirliği tartışmaya açık bir konu. Adaylar arasında Philip Seymour Hoffman'ın, Doubt'taki rolünün de güçlü adaylardan birisi olduğunu eklemek gerekir. Fakat tüm bunlara rağmen, izleyen ve izlemeyen herkes için kült olmuş bir karakter olan Ledger'ın Joker'inin ödülle taçlandırılması, sinemaseverlerin "yanlış karar" diyeceği bir durum değil.
Inglourious Basterds filmini izlemeye başladığımda, ilk 9 dakikadan sonra filmi durdurup tek bir şeye baktım; çünkü Lans Handa rolünde izlediğim Waltz, Oscar kazanmamış olsaydı filmi izlemeye devam etmeyecektim. Sonuç olarak Waltz, süt içişiyle Oscar kazanarak beni yanıltmadı. Yönetmen Tarantino'nun filmin ilerleyen bölümlerinde, Handa'ya strudel yedirerek aynı rol için iki kez Oscar'ı kazandırmaya çalıştığı da gözlerden kaçmadı.
Waltz'ın ilk adaylığında kazandığı bu ödül, tartışılmayacak kadar doğru bir karar.
1. Tim Robbins
2003 yapımı Mystic River, güçlü oyuncu kadrosuyla ön plana çıkan bir filmdi. Clint Eastwood'un yönettiği filmde; Sean Penn, Tim Robbins, Kevin Bacon ve Laurence Fishburne gibi isimler rol almaktaydı. Sean Penn'in Oscar aldığı filmin en güçlü oyunculuğu ise Tim Robbins'ten gelmişti desek hiç yanlış olmaz.
Tim Robbins'in küçükken istismara uğramış ve bunun sonucunda yaşadığı psikoljik bunalımlardan kurtulamamış Dave Boyle'u canlandırdığı rolü, seyircinin içini acıtacak derecede başarılı. Sean Penn'in güçlü oyunculuğunun gölgesinde kalmaması da Oscar'a giden yolda Robbins'in başarısını perçinliyor. 2004 yılında ikinci adaylığında, Oscar heykelciğini kazanan Tim Robbins'in, ilk ve tek Oscar Ödülü de bu rolle geldi.
2. Christian Bale
Aldığı ve verdiği kilolarla herkesi hem korkutan hem de şoka uğratan Bale'in, aşırı kilo verdiği filmlerinden olan The Fighter'daki Dick Eklund rolü, sinemanın en iyi performanslarından birisi. Bale filmde o kadar başarılı bir performans sergiliyor ki filmin ve diğer oyunculukların gölgede kalmasına neden oluyor bile diyebiliriz.
Ne yaparsa yapsın ya da yapmasın, sürekli olarak başarısız olabilen ama tüm bunların aksine hep doğru bildiğini yapmaya çalışan Dick Eklund rolüyle 2011 yılında Oscar kazanan Bale'in, ilk adaylığında kazandığı ödül sonrasında 3 adaylığı daha bulunuyor.
3. Robert De Niro
De Niro, Sonny Corleone rolü için deneme çekimi yapıldığında Coppola'yı adeta büyülemişti. Vito Corleone'nin gençliğini oynaması için teklif geldiğinde de seve seve kabul etmişti. 45 dakikalık oyunculuğuyla kazandığı Oscar ile de Coppola'yı haksız çıkarmamıştı.
Robert De Niro'nun, ilk Oscar ödülünü kazandığında ödül törenine katılamaması da ilginç bir olay olarak hafızalara kazınmıştı. Ödülü kendisi yerine, yönetmen Coppola kabul etmişti.
4. Javier Bardem
Javier Bardem, kendisine rol teklif edildiğinde reddetmişti. Yanlış duymadınız. Bir katili oynamak istemediğini belirten Bardem, Anton Chigurh rolünü geri çevirmişti. Sinema tarihinin en psikopat karakterlerinden birisini canlandırmayı kabul ettiğinde ise, o ilginç öldürme tekniğini de kendisi bulmuştu.
No Country For Old Men bir başyapıt olarak kabul edilecekse, bunun en önemli nedeni Bardem'in oyunculuğudur. Bardem'in ikinci adaylığında, ilk Oscar'ını kazandığı rolün; bu değişik hikâyesiyle de dikkat çekici olduğunu eklemek gerekir.
5. Heath Ledger
Filmin önüne geçen oyunculuklar listesinde en üstte yer alabilecek kadar başarılı bir oyunculukla, The Dark Knight'ın olması gerekenden daha uzun olduğunu unutturan Joker rolüyle Heath Ledger; rolü kadar beklenmedik ölümüyle de şok etkisi yaratmıştı. Oscar tarihinin en duygusal anlarının yaşandığı törende ödül, ailesi tarafından kabul edilmişti.
Yıllardır herkesin öve öve bitiremediği bu oyunculuk, Ledger'ın ölümünün etkisiyle mi Oscar'ı kucaklamıştır, bilinmez. Çünkü Akademi'nin güvenilirliği tartışmaya açık bir konu. Adaylar arasında Philip Seymour Hoffman'ın, Doubt'taki rolünün de güçlü adaylardan birisi olduğunu eklemek gerekir. Fakat tüm bunlara rağmen, izleyen ve izlemeyen herkes için kült olmuş bir karakter olan Ledger'ın Joker'inin ödülle taçlandırılması, sinemaseverlerin "yanlış karar" diyeceği bir durum değil.
6. Christoph Waltz
Inglourious Basterds filmini izlemeye başladığımda, ilk 9 dakikadan sonra filmi durdurup tek bir şeye baktım; çünkü Lans Handa rolünde izlediğim Waltz, Oscar kazanmamış olsaydı filmi izlemeye devam etmeyecektim. Sonuç olarak Waltz, süt içişiyle Oscar kazanarak beni yanıltmadı. Yönetmen Tarantino'nun filmin ilerleyen bölümlerinde, Handa'ya strudel yedirerek aynı rol için iki kez Oscar'ı kazandırmaya çalıştığı da gözlerden kaçmadı.
Waltz'ın ilk adaylığında kazandığı bu ödül, tartışılmayacak kadar doğru bir karar.
Yorum Bırakın