Güçlü Kadrolar Kötü Filmlere Engel Değil

Güçlü Kadrolar Kötü Filmlere Engel Değil
  • 0
    0
    0
    0
  • Bazı filmler vardır tekrar tekrar açıp izlersiniz. Her seferinde ilk defa izlediğinizden çok daha fazla sizi etkisi altına alabilmeyi başarır, ilk kez izlediğinizdeki yarattığı etki yerinde yeller estirirler. Bazıları ise kötü film olarak kalmayı başarabilir. Sizlere kötü filmler listesi hazırlayarak bu konuya bir ışık tutmak istedik.

    1. Gone Baby Gone (2007)

    Ben Affleck'in yönetmen koltuğunda oturduğu, Casey Affleck'in başrolünde olduğu, Morgan Freeman, Ed Harris, Michelle Monaghan ve Amy Ryan'ın da kadro bulunduğu film başarılı olabilecekken kötü olmuş filmlerin en temiz örneklerinden sayılabilir. Özel dedektiflik yapan karı kocanın, bir kız çocuğunun kaybolması üzerine yaşadıklarını anlatan film, başladığında iki başrole sahip gibi. Fakat ne olduysa filmin bir yerinden sonra Michelle Monaghan ortada gözükmüyor. Başlarda olaya karşı çıkan ve "bu kadın filmde etkin bir role sahip herhalde" dedirten karakter bir anda ortadan kayboluyor. Tekrar gözüktüğünde ve bir şeylere müdahale etmesi gerektiği zamanda ise hiçbir şeye etki edemiyor. Amy Ryan'ın oyunculuğuyla Oscar'a aday olduğu film çok bir şey vaat etmiyor ve seyirciye de bir şey katmıyor.

    2. Battle Of Sexes (2017)

    Emma Stone ve Steve Carell'in başrolünde olduğu filmin en büyük sorunu neyi anlattığını bilmemesi. Billie Jean King'in hayatı mı kadın olmanın zorlukları mı yoksa Bobby Riggs'in berbat hayatı mı? Neyi anlatacağına karar vermemek filmi ortada bırakmış. Kısacası filmin bir ruhu yok! Film tüm bu karmaşaları aşamamışken, akıcılığının kötü olmasıyla da olamamış. Bununla birlikte Emma Stone'un Billie Jean King'e sadece yüz olarak benzemesi ve azıcık bile kaslı görünmemesi de bir garip. Eğer Hilary Swank'ın Million Dollar Baby filmindeki halini de hatırlarsak bu büyük bir karar olabilir. Ama bir çok menajer oyuncusunun fiziksel değişimine izin vermiyor ve bu Hollywood'un en önemli sorunlarından birisi. Futbol dünyasında menajerlerin aldığı aşırı yüksek paralar ve sinema dünyasında menajerlerin, oyuncuların aldığı havaya bile karışması işleri böyle kötü bir sarmala sürüklüyor.

    3. J. Edgar (2011)

    FBI'ın kurucusu, uzun süre yöneticisi, ABD siyasi tarihine en çok etki eden insanlardan birisi olan J. Edgar Hoover'ı filmde Leonardo DiCaprio canlandırıyor. Şu ana kadar her şey kusursuz gidiyor gibi gelebilir. Ama filmin makyaj ekibi, akıcılıktan uzaklığı ve ortada kalmışlığı filmin oldurmayan etkenlerinden. Makyajları yapanlara sayfalarca yazı yazılabilir. Dünya sinemasının merkezinde, bu denli kötü bir plastik makyajı başarmak... Oscar'ı hak ediyor aslında. Herhangi bir kadın kuaförü bu makyajın çok daha güzelini yapabilirdi. Filmi izlerken kafayı yememek elde değil. Tabii yönetmen, oyuncular ve hatta setin çaycısı bile bu duruma ses çıkarmadıysa sıkıntılar çok daha farklı.

    4. Nymphomaniac (2013)

    Lars von Trier'in böyle işlerine alışığız. Bu film çıkacağı zaman baya olay olmuştu ve hatta ülkemizde yasaklanmıştı. Beklentilerimizin yüksek olduğu iki parçalık film adeta zaman kaybıydı. 8 saat boyunca başarısız bir porno film izliyor gibiydik. Filmdeki çoğu sahnenin porno filmlerden kesitler olduğunu düşünürsek yönetmen bize gerçekten porno izletti. Filmin edebi yönü gerçekten tatmin edici kabul edilebilir. Ama iki parçayı da izledikten sonra "yönetmen burada ne anlatmak isteyip de bu kadar kötü anlatmış olabilir ki acaba" düşüncesi zihninizde oluşuyor. Zaten filmin ikinci bölümü tamamen her türlü cinsel ilişki ve sapkınlığı anlatmaya yönelmiş. Film eğitici öğretici bir yapıya mı bürünmeye çalışmış çözemedik. Bununla birlikte filmin sonu, harcanan 8 saatinize olan sinirinizi bir nebze hafifletiyor. Şaşırtıcı ve başarılı bir son.

    5. The Interview (2014)

    Uğruna Kuzey Kore'nin az kalsın nükleer savaş başlatacağı fakat teknoloji çağında olduğumuzu hatırlayıp hacklemeyle misilleme yaptığı film, klasik bir Amerikan sineması saçmalığı. Kötü senaryo, coğrafya bilgileri yaşadıkları mahalleyle sınırlı olan Amerikalıların başka bir toplumu irdelemesi ya da filmin basitliği neden olmadığına örnek sayılabilir. Türk sinemasının iftihar tablosu olan ve birkaç yıldır "kara para mı aklıyorlar acaba çünkü bu kadar kötü filmin açıklaması olamaz" dediğimiz filmler seviyesinde, film komik olacakmış hissi de veriyor ama sürekli bir başkası adına utanma hissinden öteye gidemiyor.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.