Birer Müzik Parçasına Dönüşmüş 8 Ahmed Arif Şiiri

Birer Müzik Parçasına Dönüşmüş 8 Ahmed Arif Şiiri
  • 0
    0
    0
    0
  • Asıl ismi Ahmed Önal, tanıdığımız hali ile Ahmed Arif; 1927 Diyarbakır doğumlu. Hasretinden Prangalar EskittimTerketmedi Sevdan Beni şiirleri ile geniş kitlelere ulaşmış şair. Hatta bazıları his dünyamıza tercüman yazılardan kalbimize dokunan melodilere dönüşmüş. Fikret Kızılok, Zülfü Livaneli, Ahmet Kaya parçalarında şairin kelimelerine başvurmuş sadece birkaç isim. Gelin hangi şiirler hangi şarkıların ilham kaynağı ve parçası olmuş bir göz atalım. 1 . Zülfü Livaneli: Kirvem / Onur Akın: 33 Kurşun  (Ahmed Arif: Otuzüç Kurşun)

    OTUZÜÇ KURŞUN

     1.

       Bu dağ Mengene dağıdır    Tanyeri atanda Van'da     Bu dağ Nemrut yavrusudur     Tanyeri atanda Nemruda karşı     Bir yanın çığ tutar, Kafkas ufkudur         Bir yanın seccade Acem mülküdür     Doruklarda buzulların salkımı    Firari güvercinler su başlarında     Ve karaca sürüsü,     Keklik takımı...        Yiğitlik inkar gelinmez     Tek'e - tek döğüşte yenilmediler     Bin yıllardan bu yan, bura uşağı    Gel haberi nerden verek     Turna sürüsü değil bu     Gökte yıldız burcu değil     Otuzüç kurşunlu yürek     Otuzüç kan pınarı     Akmaz,     Göl olmuş bu dağda... 

       2.

       Yokuşun dibinden bir tavşan kalktı    Sırtı alaçakır     Karnı sütbeyaz    Garip, ikicanlı, bir dağ tavşanı     Yüreği ağzında öyle zavallı     Tövbeye getirir insanı     Tenhaydı, tenhaydı vakitler     Kusursuz, çırılçıplak bir şafaktı        Baktı otuzüçten biri     Karnında açlığın ağır boşluğu     Saç, sakal bir karış     Yakasında bit,     Baktı kolları vurulu,     Cehennem yürekli bir yiğit,     Bir garip tavşana,     Bir gerilere. 

       Düştü nazlı filintası aklına,     Yastığı altında küsmüş,     Düştü, Harran ovasından getirdiği tay     Perçemi mavi boncuklu,     Alnında akıtma     Üç topuğu ak,     Eşkini hovarda, kıvrak,     Doru, seglavi kısrağı.     Nasıl uçmuşlardı Hozat önünde!

       Şimdi, böyle çaresiz ve bağlı,     Böyle arkasında bir soğuk namlu     Bulunmayaydı,     Sığınabilirdi yüceltilere...     Bu dağlar, kardeş dağlar, kadrini bilir,          Evvel Allah bu eller utandırmaz adamı,     Yanan cıgaranın külünü,     Güneşlerde çatal kıvılcımlanan     Engereğin dilini,     İlk atımda uçuran     Usta elleri... 

       Bu gözler, bir kere bile faka basmadı     Çığ bekleyen boğazların kıyametini     Karlı, yumuşacık hıyanetini     Uçurumların,     Önceden bilen gözleri...     Çaresiz    Vurulacaktı,     Buyruk kesindi,     Gayrı gözlerini kör sürüngenler     Yüreğini leş kuşları yesindi...

       3.

       Vurulmuşum    Dağların kuytuluk bir boğazında     Vakitlerden bir sabah namazında     Yatarım             Kanlı, upuzun... 

       Vurulmuşum     Düşüm, gecelerden kara     Bir hayra yoranım çıkmaz     Canım alırlar ecelsiz     Sığdıramam kitaplara     Şifre buyurmuş bir paşa     Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız 

       Kirvem, hallarımı aynı böyle yaz     Rivayet sanılır belki     Gül memeler değil     Domdom kurşunu     Paramparça ağzımdaki... 

       4.

       Ölüm buyruğunu uyguladılar,    Mavi dağ dumanını     ve uyur-uyanık seher yelini     Kanlara buladılar.     Sonra oracıkta tüfek çattılar     Koynumuzu usul-usul yoklayıp     Aradılar.     Didik-didik ettiler     Kirmanşah dokuması al kuşağımı     Tespihimi, tabakamı alıp gittiler     Hepsi de armağandı Acemelinden... 

       Kirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız     Karşıyaka köyleri, obalarıyla     Kız alıp vermişiz yüzyıllar boyu,     Komşuyuz yaka yakaya     Birbirine karışır tavuklarımız     Bilmezlikten değil,     Fıkaralıktan     Pasaporta ısınmamış içimiz     Budur katlimize sebep suçumuz,     Gayrı eşkiyaya çıkar adımız     Kaçakçıya     Soyguncuya     Hayına... 

       Kirvem hallarımı aynı böyle yaz     Rivayet sanılır belki     Gül memeler değil     Domdom kurşunu     Paramparça ağzımdaki... 

          5.      Vurun ulan,     Vurun,     Ben kolay ölmem.     Ocakta küllenmiş közüm,     Karnımda sözüm var     Haldan bilene.     Babam gözlerini verdi Urfa önünde     Üç de kardaşını     Üç nazlı selvi,     Ömrüne doymamış üç dağ parçası.     Burçlardan, tepelerden, minarelerden     Kirve, hısım, dağların çocukları     Fransız Kuşatmasına karşı koyan da

       Bıyıkları yeni terlemiş daha     Benim küçük dayım Nazif     Yakışıklı,     Hafif,        İyi süvari     Vurun kardaş demiş    Namus günüdür     Ve şaha kaldırmış atını. 

       Kirvem hallarımı aynı böyle yaz     Rivayet sanılır belki     Gül memeler değil     Domdom kurşunu     Paramparça ağzımdaki...

     2. Fikret Kızılok: İki Parça Can / Ahmet Kaya: Suskun      (Ahmed Arif: Suskun)

    SUSKUN

    Sus, kimseler duymasın. Duymasın ölürüm ha. Aydım yarı gecede Yeşil bir yağmur sonra… Yağıyor yeşil.

    En uzak, o adsız ve kimselersiz, O yitik yıldızda duyuyor musun? Bir Stradivarius inler kendi kendine, Yayı, reçinesi, köprüsü yeşil. Önce bendim diyor ve sonra benim… Ölümsüz, güzel ve çetin. Ezgisidir dolaşan bütün evreni, Bilinen, bilinmeyen ıssızlıkları. Canımı, tüylerimi sarmada şimdi Kendi rüzgarıyla vurgun… Sarıyor yeşil.

    Rüya, bütün çektiğimiz. Rüya kahrım, rüya zindan. Nasıl da yılları buldu, Bir mısra boyu maceram… Bilmezler nasıl aradık birbirimizi, Bilmezler nasıl sevdik, İki yitik hasret, İki parça can. Çatladı yüreği çakmaktaşının, Ağıyor gök kuşaklarının serinliğinde Çağlardır boğulmuş bir su… Ağıyor yeşil.

    Yivlerinde yeşil güller fışkırmış, Susmuş bütün namlular… Susmuş dağ, Susmuş deniz. Dünya mışıl-mışıl, Uykular derin, Yılan su getirir yavru serçeye, Kısır kadin, maviş bir kız doğurmuş, Memeleri bereketli ve serin… Sağıyor yeşil.

    Aydım yarı gecede, Neron, çocuk kitaplarında çirkin bir surat, Ve Sezarsa, bir ad, yıkıntılarda. Ama hançer taşı sanki Koca Kartaca! Hani, kibrit suyu vermişlerdi üstüne Bak nasıl alıyor, yigit, Binlerce yıl da sonra Alıyor yesil.

    Vurur dağın doruğundan Atmacamın çalkara, Yalın gölgesi. Kuş vurmaz, tavşan almaz, Ama aç, azgın Köpek balıklarıydı parçaladığı Bak, Tiber saygılı, suskun. Bak nilüfer dizisi zinciri. Bunlar bukağısı, kolbağlarıdır, Cihanın ilk umudu, ilk sevgilisi, Ve ilk gerillası Spartakus’un. Susuyor yeşil.

    Sus, kimseler duymasın, Duymasın, ölürüm ha. Aymışam yarı gece, Seni bulmuşam sonra. Seni, kaburgamın altın parçası. Seni, dişlerinde elma kokusu. Bir daha hangi ana doğurur bizi?

    Ruhum… Mısra çekiyorum, haberin olsun. Çarşıların en küçük meyhanesi bu, Saçları yüzümde kardeş, çocuksu. Derimizin altında o ölüm namussuzu… Ve Ahmed'in işi ilk rasgidiyor. İlktir dost elinin hançersizliği… Ağlıyor yeşil.

    3. Grup Baran - Onur Akın: Unutamadığım (Ahmed Arif: Unutamadığım)

    UNUTAMADIĞIM

    Açardın,    Yalnızlığımda    Mavi ve yeşil,    Açardın.    Tavşan kanı, kınalı - berrak.    Yenerdim acıları, kahbelikleri...       

       Gitmek,    Gözlerinde gitmek sürgüne.    Yatmak,    Gözlerinde yatmak zindanı    Gözlerin hani?

       "To be or not to be" değil.    "Cogito ergo sum" hiç değil...    Asıl iş, anlamak kaçınılmazı,    Durdurulmaz çığı    Sonsuz akımı.

       İçmek,    Gözlerinde içmek ayışığını.    Varmak,    Gözlerinde varmak can tılsımına.    Gözlerin hani?

       Canımın gizlisinde bir can idin ki    Kan değil sevdamız akardı geceye,    Sıktıkça cellat,    Kemendi...

       Duymak,    Gözlerinde duymak üç - ağaçları    Susmak,    Gözlerinde susmak,    Ustura gibi...    Gözlerin hani?

    4.  Grup Ekin: De Be Aslan Karam (Ahmed Arif: Kara)

    KARA

     Çarpmış, Paramparça etmiş, Kara sütü, kara sevdayla seni... Ve kara memelerinde dişlerin asi, Karadır, upuzun yattığın gece, Felek, ah ettirir, boynun kıl - ince... Cihanlar, çocuklar, kuşlar içinde Sızlar bir yerlerin Adsız ve kayıp Sızlar, usul-usul, dargın, Ve kan tadında bir konca, Damıtır kendini mısralarınca...

       De be aslan karam,    De yiğit karam,    Hangi kalemin yazısı,    Zorlu yazısı,    Belanda?

       Anadan doğma nişan mı,    Sütlü barut damgası mı,    Bir gece parçası mı kaburgandaki?    Kız kakülü, ne hal eylermiş teni,    Ellerin, deli hoyrat,    Ellerin, susuz, yangın.    Ellerin ooooy alarga...

       De be aslan karam,    De yiğit karam,    Hangi güzelin diş yeri,    Mavi diş yeri,    Sevdanda?

       Vurmuş,    Demirlerin çapraz gölgesi,    Alnın galip ve serin.    Künyen çizileli kaç yıldız uçtu,    Kaç ayva sarardı, kaç kız sevişti,    Gelmemiş, kimselerin...

       De be aslan karam,    De yiğit karam,    Hangi zehirin meltemi,    Saran meltemi,    Hülyanda?

       Hakikatli dostun muydu,    Can koyduğun ustan mıydı,    Bir uyumaz hasmın mıydı,    "Ooooof" de bunlar olsun muydu?

       De be aslan karam,    De yiğit karam,    Hangi kahpenin hançeri,    Saklı hançeri,    Yaranda?

    5. Ahmet Kaya: Hasretinden Prangalar Eskittim (Ahmed Arif: Hasretinden Prangalar Eskittim)

    HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM 

    Seni, anlatabilmek seni.    İyi çocuklara, kahramanlara.    Seni anlatabilmek seni,    Namussuza, halden bilmeze,    Kahpe yalana.

       Ard arda kaç zemheri,    Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.    Dışarda gürül gürül akan bir dünya...               Bir ben uyumadım,    Kaç leylim bahar,    Hasretinden prangalar eskittim.    Saçlarına kan gülleri takayım,    Bir o yana     Bir bu yana...

       Seni bağırabilsem seni,    Dipsiz kuyulara,    Akan yıldıza,    Bir kibrit çöpüne varana,    Okyanusun en ıssız dalgasına    Düşmüş bir kibrit çöpüne.

       Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,    Yitirmiş öpücükleri,    Payı yok, apansız inen akşamlardan,    Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,    Seni anlatabilsem seni...    Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır    Üşüyorum, kapama gözlerini...

    6. Grup Baran: Seni Sevmek Felsefedir (Ahmed Arif: Vay Kurban)

    VAY KURBAN

    Dağlarının, dağlarının ardı, Nazlıdır. Uçurum kıyısında incecik bir yol Gider dolana – dolana, Bir hastan vardır, umutsuz, Belki Ayşe, belki Elif Endamı kuytuda başak, Memesinin, memesinin altında, Bir sancı, Bir hayın bıçak…

    Ölüm bu, Fıkara ölümü Geldim, geliyorum demez. Ya bir kuşluk vakti, ya akşam üstü, Ya da seher, mahmurlukta, Bakarsın, olmuş olacak. Bir hastan vardı umutsuz, Hasreti uykularda, Hasreti soğuk sularda. Gayrı, iki korku çiçeğidir gözleri, İki mavi, kocaman korku çiçeği, Açar, derin kuyularda…

    Dağlarının, dağlarının ardı korkunçtur. Hiç akıl edip de düşünen var mı? Gün kimin hesabına tutar akşamı, Rahmetinden kim demlenir bulutun, Hayırlı evlat makina Nasıl canavar kesilir. Kurdun, karıncanın rızkını veren Toprak nasıl ayartılır, Yüz vermez topal öküze, Ve almaz koynuna kara sabanı.

    Sepetçioğlu’m kömür işçisidir, Mavzer değil, kürek tutar Urfalı Nazif Mal, haraç – mezattır, Can, pazar – pazar. Kırmızı, ak ve esmer, Yumuşak ve sert buğdaları Yaratan ellerin sahibidir bu, Kör boğaz, nafaka uğruna, Haldan düşmüş, tebdil gezer…

    Dağlarının, dağlarının ardı Nasıl anlatsam… Ağaçsız, kuşsuz, gölgesiz. Çırılçıplak, Vay kurban… “Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda.” Yiğitlik, sen cehennem olsan bile Fedayı kabul etmektir, Cennet yapabilmek için seni, Yoksul ve namuslu halka. Bu’dur ol hikayet, Ol kara sevda.

    Seni sevmek, Felsefedir kusursuz. İmandır, korkunç sabırlı. İp’in, kurşun’un rağmına, Yürür pervasız ve güzel. Sıradağları devirir, Akan suları çevirir, Alır yetimin hakkını, Buyurur, kitabınca…

    Gün ola, devran döne, umut yetişe, Dağlarının, dağlarının ardında, Değil öyle yoksulluklar, hasretler, Bir tek başak tanesi bile dargın kalmayacaktır, Bir tek zeytin dalı bile yalnız… Sıkıysa yağmasın yağmur, Sıkıysa uyanmasın dağ. Bu yürek, ne güne vurur… Kaçar damarlarından karanlık, Kaçar, bir daha dönemez, Sunar koynunda yatandan, Hem de mutlulukla sunar Beynimizin ışığında yeraltı.

    Her mevsim daha genç, daha verimli, Sunar, pırıl – pırıl, sebil, Ömrünün en güzel aşk hasadını, Elimizin hünerinde yeryüzü. Dolu sofra, gülen anne, gülen çocuklar, Bir’e on, bir’e yüz’le akşama gebe Şafakla doğan işgücü. Yalanım yok, sözüm erkek sözüdür, Ol kitapta böyle yazılıdır, Ol sevda, böyledir çünkü.

    7. Ahmet Kaya: Oy Havar (Ahmed Arif: Uy Havar!)

    UY HAVAR!

    Yangınlar kahpe fakları korku çığlıkları  Ve irin selleri aç yırtıcılar Suyu zehir bıçaklar ortasındasın  Bir cana bir başa kalmışsın vay vay 

    Pasatsız duldasız üryan Bir cana bir de başa Seher vakti leylim leylim Cellat nişangahlar aynasındasın

    Oy sevmişem ben seni  Üsküdar'dan bu yana lo kimin yurdu  He canım çiçek dağı kıtlık kıran  Gül açmaz çağla dökmez

    Vurur çakmak taşı kayalarıyla  Küfrünü medetsiz Munzur  Sahmurat suyu kan akar  Ve ben şairim

    Namus işçisiyim yani yürek işçisi  Korkusuz pazarlıksız kül elenmemiş  Ne salkım bir bakış resmin çekeyim  Ne kinsiz bir rüzgar mısra dökeyim 

    Oy sevmişem ben seni Ve sen daha demincek  Yıllarda geçse demincek  Bıçaklanış dal gibi ayrı düştüğüm

    Ömrümüm sebebi ustam sevgilim  Yaram derine gitmiş Fitil tutmaz bilirim  Ama hesap dağlarladır umut dağlarla 

    Düşün uzay çağında bir ayağımız Ham çarık kil çorapta olsa da biri  Düşün olasılık atom fiziği  Ve bizi biz eden amansız sevda

    Atıp bir kıyıya bir zamanı  Yarının çocukları gülleri için  Herbirinin ayva tüyü için çilleri icin  Koymuş postasını görmüş restini 

    He canım sen getir üstünü  Oy Havar Muhammed İsa aşkına  Yattığım ranza aşkına Deeey dagları un eder ferhadin gürzü 

    Benim de boş yanım hançer yalımı  Ve zulamda kan ter içinde ası  He desem koparacak dizginlerini  Yediveren gül kardeşi bir arzu  Oy sevmişem ben seni

     8. Ahmet Kaya: Maviye Çalar Gözlerin (Ahmed Arif: Ay Karanlık)

    AY KARANLIK

    Maviye/Maviye çalar gözlerin,  Yangın mavisine/Rüzgarda asi,  Körsem / senden gayrısına yoksam  Bozuksam / can benim, düş benim,  Ellere nesi?  Hadi gel,  Ay karanlık...  İtten aç/Yılandan çıplak,  Vurgun ve bela  Gelip durmuşsam kapına  Var mı ki doymazlığım?  İlle de ille / sevmelerim,  Sevmelerim gibisi?  Oturmuş yazıcılar  Fermanım yazar  N'olur gel,  Ay karanlık...  Dört yanım puşt zulası,  Dost yüzlü,  Dost gülücüklü  Cıgaramdan yanar.  Alnım öperler,  Suskun, hayın, çıyansı.  Dört yanım puşt zulası,  Dönerim dönerim çıkmaz.  En leylim gecede ölesim tutmuş  Etme gel,  Ay karanlık...

    Bir sonraki yazıda görüşünceye dek sanat ile hür, sanat ile özgün kalın.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.