Türk şiirinin geçmişten günümüze gelişimine göz attığımız yazılarımızın ilk üçünde İslamiyet Öncesi Dönem şiiri, Halk şiiri, Divan şiiri, Tanzimat Dönemi şiiri ve Servet-i Fünun Dönemi şiirini incelemiştik. Dördüncü ve son yazımızda ise Fecr-i Ati, Milli Edebiyat ve Cumhuriyet Dönemi şiirlerini inceleyeceğiz.
Fecr-i Ati Dönemi Şiiri
Türk Edebiyatında önemli bir topluluk olan Servet-i Fünun'un, 1901 yılında dağılmasının ardından edebiyat dünyasında bir boşluk oluşmuştu. Bu boşluğun doldurulması için aralarında Yakup Kadri, Ali Canip, Refik Halit, Fuat Köprülü gibi isimlerin de bulunduğu bir grup genç, Fecr-i Ati topluluğunu kurdu.
Fecr-i Ati şairleri, geçmiş dönemlerde kullanılan nazım biçimlerini aynen sürdürerek kullanmışlardır. Bunun yanında sone ve serbest müstezat öteki türlere göre daha fazla tercih edilmiştir. Bu dönem şiirlerinde duygular ön plandadır. Şiirlerinde duygulanma anını tasvir eden dönem şairlerinin şiirleri, bu yüzden kısadır. Tema olarak ise aşk kavramı, önceki dönemlerdeki ilahi aşk, vatan aşkı gibi konulardan sıyrılarak bireysel bir aşk konusu etrafında şiirlere yansıtılır. Aynı zamanda içinde bulunulan mevsim ve vakit çok önemli görülmüştür. Sonbahar ve kış, karamsarlık ve hüzün duygularını; bahar ve yaz ise umut ve mutluluk duygularını sembolize eder.
Yapısal özelliklerine baktığımızda ise Fecr-i Ati şiirinde Arapça ve Farsça etkisinde kalmış ağır bir dille karşılaşırız. Ahenk unsuru olarak ise aruz ölçüsü tercih edilmiştir. Bu dönemde şiirin anlattığı konudan ziyade, bu konunun dile getiriliş biçimi önemlidir. Ahmet Haşim, dönemin en büyük temsilcisidir.
"Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak
Sular sarardı yüzün perde perde solmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta
Eğilmiş arza kanar muttasıl kanar güller
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller
Sular mı yandı neden tunca benziyor mermer
Bu bir lisân-ı hafidir ki ruha dolmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta"
[caption id="" align="alignnone" width="751"]
Ahmet Haşim[/caption]
Milli Edebiyat Dönemi Şiiri
1911 yılında yayınlanan Genç Kalemler dergisiyle başlayan bu dönem, verilen eserlerde milli duyguların öne çıkarılmasını amaçlıyordu. Bu dönem şairleri anlayış olarak Fecr-i Ati dönemi zihniyetinden ayrılmayarak "şiiri yalnızca sanatçıya ait bireysel bir tür" olarak gördü. Bununla birlikte hece ölçüsü kullanmaları bakımından Fecr-i Ati'den ayrıldılar.
Zihniyet olarak "toplum için sanat" anlayışını benimsemişler ve milliyetçi konulara ağırlık vermişlerdir. Bu milliyetçi ve toplumcu anlayış, şiirlerde kullanılan dilin sade olmasını sağlamıştır. Bahsedilen konunun dile getiriliş biçimi değil, verilen fikir önemlidir. Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Mehmet Akif Ersoy gibi isimler bu dönemin önde gelen isimleridir.
"Uydurma söz yapmayız,
Yapma yola sapmayız,
Türkçeleşmiş, Türkçedir;
Eski köke tapmayız.
Türklüğün vicdanı bir;
Dîni bir, vatanı bir;
Fakat hepsi ayrılır
Olmazsa lisanı bir."
[caption id="" align="alignnone" width="300"]
Ziya Gökalp[/caption]
Cumhuriyet Dönemi Şiiri
Cumhuriyet'in kuruluşunu meydana getiren yıllarda ortaya çıkan Cumhuriyet Dönemi şiiri, sade bir dil barındırması bakımından kendisinden önceki dönem olan Milli Edebiyat Dönemi ile benzerlikler gösterir. Bunun yanında, yine aruz yerine hece ölçüsü benimsenmiş; aruz ölçüsünü tercih eden Ahmet Haşim'in ve Yahya Kemal'in dışında, hece ölçüsü kullanılmıştır. Bu şiirlere kaynak olarak Fecr-i Ati Döneminde olduğu gibi Halk Edebiyatı alınmıştır.
Bireysel konuların yanında vatan, millet sevgisi yoğun şekilde işlenmiş ve Anadolu'ya duyulan sevgi öne çıkarılmıştır. Bu dönem, farklı zihniyet ve fikirlerde birçok farklı topluluğun oluşmasına ortam sağlamış ve bu topluluklar edebiyatımızı zenginleştirmiştir. Nazım Hikmet, Cemal Süreya, Ece Ayhan, İlhan Berk gibi önemli isimler bu dönemde eserler vermiştir.
"Bu bir türkü
toprak çanaklarda
güneşi içenlerin türküsü!
Bu bir örgü
alev bir saç örgüsü!
kıvranıyor
kanlı, kızıl bir meş’ale gibi yanıyor
esmer alınlarında
bakır ayakları çıplak kahramanların!
Ben de gördüm o kahramanları,
ben de sardım o örgüyü,
ben de onlarla
güneşe giden
köprüden
geçtim!
Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi.
Ben de söyledim o türküyü!"
Kaynaklar:1, 2



Yorum Bırakın