Memleketimden İnsan Manzaraları

Memleketimden İnsan Manzaraları
  • 2
    0
    0
    0
  • "İsyan gibi cesur, adalet gibi hazindi." Nazım Hikmet'in belki de en bilinen kalıplarından biri "Memleketimden İnsan Manzaraları", bir kitabının da adı aynı zamanda. Nazım, bu manzarayı çoğunlukla ya çok uzak diyarlarda sürgünken görmüş ya da parmaklıkların ardında. Nazım Hikmet siyasi fikirleri ile adından oldukça söz edilen biri. Kimileri tarafından belki hala vatan haini şeklinde anılıyor ya da tepkili yaklaşılıyor. Kimileri ise onu bir idol ve bir vatansever olarak görüyor. Durup objektif bakıldığında her iki tarafın da hemfikir olacağı bir nokta var; Nazım'ın çok iyi bir edebiyatçı olduğu.
    haydarpaşa garında 1941 baharında saat on beş. merdivenlerin üstünde güneş yorgunluk ve telaş. bir adam merdivenlerde duruyor bir şeyler düşünerek. zayıf korkak burnu sivri ve uzun yanaklarının üstü çopur. ...
    Diyerek başlar kitap. Memleketimden İnsan Manzaraları bir roman değil, bir şiir kitabı veyahut senaryo da değil. Bir hikaye anlatıcılığı söz konusu ama mısra mısra. Bir tarzın altına katılabilecek kadar düz bir yapısı yok. Alışılageldik tüm formlardan öte, tüm betimlemelerden gerçek. Nazım Hikmet bu kitabı 1939 senesinde yazmaya başlar. Eser tamı tamına 17 bin mısra. Dile kolay, kaleme bir mucize. "Her millet layık olduğunun içinde çırpınır." 1965'e kadar Nazım'ın kitapları yasaklı olduğu için 1966 yılında De Yayınevi'nden 5 cilt olarak basılmıştır.
    "hepsinde, kırışıksız alınlar ipekli kâat gibi dümdüz, hepsinde açlığını bile bilmeyen aç bir yüz. yaşamışlar bir lokmacık henüz, henüz bir lokmacık hatıraları var, yükleri böyle hafif ölüme böyle kolay gidiyorlar..."
    İnsanları anlatır Nazım Hikmet. İşçileri, köylüleri, dertlileri, yalnızları, aşkları, davaları. Yani yaşanmaya ve insan olmaya dair ne varsa.
    "Ve böyle hıçkırıklarla konuşarak, Canım ciğerim on üç yaşındaki işçi Kerim yirminci yüzyılın en umutlu adamı uyudu kucağında anasının..."
    "Hâlâ gözümün önündedir babam. Uzun sarı parmaklı bir adam. Tavşan mağazası ustalarındandı, (havuzların marangozhanesi). Düşkündü eski hattatlara. Sabahları bayram yerinden duyulurdu sala verirken sesi. Küstü, ezan okumadı Arapça yasak olduktan sonra. 35 yaşında öldü veremden."
    Sanki her bir köşesinden insanla sohbet edersiniz memleketin. Bozkırı ve denizi hissettirir. Yalın bir dille hikaye anlatıcılığı yapar Nazım Hikmet. Bazen bir mektup yazılmıştır sayfalara; Ayşe'den hapishanedeki kocası Halil'e. "seni severim bunu sen de iyi bilirsin fakat ilanı aşk etmek bana çok komik gelir konuşmak en kolay harekettir"
    "Onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar; korkak, cesur, câhil, hakîm ve çocukturlar ... Ve biz de burda bitirdik destanımızı. Biliyoruz ki lâyığınca olmadı bu kitap, Türk halkı bağışlasın bizi, onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar; korkak, cesur, câhil, hakîm ve çocukturlar ve kahreden yaratan ki onlardır, kitabımızda yalnız onların mâceraları vardır... "

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.