Frida Kahlo. “Aşkın, acının ve...” Sanatçıyla özdeşleşen bu klasik girişi bir okurun daha görmeye hali kalmamıştır diye tahmin ediyorum. Bu sebeple biraz da Kahlo’nun popülaritesi üzerinden popüler kültürün sanata etkisi ve metalaşma ile ilişkisinden bahsedelim istiyorum. Çocukluğundan itibaren yaşadığı travmatik anılarıyla savaşçı ruhlu, devrimci bir kadın Kahlo, öyle ki 7 Temmuz 1910 Meksika Devrimi’nden bahsediyor doğum tarihi sorulduğu zaman. Yaşadığı trajedilerin de sanatını biçimlendirmesinde ki etkisini acıyla şekillendirdiği tuvallerinde hissedebiliyoruz. Kendi deyimiyle “nasıl olduğunu önemsemeksizin” yaptığı resimlerinde gördüğümüz politik ve feminist tavrı ölümünden sonra nispeten daha ikonik bir figür haline getiriyor sanatçıyı.
Kahlo’nun dramatik hayatının etkisindeki insanlar, aşk ve acı temasının etrafında birleşerek, filmlerin ve kimi kitapların da etkisiyle, sanatçının politik görüşü ve sanatsal tavrını ikinci plana atarak metalaşmanın yaygınlık kazandığı bir çağda, marksist politika savunucusu sanatçıyı ironik bir biçimde kapitalist düzenin çarkları arasına aldılar. 2002 yapımlı hayatının anlatıldığı filmden sonra bu çılgın dönemin etkilerine “Fridamanya” denildi ve bu küresel markalaşma kimi sanat izleyicisini üzerken kimi içinde olağanüstü bir başarı olarak görüldü. İlk kez Frida Kahlo’nun başına gelmiyordu elbette bu. Metalaşmanın yaygınlaşmasıyla sanat eserinin teşhiri galeriler ve müzelerin sınırlarının ardına geçmesi ve geleneksel mecraları terk ederek teknoloji ve benzeri 21.yüzyıl araçlarını kullanarak kitsch bir tavırla dergi kapaklarına, sosyal medya romantizmine, emojilere, karikatürlere, ve hatta oldukça absürd bir örnek olarak kozmetik ürünlerede malzeme haline getirilmiş, doğal bir sonucu olarak Frida Kahlo imgesi maalesef basitleştirilerek tamamen satın alınabilir bir ürüne dönüştürülmüştür.
Bunun yanı sıra özellikle de 1990’lı yıllardan itibaren moda ve sanatın birlikteliği ticarileşme baskısı altındaki müze ve galeriler üzerinde “gençlik görüntüsünü yüceltme eğilimi” temalı pazarlama stratejileri olarak kendini gösterirken, 21.yy’da Frida Kahlo portreli t-shirtler, çantalar, çoraplar ve çoğaltabileceğimiz sayısız örnekler neyi yücelttiği dahi belli olmayan “sofistike” bir tavırla sanatçının gerçekliğine zıt bir tabanda pazarlanmaktan öteye geçemiyor. Evet, neden telefon kılıflarımızda Frida Kahlo’nun portresi olduğunu bilen var mı gerçekten? Neden otantik bir kafede makarna söylediğimizde tabakta Frida Kahlo ile göz göze geliyoruz? Bu çılgınlığın Van Gogh, Salvador Dali gibi sanatçıları da esir aldığını görebilmek mümkün. Çağdaş sanat piyasasında da sanatçılar artık benzer tavırları sahiplenerek, isimlerini markalaştırma çabası içerisinde yaratılan imajları sahipleniyor, işbirlikleri ve sponsorluklarla trend bir görüntü elde etme çabası sonuç olarak oldukça çiğ, tutarsız bir görüntüyle izleyiciyi başbaşa bırakabiliyor.
Geçtiğimiz yılda Barbie bebek üreticisi Mattel şirketi tarafından üretilen “Frida Kahlo” bebeğinin tahmin edersiniz ki sanatçının kendisiyle pek alakası yok. Web sitesinde: “1907’de Meksika’da doğan sanatçı, aktivist ve feminist ikon Kahlo, eskiden olduğu gibi bugün de dayanıklılığın, özgünlüğün ve tükenmeyen bir tutkunun sembolü olmaya devam ediyor. Ressam olma hayalini gerçekleştirmek için birçok engeli aşmak zorunda kalan Frida, benzersiz stili ve bakış açısıyla sanat alanında adını duyurmayı başarmıştı. Canlı paleti ve düşle gerçekliği iç içe geçiren tarzıyla, kimlik, sınıf ve ırk gibi önemli politik meseleleri ele almış, kendisiyle birlikte tüm kızların ve kadınların sesinin duyulur olmasını sağlamıştı.” Evet, mükemmel vücut hatlarına sahip beyaz tenli bu bebek, alınmamış belli belirsiz tüylerine rağmen, feminizminde pazarlama aracına dönüştürülme potansiyeliyle bizi bir kez daha yüz yüze bırakırken, sanatçının ve piyasanın tavrı tüketicinin arzularına yönelik şekillenirken sürecin sonucunda eklektik bir yapıyla karşı karşıya kalıyoruz.
Frida Kahlo bugün bu popülarite hakkında ne düşünecekti elbette bilemiyoruz fakat bu cesur kadının, çılgın pazarlama dünyasında maalesef yanlış anlaşılan duruşunun yakın bir gelecekte değişebilmesini umut ediyoruz.
Kaynak: 1, 2
Yorum Bırakın