Bir önceki yazımızda ekspresyonizmin genel hatlarıyla üslubundan ve konularından bahsettik. Sanat eserinde yer alan imgelerin ötesinde sanatçının yaratım aşamasındaki duygu ve hissiyatlarının, özgünlüğü ve öznelliği gibi kavramların önem teşkil etmesi sanatsal gerçekliğin sanatçının kişisel dünyasında aranmasına neden oldu. Dolayısıyla sanat eseri gerçekçi bir betimlemeden ziyade resimde yer alan nesnelerle birlikte birer araca dönüştü. Bu bölümde ise ifade biçimleri, renkler ve konuların peşinde sanatçının dünyasını sanat eserleri üzerinden inceleyeceğiz.
1. Franz Marc, Manzara ve At
[caption id="attachment_192969" align="aligncenter" width="640"] Manzara ve At, Franz Marc, 1910[/caption]
Franz Marc sembolik olarak hayvanları özellikle de atları kullanırken geleneksel renk paletinin dışına çıkarken özellikle de ana renk kullanımıyla dikkat çekiyor. Wassily Kandinsky ile tanışmasından sonra da biçimde sadeleşmeye giden sanatçı, Der Blaue Reiter grubunun kurucularındandır. Atların masumiyetin ve hatta doğanın en saf hali olduklarını düşünüyor bu yüzden onları, doğada, doğal ortamlarında fakat doğanın ideal görüntüsünden uzak, rengin ifade gücünden yararlanarak anti-naturalist biçimde resmetmeyi tercih etmiştir. Aynı zamanda yaşanan dünyanın bir simgesi olarak nitelendirdiği atları yaşamı boyunca farklı biçimlerde ve kompozisyonlarda resmeden Marc, zaman içinde kübik formlara yönelmiştir.
2. Emil Nolde, İsa'nın Yaşamı
[caption id="attachment_197805" align="aligncenter" width="640"] İsa'nın Yaşamı, Emil Nolde, 1912[/caption]
Emil Nolde hayatının çeşitli dönemlerinde yaşadığı olaylardan ve geçirdiği hastalıklardan da etkilenerek birçok tema etrafında resimler üretmiştir, fakat sanatçı için bu temalar yalnızca bir araç niteliğinde olmuştur. Ekspresyonistler tarafından da işlenmiş olan benzer konuların Nolde için ayırıcı noktası konunun deformasyonu yani sanatçı üzerindeki etkisinin dışavurumudur. Genel itibariyle yalın bir üslubu olan sanatçının 9 tuvalden oluşan bu önemli tablosu, Nolde'un din temalı eserlerinin arasında belki de en önemlisidir diyebiliriz. İncilden görüntülere yer verdiği bu eserinde yer alan figürlerin çirkin, umutsuz ve ürkütücü bir biçimde resmedilmesinin yegane sebebi Nolde'un ideal biçimden uzaklaşarak duygularının dışavurumunu estetik bir kaygı taşımadan resmetmiş olmasıdır. Renklerin kullanımındaki sarsıcı etki, figürlerin ifadesi, kompozisyonun dengesi gibi unsurlar izleyici üzerinde oldukça sarsıcı etkiler bırakmaktadır.
3. Ernst Ludwig Kirchner, Sokaktaki İki Kadın
[caption id="attachment_197812" align="aligncenter" width="640"] Sokaktaki İki Kadın, Ernst Ludwig Kirchner, 1914[/caption]
Ernst Ludwig Kirchner'in sınırlı bir perspektif içinde yaptığı bu resim, ekspresyonist ressamların genelinin ilgi duyduğu primitif sanat anlayışından izler taşıyor, özellikle de kadınların yüz biçimlerinde kendini belli ediyor primitivizm. Die Brücke grubunun kurucularından olan ressam, sert ve uyumsuz renkleri kullanarak meydana getirdiği yapıtlarını yaşadığı travmatik olayların da etkisiyle soyut bir üsluba evrilerek devam ettirdi. Belirgin fırça izlerinin hakim olduğu bu tablo ekspresyonist izler taşıyor; figürler abartılı ve uzatılmış formlarda anti-naturalist renklerle, yoğun olarak sarı, siyah, pembe kullanılarak resmedilmiş. Maskeyi andıran yüz formları ve keskin hatlarıyla heykel gibi görünüyor kadın figürler. Berlin'de yaşadığı dönemde hayat kadınlarını da resmeden Kirchner, bu resminde de göndermelere yer vermiştir.
4. Wassily Kandinsky, Doğaçlama III
[caption id="attachment_197818" align="aligncenter" width="640"] Doğaçlama III, Wassily Kandinsky, 1909[/caption]
Kandinsky'nin resimlerinde kendini hemen belli eden basitleştirilmiş formlar, paletindeki yoğun parlak renkler, sert fırça darbeleri bu resimde de göze çarpan unsurlardandır. Özellikle de Doğaçlama serisinde at ve binici motifine çokça yer veren Kandinsky için bu imgeler sanatta ruhani yenilenmeyi sorguladığı bir sembol haline gelmiştir* diyebiliriz. Renklerin çağrışımları da sanatçı için oldukça önemliydi ve bu çağrışımlar doğrultusunda renk paletini düzenliyordu. Resimlerinde kontur çizgilerini de kullanan Kandinsky, sonraları resimlerinde nesneleri çevrelemek yerine soyut imgeler oluşturmak için kullanmaya başladı. Resimlerini 'öze' indirgemeye çalışarak oluşturması, yani sanatçının ayrıntıdan feragat etmesi, ona soyut dışavurumculuğa giden yolların kapısını açmıştır.
5. Gabriele Münter, Kandinsky'nin Portresi
[caption id="attachment_197822" align="aligncenter" width="415"] Wassily Kandinsky'nin Portresi, Gabriele Münter, 1906[/caption]
Kandinsky'nin kurmuş olduğu sanat okulunda Gabriele Münter henüz öğrenciyken bir aşk filizleniyor aralarında. Münter'in üzerinde derin izler bırakacak, sanat hayatını da etkileyen uzun bir ilişki yaşadılar. Sanatçıya beslediği duyguları tablolarında da resmetmekten çekinmeyen Gabriele Münter, ağaç baskı tekniğini kullandığı bu resminde de Kandinsky'nin portresini oldukça sadeleştirilmiş bir biçimde resmetmiş, kompozisyonu portresiyle sınırlı tutarak basit ve etkili bir görüntü yakalamıştır. Genel olarak resimlerinde kullandığı kahverengi, yeşil ve maviler bu baskı-resimde de hakim renktir.
6.Erich Heckel, Bir Masada İki Adam
[caption id="attachment_197825" align="aligncenter" width="561"] Bir Masada İki Adam, Erich Heckel, 1912[/caption]
Ekspresyonizmden bahsederken genel hatlarıyla en çok betimlenen biçimlerin abartılı ve uzun yüz formları, kalın ve belirgin fırça darbeleri, anti-naturalist renk anlayışlarıyla tarif ediyoruz. Erich Heckel ve benzer sanatçıların taşıdığı bu belirgin üslup, deformasyona uğrayan formların etkisi, izleyicide olağanüstü bir etki bırakıyor. Erich Heckel bu resmi yaparken Fyodor Dostoyevsky'nin Budala isimli eserinden ilham alıyor. Kompozisyonda kullandığı perspektif, figürlerin ifade biçimleri ve renk paletindeki karanlık renkler sanatçının resmi oluştururken hedeflediği kabusa benzer görüntüyü etkili bir biçimde elde etmesine olanak sağlıyor. Ekspresyonistlerin özellikle de ideal olandan uzaklaşarak 'çirkin'in sanatçı üzerindeki etkisinin dışavurumuyla ilgilenmeleri ve bir çeşit estetiksizleştirme çabası kendini bu tabloda da belli ediyor. Birçok zıtlığı barındırmasına rağmen genel itibariyle dengeli bir görüntü oluşturuyor.
şoyle bir yuzeysel baktımda sanaat diyince aklıma hep guzellikler gelir cunki onda emek vardir ruhlara dokunus vardır o cozemedigimiz latif duyguların yansıması vardır aynı şiir gibi birden gelir eline fırcayı alır veya kalemi cizerde cizer yazıkki hepside ruhumu karartı psikolojisi bozulmuş bir cocugun karalaması gıbı geldi ve uzuldum dogrusu ve ruhum karardı insanlık cizgisinden cıkmıs bilinmezlige gidiyor gibi geldi .binler şukur muslumanım ve beni yaratıp boyle iç ve diş maddi ve manevi duygularla yaratan rabbime kainat dolusu sukürler olsun.