Art Deco’nun Sıra Dışı Heykeltıraşı John Storrs

Art Deco’nun Sıra Dışı Heykeltıraşı John Storrs
  • 0
    0
    0
    0
  • 1900’lü yılların başında ortaya çıkan ve en parlak dönemini 1920’lerde yaşayan Art Deco, sanayileşmenin ve seri üretimin hız kazandığı yıllarda popüler olmuş bir sanat akımıdır. Mimariye de önemli yansımaları olmuştur. Öyle ki bugün bildiğimiz hali ile New York şehrinin siluetini oluşturan başlıca akım Art Deco’dur. Ancak makinelerin giderek insan hayatına daha hızlı girdiği bu yıllarda, doğal olarak herkesin sanayileşmeye ve seri üretime farklı tepkileri olmuştur. Art Deco’yu besleyen en büyük kaynaklardan biri de dünyanın bu değişimine verilen tepkilerdir. [caption id="attachment_244053" align="aligncenter" width="962"] New York'ta gökdelen inşaatı[/caption] Kimi sanatçılar Art Deco’yu Art Nouveau ile daha fazla kaynaştırmış ve her şeyin keskinleştiği bir dönemde doğal formları, sonsuz zarafeti savunmaktan vazgeçmemişlerdir. Kimileri ise teknik ve malzeme çeşitliliğini kucaklayarak sanata bambaşka bir yön vermiştir. İşte makinelerin dünyaya getirdiği bu farklılığı en iyi karşılayan sanatçılardan biri de John Storrs’tur. O güne görülmemiş formlar ve alışılmamış malzemeler kullanan Storrs, eserleri ile mimari ve sanat arasındaki ilişkiyi yeniden tanımlamıştır.

    Çok Yönlü Bir Sanatçı

    John Henry Bradley Storrs, 1885 yılında Chicago’da dünyaya gelmiştir. Babası bir mimar olan Storrs’un hayatında sanat her zaman öncelikli olmuştur. Gençlik yıllarında müzik ile yakından ilgilenmiş ve bu doğrultuda bir eğitim almak için Berlin’e gitmiştir. Ancak orada heykele ilgi duymuş, eğitimini de bu alanda almıştır. Henüz eğitiminin ilk yıllarında kendini göstermeye başlayan karakteri, klasik heykel anlayışından oldukça uzaktadır. Art Deco’nun geometrik motiflerinden etkilenen, simetrinin öne çıktığı işleri; soyut formlardan oluşur. Birçoğu (özellikle de Forms in Space serisi) için heykelden çok bir yapı maketini andırdığı bile söylenebilir. Bu kadar mimari karakterde eserler ortaya koyması muhtemelen çok küçük yaşlarda babasından aldığı estetik algısı ile ilgilidir. Storrs, kariyerinin geç döneminde heykelin yanında soyut resme de yönelmiştir. [caption id="attachment_244059" align="aligncenter" width="640"] John Storrs, Romantic Night, 1916
    Çalışma sanatçının erken dönem işlerinden olmasına rağmen oldukça güçlü bir karaktere sahiptir.[/caption] [caption id="attachment_244061" align="aligncenter" width="196"] John Storrs, Monologue, 1932
    Sanatçının soyut resme yöneldiği geç dönem işlerinden.[/caption]

    Mimarinin Sanatla Buluşması

    John Storrs, heykelde geliştirdiği kendine has karakter ile önemli modernist heykeltıraşlardan olmuştur. Ancak sanatının mimariden ilham alan yüzünde modernizmi yansıtırken, diğer yanda Art Deco’dan da faydalanmıştır. En bilinen işlerinden olan Ceres heykeli buna örnek gösterilebilir. Chicago Ticaret Kurulu Binası’nın üstüne konumlandırılmak üzere yaptığı bu heykel, dönemin birçok Art Deco sanatçısında olduğu gibi ilhamını mitolojiden almıştır. Heykelde tasvir edilen Ceres, Roma mitolojisinde başta tahıllar olmak üzere tüm büyüyen bitkilerin tanrıçası kabul edilir. Yani heykel, o dönemde dünyanın en büyük tahıl borsası olarak da faaliyet gösteren Chicago Ticaret Kurulu’nun çalışma alanlarını temsil etmektedir. Ceres; bir elinde buğday demeti diğer elinde de bir tahıl torbası ile tasvir edilmiştir. [caption id="attachment_244068" align="aligncenter" width="250"] Chicago Ticaret Kurulu Binası üstündeki 9,4 metrelik Ceres heykeli[/caption] Storrs, genelde alışılmışın dışında malzemelerle işleriyle bilinir. Ancak Ceres söz konusu olduğunda, mitolojik referanslı bir Art Deco stiline yönelmekten çekinmemiştir. Sanatçı bu tercihi ile gerek heykelin yerleştirileceği Ticaret Kurulu Binası’nın gerek de genel anlamda New York şehrinin Art Deco tarzı görüntüsüne uyum sağlamaya çalıştığını belli etmektedir. Şehir siluetini de göz önünde bulundurması, heykelini bağımsız olarak değil yapının bir parçası olarak düşünmesi onu modernist bir sanatçı, bu kadar mimari detayı düşünmüş olması da Ceres’i en başarılı mimari heykellerden biri yapar. Ceres heykeli ilk görücüye çıktığında oldukça olumlu yorumlar almıştır. Storrs daha sonra bu heykelin küçük versiyonunu da yapmıştır. [caption id="attachment_244062" align="aligncenter" width="640"] John Storrs, Ceres, 1928
    Orijinali Chicago Ticaret Kurulu Binası üstünde yer alan heykelin bakır alaşımlı nikelden yapılma, krom kaplama küçük versiyonu[/caption] Sanatçının Art Deco formunu en iyi yansıtan işlerinden biri de Winged Horse isimli çalışmasıdır. Hayatının büyük kısmını Fransa’da geçiren Storrs’un bu eseri için Fransız soyut modernizmini yansıttığı yorumları da vardır. Ne şekilde olursa olsun, Winged Horse çalışması geometrik formları ve bunları oldukça yalın şekilde kullanması ile Art Deco döneminin en başarılı heykellerindendir. [caption id="attachment_244071" align="aligncenter" width="843"] John Storrs, Winged Horse, 1920[/caption] Aslında heykel, Storss’un idollerinden Amerikalı şair Walt Whitman için planladığı çok daha büyük ölçekli bir anıt için prototip olarak yapılmıştır. Ancak sanatçı anıt için gerekli ekonomik desteği asla bulamamıştır.

    Heykelde Sınırları Zorlamak

    Art Deco tarzında dünyaca bilinen işler ortaya koyan John Storrs, aynı zamanda bu akımın çevreyi nasıl değiştirdiğini de oldukça başarılı şekilde gözlemlemişti. Muhtemelen mimar olan babasından ona geçen mimari biz göz ile etrafı incelemiş, aralıksız yükselmekte olan gökdelenlerin dünyayı tamamen değiştirdiğini fark etmişti. ‘Bugünün dışavurumu’ olarak tanımladığı yaklaşık yirmi heykelden oluşan Forms in Space serisinin çıkış noktası da buydu. [caption id="attachment_244072" align="aligncenter" width="426"] John Storrs, Forms in Space, 1920[/caption] [caption id="attachment_244075" align="alignleft" width="131"] John Storrs, Forms in Space, 1924[/caption] Bu seride ortaya konan eserler temelde dikey ve yatay hacimler ile oynanan bir denge oyununun sonucuydu. Gökdelenlerin giderek kızışan bir güç yarışının sonucu olduğunu bilen Storrs, onların temsil ettiği gücü tıpkı Art Deco’da olduğu gibi basit formlarla yansıtmayı tercih etti. Forms in Space serisini diğer heykellerden ayıran en önemli özelliği, o dönem daha çok mimari ve sanayide kullanılan malzemeleri heykelde kullanmaktan çekinmemiş olmasıydı. Bakır, alüminyum, paslanmaz çelik gibi beklenmedik malzemeleri kullanan Storrs, böylece bu hızlı dönüşüm sürecini de ne kadar iyi karşıladığını kanıtlamış oldu. Kendi döneminde pek çok sanatçının tepki gösterdiği makineleşme sürecini onların aksine kabullenen Storrs, tıpkı makineden çıkmış gibi duran eserler üreterek bu işi bir adım öteye taşımaktan da çekinmedi. Döneminin gelişmelerini tümden reddetmektense sanatına yeni malzeme ve teknikler alarak yorumlaması, John Storrs’u en önemli Art Deco sanatçılarından biri yaptı. Bugün eserlerinin birçoğu çeşitli modern sanat müzelerinde, Ceres heykeli ise ilk yerleştirildiği nokta olan Chicago Ticaret Kurulu Binası’nın üstünde görülebilir.   Kaynak: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.