Godot'yu Beklerken'in Karakter Analizi

Godot'yu Beklerken'in Karakter Analizi
  • 1
    0
    0
    0
  • Samuel Beckett tarafından 1949 yılında Fransızca olarak yazılan Godot'yu Beklerken, sahnelendiği ilk günden beri hala daha birçok tepkiye maruz kalmış bir oyundur. II. Dünya Savaşı sonrasında yazılmış olmasının etkileri eserde rahatça görülebilir. İnsanların gelecek de dahil hiçbir şeye umudu kalmamıştır, bundandır ki diğer savaş sonrası eserler gibi umudu beklemek Godot'yu Beklerken'in ana teması olmuştur. Eseri diğerlerinden ayıran en önemli özelliklerinden biri Absürt Tiyatro'nun bir özelliği olan giriş-gelişme-sonuç gibi olay örgüsüne sahip olmamasıyla birlikte, eserde karakter ve mekan analizlerine de yer verilmemiştir. Diğer bir Absürt Tiyatro özelliği olarak sürekli tekrarlardan oluşması, başladığı yere geri dönüp durması gibi işleyiş biçimlerine de sahiptir. Bundan önceki klasik tiyatrolar gibi olmayışından ötürü seyirci tarafından anlaşılmamış ve beğenilmemiştir. Eserin kıymetinin anlaşılması 1957'de San Francisco'daki bir hapishanede oynanmasından sonra kopan alkış tufanından sonra olmuştur. Bu ilginç olay üzerine tiyatro eleştirmenleri tarafından tekrar ele alınan eserde, varoluşçuluk felsefesinin aslında çok çarpıcı bir biçimde işlendiği fark edilmiştir. Dekorun olabildiğince az olmasının nedeni dikkati oyunun konusuna ve atmosferine çekmektir. Sahnede kurumuş olan bir ağaç vardır sadece. Eski püskü onları rahatsız edip duran kıyafetleriyle Gogo ve Didi içeri girer. Oyun süresince Vladimir'in şapkası kafasına batıp durur. Oyun eleştirmenlerine göre şapkasının ona verdiği rahatsızlık kafasında dönüp duran varoluşçu kaygıların onu sürekli rahatsız etmesinden kaynaklanmaktadır. Öte yandan ayağındaki botlarından rahatsızlık çeken Estragonda da, botların insanın varoluşundaki fiziksel ihtiyaçları temsil ettiği söylenir. Kıyafetlerdeki sorunlarla bile varoluşsal sıkıntıları aktaran oyunun içerisi bu konuda tam bir başyapıttır. Karakter Analizleri Birbirlerine tam isimleriyle hitap etmeyen Estragon ve Vladimir, takma isimleri olan Didi ve Gogo'yu kullanır. İsimlerinin bir önemi yoktur çünkü kendi varlıklarının da bir önemi yoktur. Kendi döneminden önceki tiyatrolar gibi, karakterlerin özellikleri hakkında da bilgi vermeyen eser, onlar hakkında fikir yürütmemize de engel olur. Beckett, iki ana karakterin "varoluş" serüvenini sergilerken onların benliğe sahip oldukları düşüncesine varmamızdan kaçınmıştır. Karakterler gibi olay örgüsü de dışlanmıştır. Olay örgüsünün dışlanma sebebi zamanla gelişen olayların bir önem taşıdığı sanısını yıkmaktır. Bireyi toplumsal kimliklerinden, "bilinç"i de "benlik"ten arındırma süreci ise bir anlamda "tüm insanlık", bir anlamda "hiç kimse" özelliği taşıyan bu iki bilge aylaktır. Hem "herkes"i temsil edecek kadar güçlü, hem de "hiç kimse"yi temsil edemeyecek kadar silik karakterlerdir. Bir aradayken tamamen zıt fakat birbirleri olmadan da yapamayan Gogo ve Didi, tek başlarına bir işe yaramayacaklarını bilirler bu yüzden birbirlerinden ayrılmazlar. Bazı eleştirmenlere göre bu tamamlama durumu Freud'un Psikanaliz Kuramı'na göre açıklanabilir. Estragon İd'i temsil ederken Vladimir Süper Ego'yu temsil eder.  Vladimir (Didi) Mantıksal, düşünsel ve duygusal yanı ağır basan, umuda yönelik, insan onuruna değer veren bir karakterdir. Vladimir’in düşünsel düzeydeki rahatsızlığı şapkasını durmadan çıkarıp içini yoklamasıyla belirlenir. Geçmişi anımsamaya çalışan "varoluş"unun bir özü olup olmadığını bulmaya çalışan Vladimir’dir. İncil’i okumuştur, ve İncil’i iyi bildiğini kanıtlamak  ister gibi, İncil’den hikayeler anlatır. Ayrıca bazı eleştirmenlere göre de takma isminin Didi oluşu, Fransızca "dire" (söylemek) fiiline atfedilmiştir. Oyun içindeki diyaloglara bakıldığında en mantıklı ve olumlu konuşmaları yapan karakterin kendisi olduğunu görmemiz bu söylemi destekler. Vladimir- Uyuyor muydum ben başkaları acı çekerken? Şu anda uyuyor muyum? Yarın uyanınca veya uyandığımı sandığımda, bugün hakkında neler söyleyeceğim? Dostum Estragon'la, burada gece olana kadar Godot'yu beklediğimi mi? Pozzo'nun hamalıyla birlikte geçip bizimle konuştuğunu mu? Muhtemelen. Ama bunların içinde ne kadar doğruluk payı olacak? (Estragon çizmelerini çıkarmayı başaramayıp yeniden uykuya dalmıştır. Vladimir ona bakar.) O hiçbir şeyin farkında olmayacak. Yediği tekmelerden söz edecek, ben de ona havuç vereceğim. (Bir an.) Bir ayağımız mezarda, zor bir doğum doğrusu. Mezarcı çukurun dibine forsepsi yerleştirir. İhtiyarlığa vakit var daha önümüzde. Hava çığlıklarımızla dolu. (Dinler.) Ama alışkanlıklar duyarsızlaştırıyor insanı. (Estragon'a bakar.) Bana da bir başkası bakarak, uyuyor diyor. Kendisinin de uyuduğunun farkına varmadan uyuyor, hiçbir şey bilmiyor. Uyusun bakalım diyor, benim için. (Bir an.) Böyle devam edemem. (Bir an.) Ne dedim ben? Estragon (Gogo) İnsanın duygusal, güdüsel yanını yansıtır. Geçmişi anımsamaz, söylediği şeyleri bile hemen unutabilir. İnsani değerleri, varoluş problemini düşünmez. Aklı ya midesinde ya ayaklarındadır, tamamayla fiziksel ihtiyaçlarının peşindedir. Estragon’un varlığının fiziksel konumuna indirgenmişliği, ayaklarını içinde bir türlü rahat ettiremediği çizmelerini durmadan giyip çıkarmasıyla belirlenir. Estagon fiziksel gereksinimleri dışında her şeyi hiçleyen bir tutum içindedir. Godot’yu beklemeye tutsak oluşunun nedeni de Vladimir’den ayrılamayışıdır. VLADIMIR- Ağaca bak, baksana ağaca. (Estragon ağaca bakar.) ESTRAGON- Dün de yok muydu orada? VLADIMIR- Vardı. Anımsıyorsun ha? Kendimizi ne güzel asacaktık. (Düşünür.) Evet, öyle. (Heceleri ayırarak.) Ne-gü-zel-a-sa-cak-tık. Ama sen istemedin. Anımsamıyor musun? İki karakterin sürekli bir çatışma halinde olmaları, insanın iç dünyasında yaşadığı çatışmaları anlatır. İçimizde yaşadığımız çatışmalar, sahnedeki iki somut insanın yaşadığı bir dış çatışmaya dönüşür. ESTRAGON- En iyisi kendimi öldüreyim ben, onun yaptığı gibi. VLADIMIR- O kim? O kim? ESTRAGON- Milyonlarca kendini öldüren gibi. VLADIMIR- Herkes sırtımda, ama küçük ama büyük, kendi çarmıhını taşır. Sallana sallana ince uzun kısa küt. ESTRAGON- Susmayı beceremiyoruz, bari beklerken çene çalalım, ama öyle kendimizi kaybetmeden. VLADIMIR- Olur. Laftan bol ne var bizde. ESTRAGON- Düşünmemek için. VLADIMIR- Özrümüz var. ESTRAGON- Duymamak için. VLADIMIR- Nedenlerimiz var. ESTRAGON- Tüm ölülerin sesleri. VLADIMIR - Kanat sesi gibi. ESTRAGON- Yaprak sesi gibi. VLADIMIR- Kum. ESTRAGON- Yaprak. (Sessizlik.) VLADIMIR- Hepsi birden konuşuyorlar. ESTRAGON- Her biri kendi kendine. (Sessizlik.) VLADIMIR - Daha doğrusu, fısıldaşıyorlar. ESTRAGON- Mırıldanıyorlar. VLADIMIR- Hışırdıyorlar. ESTRAGON- Mırıldanıyorlar. (Sessizlik.) VLADIMIR- Ne diyorlar? ESTRAGON- Yaşamlarını anlatıyorlar. VLADIMIR- Yaşamış olmaları yetmezmiş gibi. ESTRAGON- Anlatmadan edemiyorlar. VLADIMIR - Ölmüş olmaları yetmezmiş gibi. ESTRAGON- Yetmez ki! (Sessizlik.) VLADIMIR- Sanki tüy gürültüsü. ESTRAGON- Yaprak. VLADIMIR- Kül. ESTRAGON- Yaprak. (Uzun sessizlik.) VLADIMIR- Bir şeyler söyle. Pozzo ve Lucky Pozzo sömüren egemen güç olarak ifade edilir. Kendisi Lucky'nin sayesinde şu an ki olduğu konuma gelmesine rağmen ona karşı küçümseyici bir sahip-köle tavrı vardır. Lucky ise düşünsel ve bedensel emeği simgeler. Pozzo sürekli saate bakarak acelesi olduğunu belirtir, ancak nereye gideceğini, ne yapacağını, gideceği yerde ne bulacağını kesin bir şekilde bilemez. Bu ikilinin Estragon ve Vladimir’le tek ortak noktası, fiziksel rahatsızlıkları olmasıdır. Oyunun ikinci yarısında Pozzo'nun kör, Lucky'nın de dilsiz olması aralarındaki sahip-köle ilişkisinin çöküşte olduğuna işaret eder. Değişen zaman koşulları, toplumsal ve tarihsel süreçte yaşanan olayların özetidir. Pozzo kör olduğu için, Lucky’e artık muhtaçtır. Pozzo- Yeryüzündeki tüm gözyaşları hep aynıdır. Bir yerde biri ağlamaya başlayınca, bir başka yerde bir başkasının gözyaşları diner. Gülme de böyledir. Öyleyse çağımızı kötülemeyelim, o da öncekilerden daha mutsuz değil. Beckett, bu dört karakterle insanı dörde bölmüştür. İnsan, tarihsel, toplumsal ve evrensel düzlemlerdeki çeşitli konumlarıyla bu dört karakterde şekillenir. Çocuk Her perdenin sonunda gelir. Vladimir ve Estragon'un beklediği Godot'un gelemeyeceğini bildirir. Çünkü çocuk saftır, saflığıyla istenenleri aynen iletir. Oyunda bazı göndermeler vardır, koyunlara bakan çocuğun Godot tarafından sevilmesi, keçilere bakan kardeşinin Godot tarafından dövülmesi, Habil ile Kabil hikayesini anımsatır. Kaynak: 1, 2  

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.