
2017 Cannes Film Festivali’nde yarışan ve Juri Özel Ödülü’ne layık görülen
Kalp Atışı Dakikada 120 | 120 Battements Par Minute (120 BPM), 90’lı yılların başında merkezi New York olan ACT UP Paris adlı örgütün AIDS ile çarpıcı mücadelesine odaklanıyor.
HIV virüsünün tarihçesine bakacak olursak, 80’li yılların başında ilk AIDS hastalığı ABD’de rapor edilmiş ve rapor edilen o dönemlerde hastalığı kapan insanların çoğu ise eşcinsel erkekler. Ayrıca şırınga yoluyla damardan alınan uyuşturucu tüketiminin de ciddi oranda artış göstermesi HIV virüsünün yayılmasına zemin hazırlamıştır.
Birleşmiş Milletler’in 2004 raporuna göre, her yıl 5 milyon insan HIV virüsünü kapıyor, her yıl 3 milyon insan ise AIDS hastalığı yüzünden hayatını kaybediyor. 1981-2008 yılları arasında bu hastalık sebebiyle ölen insan sayısı 20 milyon. Bu hastalığın tam anlamıyla tedavisi için maalesef kayda değer gelişme yaşanmamakla birlikte günümüzde hala çalışmalar sürmekte.
Bu hastalığın ciddiyetinin anlaşılacağını umut ediyor filmimize geri dönüyoruz. 1990’da Fransa’nın göbeğinde yaşam mücadelesi veren aktivistlerden meydana gelen bir oluşum ACT UP. O dönemde hastalık tüm dünyada olduğu gibi Fransa’da da şok etkisi yaratmış, ölüm haberleri ardı ardına gelmiştir. Artan bu krize devlet tamamen sessiz kalmıştır. İlaç şirketleri de devletin izinden gidip bu durumu görmezden gelmeye çalışmışlar ya da kayda değer bir çalışma yürütmemişlerdir.

Böyle bir atmosferde yaşam mücadelesi veren bireyler, her geçen gün aralarından bir kişi eksilse de ACT UP’ta oldukça faal bir şekilde çalışmalarını yürütüyorlar. Bazen kızgın, bazen politik, bazen stratejik çalışmalar üretip özellikle medyanın dikkatini çekmeyi hedefliyorlar. İlaç şirketlerinin merkez binalarını basıyorlar, düzenledikleri konferanslarda eylem yapıyorlar ve bilinç oluşturmaya çalışıyorlar. Sadece protesto ile kalmıyor bu oluşum. Liselere gidip ergen öğrencileri AIDS konusunda bilinçlendirmek ve cinsel ilişkide korunmanın önemini vurgulamak için broşürler dağıtıyorlar. Bununla kalmıyor, hastalık sahibi bireyler için tıbbi bilgiler içeren eğitimler düzenliyorlar.
Toplumda, kondom otomatları ve gençlerin kondom kullanımı konusunda bilinçlendirilmeleri onları cinsel ilişkiye daha fazla teşvik ediyor bakış açısı hakim. Dahası bu virüsü, Tanrı’nın eşcinselleri, uyuşturucu bağımlılarını ve hayat kadınlarını cezalandırmak için insanoğluna gönderdiği bir araç olarak görme anlayışı da yaygın. İşte bu hastalığa karşı oldukça negatif bir tutum sergileyen toplum içinde mücadelelerini yılmadan, azimle sürdürdüklerine şahit oluyoruz aktivistlerimizin. Ayrıca o dönemde internetin yaygın olmadığı, sosyal medya kavramının ise hiç olmadığını biliyoruz. Buna rağmen bu örgüt, bu oluşum -ya da adına ne derseniz- ülkede büyük bir etki yaratmayı beceriyor. Eğer bugün insanlar bu konuda biraz da olsa bilinç ve hassasiyet sahibi ise geçmiş dönemlerde yürütülen çalışmalar, yapılan fedakârlıklar sayesinde olduğu gerçeğini yüzümüze vuruyor film.

Dönemin politik atmosferini, toplumsal düşünce yapısını oldukça net bir şekilde aktaran yönetmen
Robin Campillo, kendi yaşantısından yola çıkarak ele aldığı bu filmle bizi derinden etkilediği tartışmasız bir gerçek.
Yorum Bırakın