Evliya Çelebi Okumaları Bölüm 3: İstanbul'un Tılsımları

Evliya Çelebi Okumaları Bölüm 3: İstanbul'un Tılsımları
  • 2
    0
    0
    1
  • Serimizin önceki yazılarında Evliya Çelebi'nin ne denli eğlenceli, akıcı ve pek çok anlamda da algıları kökünden değiştirici bir üsluba sahip olduğundan bahsetmiştik. Seyahatname'nin en güzel tarafı, verdiği tarihi kıymetteki bilgilerden ziyade bizlere bırakmış olduğu bu üsluptur belki de. Çünkü çoğu zaman yüzümüzde bir tebessüm bırakarak gösteriyor bizlere Evliya Çelebi on yedinci yüzyılın Osmanlı yaşantısını. Aynı zamanda olağanüstüye de en az olağan olaylar kadar yer vermesiyle Evliya Çelebi, o günlerin inanışlarını da gözler önüne seriyor. Bu yazıda da Evliya Çelebi'nin aktardığı ve yaşadığı dönemde hala daha "tesirleri devam eden" İstanbul'daki tılsımları, Evliya'nın kendine has diline çok da dokunmadan işleyeceğiz. Birinci Tılsım: Avratpazarı mevkiinde Kral Yağfur döneminde (Evliya Çelebi'nin bahsettiği, efsaneyle karışık dokuz İstanbul kurucusundan biri) mermerden içi boş, minareye benzeyen bir sütun bu. Üzerinde bukalemun nakışları ile nice güzellerin heykelleri bulunurmuş  ve bu tılsım sayesinde yılda bir kere yüzlerce kuş birden yere düşermiş. Bu düşen kuşları da İstanbul ahalisi alıp yerlermiş. Bunun yanı sıra da Konstantin'in (İstanbul'u başkent yapan Roma İmparatoru) döneminden itibaren de ruhban sınıfı bunun tepesine çıkıp, düşman askerini gördüğü anda çanlara vururlarmış ki ordu hemen hazır vaziyete geçsin. Hz. Peygamber'in doğumuyla birlikte İstanbul'da olan bir depremle bu tılsım yıkılmış olsa da, hala daha etkisi devam edermiş. İkinci Tılsım: Bu sefer Tavukpazarı mevkiinde dikilmiş bir sütun. İskender (Büyük İskender, Evliya'ya göre şehrin dördüncü kurucusudur) döneminden evvel yapılan yapı, her ne kadar Hz. Peygamber'in doğumu ile birlikte gelen depremde zarar görmüş olsa da Konstantin tarafından bir tadilat gördüğü için ayakta kalmıştır. Bu yüksek sütunun üzerine yılda bir kere mahsus kuşlar gelip üçer zeytin bırakırlarmış. Evliya Çelebi'nin bahsetmiş olduğu bu tılsımlı sütunun bizim bugün Çemberlitaş olarak bildiğimiz yapı olma ihtimali mevcuttur. [caption id="attachment_193710" align="aligncenter" width="1001"] Çemberlitaş[/caption] Üçüncü Tılsım: Saraçhanebaşı'ndaki bu sütundan "garip" olarak bahsediyor Evliya. Kral Pozantin'in (kuruculardan bir diğeri) bahtsız kızının gömülü olduğu ham mermer beyaz bir sanduka şeklinde. Kızı yılan ve karıncalardan koruması için tılsımlanmış. Dördüncü Tılsım: Altımermer adlı yerde, üzerinde karasinek sureti olan ve daima arı gibi vızıltı yayan bir tılsımlı sütun bu da. Şehre sinek girmesini engellermiş. Beşinci Tılsım: Yine Altımermer'de, yine sineklerin girmesini engelleyen bir sivrisinek resmi. Altıncı Tılsım: Altımermer'de, yüksek bir sütun üzerindeki leylek resmi. Şehre giren leyleklerin helak olmasına neden olurmuş, ancak yine de Eyüp'te leylek sayısı buna rağmen oldukça fazlaymış. Yedinci Tılsım: Altımermer'de, bu sefer horoz şeklinde bir tılsım bu. Gece bir kez kanatlarını çırpınca İstanbul'un bütün horozları "seher vakti, es-sala" diye öterek İstanbul'daki gafilleri ve uyuyanları uyandırırlarmış. Sekizinci Tılsım: İstanbul'un tüm koyunlarının çobansız güvenli bir şekilde gezebilmelerini sağlayan tunçtan bir kurt şeklindeki tılsım. Dokuzuncu Tılsım: Evliya bu tılsımı "gülünç" şeklinde tanımlıyor. Altımermer'de, birbirine sarılan bir genç ve güzelin tasvir edildiği tunçtan bir tılsım. Kavga eden "er ve avrat" kişiler o sütunu kucakladığında barışırlarmış. Her ne hikmetse bu olayla birlikte Aristatalis'in ruhu da şad oluyormuş. [caption id="attachment_193718" align="aligncenter" width="600"] İstanbul minyatürü[/caption] Onuncu Tılsım: Evliya Çelebi'nin deyimiyle "acayip" bir tılsım bu. Kalaydan iki suret, bir yaşlı adam ile kadın. Kavga eden çiftleri ayırmaya yararmış. Onbirinci Tılsım: İstanbul'u vebadan koruyan bir tılsımmış ancak II. Bayezid hamamını yaptırmak için bu tılsımı yıktırmış. Daha yıkıldığı gün sultanın bir oğlu vebadan ötürü ölmüş, sonra da şehri veba istila etmiş. Onikinci Tılsım: İnsanların evlerinde kullanmak üzere aldığı bir ateş ortaya çıkaran bir ifrit tılsımı. Onüçüncü Tılsım: Zeyrekbaşı'ndaki bir mağarada, geceleri cadıların çıkıp sabaha doğru tekrar mağaraya girdikleri bir tılsım. Ondördüncü Tılsım: Ayasofya henüz bir kilise iken, dört büyük meleğin resmedildiği bir tılsım bu. Eğer Cebrail kanat vurursa bolluğa, İsrafil kanat vurursa kıtlığa alametmiş. Mikail kuzeyde bir isyan anlamına gelirken, Azrail'in kanat vurması ise veba olarak yorumlanırmış. Hz. Peygamber'in doğumuyla gelen depremde yıkılmış. Onbeşinci Tılsım: Dünyanın dört bir tarafından gelen taşlarla yapıldığı için "Milyonpar" olarak adlandırılan bu tılsım, Uryarin adlı bir usta tarafından Kostantin zamanında inşa edilmiş. Onaltıncı Tılsım: Sultanahmet'teki Mısır Dikilitaşı olan bu tılsım, Evliya Çelebi'ye göre bambaşka manalara sahip. Üzerindeki hiyeroglifleri varlık resimleri olarak betimleyen Evliya, bunun bir kahin tarafından çizildiğini ve İstanbul'un geleceğini yazdığını söylüyor. Hatta yine bu tılsımda sarıklı insanlar (Osmanlılar) ve yeniçeri kıyafetli kişilerin şehri ele geçireceği de İstanbul'un fethinden yüzyıllar önce bu tılsıma işlenmiş. [caption id="attachment_193712" align="aligncenter" width="800"] Mısır Dikilitaşı[/caption] Onyedinci Tılsım: Bu kez de Sultanahmet Meydanı'ndaki Yılanlı Sütun'dan bahsediyor Evliya Çelebi. Şehri haşerat ve yılanlardan koruyan üç başlı bir "ejderha" olarak aktarıyor tabii bu sütunu. II. Selim, at üzerinden geçerken bir topuz ile bu tılsıma vurduğu vakit batıya bakan yılanın çenesine isabet edince birdenbire şehrin batısında yılanlar ortaya çıkmış. Yine Evliya diğer kellelere bir şey olmaması gerektiğini de ekleyerek tılsımları saymayı bitiriyor. [caption id="attachment_193714" align="aligncenter" width="448"] Yılanlı Sütun[/caption]   Kaynak: Evliya Çelebi Seyahatnamesi Kitap I, Cilt I. (Haz. Seyit Ali Kahraman - Yücel Dağlı)

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.