Evrenin Kalbine Şairane Bir Yolculuk: Contact (1997)

Evrenin Kalbine Şairane Bir Yolculuk: Contact (1997)
  • 2
    0
    0
    0
  • Sonu olmayan bir yerde yalnız olmak mümkün mü? Aslında bu sorunun da sonu olmayan bir tartışma olduğunu söylemek yanlış olmaz. Yalnızca bir toz tanesi olduğumuz bu evrende, başka yaşamların da olmaması mümkün mü? Peki, bir gün beklemediğimiz bir anda bu soruların cevabını alırsak ne olur, dünya ne hale gelir? İşte bu sorunun yanıtı hakkında bize fikir veren bir film var: Contact. Contact, ünlü gökbilimci Carl Sagan’ın aynı isimli romanından uyarlanan, 1997 yapımı bir bilim kurgu filmi. Yönetmen koltuğunda Geleceğe Dönüş, Forrest Gump gibi kült yapımlardan tanıdığımız Oscar ödüllü Robert Zemeckis oturuyor. Filmin başrollerinde ise Jodie Foster, Matthew McConaughey gibi sevilen isimler yer alıyor. Bilim kurgu dünyası için bir başyapıt diyebileceğimiz Contact, en başta türün çoğu filmlerinde olduğu gibi ‘‘Evrende yalnız mıyız?’’ sorusunu irdeliyor. Film diğer bir yandan böyle bir gelişmeyle birlikte dünyanın ne hale gelebileceğini, bilim-din çatışmasının ne kadar ilerleyebileceğini, politik krizlerin ve sosyal değişimlerin nasıl olabileceğini gösteriyor. Filmin konusuna kısaca değinecek olursak, Dünya dışı sinyalleri dinleyen bir kurum olan SETI'de çalışan Dr. Ellie Arroway (Jodie Foster), çocukluğundan beri kendisini bu tür varlıkları bulmaya adamış bir bilim kadınıdır. Ellie bu tutkusunu, 9 yaşında beklenmedik bir şekilde kaybettiği babasından almıştır. Tüm hayatını yalnız olarak geçiren Ellie, bir nevi yalnızlığını dünyadaki insanlarla değil, dünya dışı varlıkları bularak geçirmeye çalışmaktadır. Bir gün Ellie ve ekibi, Vega yıldızından gelen bir sinyal keşfederler. Bu sinyalin de insanları uzayın derinliklerine götürebilecek bir aracın şeması olduğu fark edilir. Ellie, bu keşiften sonra tüm hayatı boyunca bunu beklediğini ve hayatını kaybedecek olsa bile bu yolculuğu onun yapması gerektiğinin farkındadır. Hikâyenin devamında, bu keşif sonucu dünyada yaşanan olaylar ve bu yolculuğun nasıl bir sonuca varacağı anlatılıyor.

    ''Kendimi bildim bileli bir şey arıyorum.. Niçin burada olduğumuzu.. Burada ne yapıyoruz? Kimiz biz? Eğer bu cevabın sadece bir bölümünü bile verecek fırsat bu ise, bence bir insanın hayatına değer. ''

    Bilim ve Din Çatışması

    Film, bilim ve din çatışmasını sert bir dille gözler önüne seriyor. Yapılan araçla uzaya gönderilecek kişinin seçildiği mülakatta, Dr. Arroway’e jüri tarafından dünya nüfusunun %95’inin tanrıya inandığını ve kendisinin inanıp inanmadığı soruluyor. Arroway’in bu soruya verdiği cevap, bir bilim insanı olarak kanıtlara inandığı şeklinde oluyor. Tüm testlerden başarıyla geçmesine rağmen bu sorudan dolayı gönderilmeme kararı alınıyor. Filmin başından sonuna kadar Ellie’nin başarılarının üstüne konarak, onun yerine seçilen David Drumlin, aracın testlerinin yapıldığı sırada uzaylılarla temasın gerçekleşmemesini isteyen dini bir grubun bir üyesi tarafından öldürülüyor. Bu olaylar bize böyle bir duruma ne kadar hazırlıksız olduğumuzu, daha kendi aramızdaki sorunları çözemezken dünya dışı varlıklarla karşılaştığımızda nasıl iletişim kurabileceğimizi sorgulatıyor. Filmde bazı diyaloglar fazla uzatılmış olabilir ama bunun romana uygun olması için yapıldığını düşünüyorum. Yapımın 150 dakika olması, bazı izleyiciler ve eleştirmenler tarafından uzun bulunmuş ama inanıyorum ki filmi izlediğinizde bir kitap veya bir şiir okuyormuş gibi hissedeceksiniz. Film; akıcılığıyla, iyi oyunculuklarıyla ve muazzam sinematografisi ile bu süreyi size hissettirmeyecek bile. İzleyebileceğiniz en iyi kitap uyarlaması filmlerden biri olduğunu söyleyebilirim. Filmde sinema tarihinde yer edinmiş birçok sahne var. Filmin açılışında Dünyanın ne kadar küçük olduğunu gösteren üç dakikalık sekans, Ellie’nin yolculuğu sırasında göksel bir olaya tanıklık ederken ‘'Benim yerime bir şair göndermeliydiler.’’ demesi gibi harikulade sahneler var ama ayna sahnesi belki bunlardan en önemlisi çünkü filmin çıkışı üzerinden yıllar geçse de hâlâ nasıl çekildiği tartışılıyor. Sinema tarihinde görebileceğiniz en yaratıcı sahnelerden biri olduğunu düşünüyorum. Bu sahne için Robert Zemeckis’i tebrik etmek lazım. Her biri diğerine benzeyen filmlerin çoğaldığı günümüzde, bilim kurgu türünde yaşanan bu kıtlıktan uzaklaşmak istiyorsanız ve gerçekçilik arıyorsanız zamanının ötesinde bir film olan Contact’i kaçırmamanızı tavsiye ediyorum. Son olarak yazımın başında bahsettiğim soruları tekrar hatırlatmak istiyorum. Yalnız mıyız? Bu soruya, beni de fazlasıyla düşündüren, filmden bir diyalogla cevap vermek istiyorum.
    ''Ellie: Baba evrende başka insanlar da var mı? Ted: Bilmiyorum Sparks, ama eğer sadece biz olsaydık bu çok büyük bir yer israfı olurdu. ''

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.