Merhabalar, bu yazımızda sizlerle birlikte Aydın'ın Karacasu ilçesinde bulunan Afrodisias Antik Kenti'ne doğru bir yolculuğa çıkmaya karar verdik. Yolculuk esnasında emniyet kemerlerinizi takmanızı önemle rica ederek anlatmaya başlıyoruz!
Adı ve görkemini, aşk ve güzellik tanrıçası Afrodit'ten alan Afrodisias Antik Kenti'nde binlerce yıl boyunca yüzlerce özellikle Roma İmparatorluğun dört bir yanında imzası bulunan ünlü heykeltıraş yetişmiştir. Mermer ocaklarının kente eşine az rastlanır derecede yakın olması, Afrodisias'ın mermer heykelcilik için yüksek düzeyde bir üretim merkezi haline gelmesinin önemli bir sebebidir. Daha sonra ilk Roma İmparatoru olarak Augustus unvanını alacak olan Octavian bu kentten "Tüm Asya'dan kendime bu kenti seçtim." sözleriyle bahsetmiş, birinci yüzyılda koruma altına almıştır. Roma Senatosu tarafından MÖ 39 yılında vergi muafiyeti ve özerklik gibi ayrıcalıklar tanındıktan sonra hızla gelişmeye başlamıştır. 2017 yılına geldiğimizde ise bölgede yer alan antik mermer ocaklarıyla birlikte UNESCO tarafından koruma altına alınarak UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne eklenmiştir.
Afrodisias, üçüncü yüzyıl sonlarında Roma İmparatorluğu'nun Karia eyaletinin başkenti haline gelir. Roma bölününce önceleri Doğu Roma hakimiyetindeyken, ardından Bizans'ın egemenliğini tanımıştır. Altıncı yüzyılda yaşanan Vizigot ve Arap akınlarının yarattığı buhran dönemiyle önemini yitirmiştir. Yedinci yüzyılda yaşanan deprem ardından bir daha inşa edilemedi. Bölge on birinci yüzyılın ardından tam dört kez Selçuklu hakimiyetine geçmiştir. Karacasu toprakları Türkmen boylarınca yerleşim yeridir. Zamanla küçük bir kasabaya dönüşen Afrodisias, on ikinci yüzyıl dolaylarında tamamen terk edilmiştir.
Antikçağ döneminin öne çıkan mimarlık, sanat, heykeltıraşlık ve din merkezlerinden olan Afrodisias, ızgara planlı düzeniyle önemli yapıların etrafına inşa edilmiştir. Afrodisias kentinin en önemli yapısı olan Afrodit Tapınağı, Asurlular tarafından, aşk ve güzellik tanrıçaları İştar için inşa edilmiştir. Roma'nın meşhur imparatoru Hadrian döneminde duvarları ve kutsal odası da tamamlanarak son şekline gelmiştir.
Afrodisias Stadyumu, antik dünyanın en iyi korunmuş stadyumu olarak kentin kuzey ucunda yer almaktadır. Akropol Tepesi olarak tanınan höyüğün doğu kısmı oyularak yapılan Afrodisias Tiyatrosu, Anadolu'nun en eski üç katlı binasıdır.
Afrodit Tapınağı
Afrodisias kentinin en önemli yapısı kesinlikle Afrodit tapınağıdır. Tapınağın ilk inşası Arkaik devirde gerçekleştirilmiştir. Kentlerinin yıkılışının ardından Ninova’dan gelen Asurlular, bu gözden uzak yöreye Asur’un aşk ve güzellik tanrıçası İştar’ın kültünü de beraberinden getirdiler. Afrodisias'da yapılan kazılarda ortaya çıkan bir kabartma üzerinde yer alan Asur kralı Ninos ve karısı Semiramis‘in betimleri de bu tezi doğrular. İşte Afrodit kültünün esası da bu mezopotamya kültüründen geliyor diyebiliriz.
Tanrıça kolunun biri ileri olacak şekilde uzun elbise giyer. Elbisenin şeridi üzerinde değişik oyma kabartmalar bulunur. Güneş ve ay tanrıçaları 3 şükran duası Afrodit ile ortada, Afrodit ve 3 cupid balık kuyruğuna sahip keçi üstünde oturuyor, bunlar tapınma için yapılmış putların çeşitli kopyaları üstündeki her şey birer sembol olarak karşımıza çıkıyor.
Tetrapylon
Tapınağın hemen doğusunda ve kuzey-güney caddesi üzerinde yer alan bu anıtsal kapı MÖ 2. yüzyıla tarihlenmektedir. Türkiye Arkeolojik Yapılar arasında bölge bazen sadece Tetrapylon ile yer almaktadır. Korinth nizamında yapılmış olan bu yapı hellence, tetra dört, pylon ise kapı anlamına gelir. Genel anlamda gösteriş için yapılmıştır. Bu amaçta da gayet başarılı olup ekibimizi kalbinden vurmuştur.
Tetrapylon’un hemen doğusunda Afrodisias mermer ocaklarının beyaz mermerlerinden yapılmış bir mezar yer almaktadır. Burada Afrodisias kenti için hayatının yarısını adayan ve tanınmasında büyük çaba harcayan Prof. Dr. Kenan T. Erim yatmaktadır.
Tetrapylon’un restorasyonu için büyük emek veren Kenan Erim, yapının onarımının bitişi ve zamanın Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal tarafından açılışından üç hafta sonra vefat etmiştir.
Ara Güler'in Afrodisias'ı Keşfi
Anlatılana göre, Aydın'da gerçekleşecek bir baraj açılışı için bölgeye gazeteci olarak giden ve dönüşte yolunu kaybeden Ara Güler, bir köyden geçerken köylülerin tarihle iç içe yaşadığını görür. Köyde yaşayanlar tarafından Roma sütunları hala kullanılmaktadır. Köyde yer alan her türlü yapı, Roma dönemi eserlerini de barındırmaktadır ve köyün her yeri tarihi eserlerle doludur.
Ara Güler, şaşkınlık içinde bu güzelliklere baktıktan sonra köyün çeşitli yerlerinden fotoğraf çeker ve İstanbul’a döndükten sonra bu bölgeyi araştırmaya başlar. Fakat hiçbir bilgiye ulaşmaz. Çektiği fotoğrafları kuruluşlara gönderir fakat beklediği ilgiyi bulamaz. En sonunda fotoğrafları Times’a gönderir. Times fotoğrafların renkli olanlarını çekmesini ister ve Ara Güler tekrar aynı köye giderek renkli fotoğraflar çeker. Bu yolla dünya basınına dağıtılan fotoğraflar bir anda büyük yankı uyandırır. Amerika’dan gelen arkeologlar Geyre’de araştırma yapmaya başladıklarında burasının Roma İmparatorluğu’na ait, geçmişi MÖ 500’li yıllara giden ve adını tanrıça Afrodit’ten alan Afrodisias antik kenti olduğu anlar.
Anlatılana göre, Prof. Dr. Kenan T. Erim bölgeye gelip hayran olduktan sonra, 1961’de kazmaya başlar
Yorum Bırakın