“Şiirler yazdım, kitaplar okudum Elimde bir bardak aldım, onu yeniden oydum Derinlerde kaldım böyle bir zaman Kim bulmuş ki yerini, kim ne anlamış sanki mutluluktan Ey yağmur sonraları, loş bahçeler, akşam sefaları Söyleşin benimle biraz bir kere gelmiş bulundum.”
Edip Cansever
Tam adıyla Ömer Edip Cansever. 8 Ağustos 1928’de İstanbul'da doğan ve 28 Mayıs 1986’dan bu yana şiir okurlarının duygularında, kalplerinde yaşayan Edip Cansever. Cemal Süreya, Turgut Uyar, Sezai Karakoç ve Ece Ayhan gibi Türk şiirinde değişik imge, çağrışım ve soyutlamalarla yeni bir söyleyiş bulma amacında olan İkinci Yeni akımının içinde yer alır Edip Cansever. Aynı zamanda şiire olan müthiş tutkusuyla da diğer şairlerden ayırır kendini. Cemal Süreya hakkında şunları söyler ; "En beğendiğim yanı dedikodu yapmayışıdır. Bir de, elbet, hepimizden fazla şiir tutkunu oluşu.” İşte Edip Cansever'in alıp başınızı uzak diyarlara götüreceği 3 şiiri; MASA DA MASAYMIŞ HA... Adam yaşama sevinci içinde Masaya anahtarlarını koydu Bakır kâseye çiçekleri koydu Sütünü yumurtasını koydu Pencereden gelen ışığı koydu Bisiklet sesini çıkrık sesini Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu Adam masaya Aklında olup bitenleri koydu Ne yapmak istiyordu hayatta İşte onu koydu Kimi seviyordu kimi sevmiyordu Adam masaya onları da koydu Üç kere üç dokuz ederdi Adam koydu masaya dokuzu Pencere yanındaydı gökyüzü yanında Uzandı masaya sonsuzu koydu Bir bira içmek istiyordu kaç gündür Masaya biranın dökülüşünü koydu Uykusunu koydu uyanıklığını koydu Tokluğunu açlığını koydu. Masa da masaymış ha Bana mısın demedi bu kadar yüke Bir iki sallandı durdu Adam ha babam koyuyordu. BUZ GİBİ Aşk iyidir bak Duyumunu artırır insanın Hele don gömlek sabahları Traş olacağını duyarsın Yeni gömleğini giyeceğin gelir Bir yeni biçim eklersin insan olacağa Masaya, merdivene, aynalı dolaba Derken ardından şıpın işi bir kahvaltı Amanın dersin bu ne delice gidiş Paldır küldür açar mıydı fıstık ağacı İspinoz düşünür müydü Deli olan kaşınır mıydı? Kolların upuzun Walt Whitman'ı okumaktan Ağzın desen bir karış açık Sokaklar yok mu, o sokaklar Önce bir yeşile işkilli Evlerde büyümeler, alıp başını gitmeler olacak Kızıp duracaksın üstüne başına konan toza Televizyondaki ise Usanmak, hızını eksiltmek dendi mi Cin ifrit kesileceksin birden. Hey gidi duyumuna yandığımın dünyası Alıp vereceğin olacak ille Aşk maşk buz gibi yaşayacaksın ADSIZ BİR ÇİÇEK Rengini dünyaya ilk defa sunan Adsız bir çiçek gibi parlıyorsa gözlerim Sevgilim Bana "sen bir şairsin" dediğin zaman. Yalnız sana yazıyorum bu şiiri İstersen bir şiir gibi okuma Çünkü her yıl yeniden yazacağım onu Soğuklar başlayınca havalanıp Millerce yol katettikten sonra Güneyi tadan bir kuşun sevinciyle. Ve yazmış olacağım bir de Her dönemde her çağda Sevdanın kendine özgü diliyle. Alıp başını gidenler için...
Yorum Bırakın