Ahmet Telli şair, yazar, öğretmen; kısacası tam bir edebiyat insanı. 2 Aralık 1946'da Çankırı'nın Eskipazar ilçesinde dünyaya gelen Telli, öğretmen okullarında eğitim gördü. Daha sonra 4 yıl ilkokul öğretmenliği yaptı ve eğitimine devam etti. Gazi Eğitim Enstitüsünü bitirdikten sonra Türkçe-Edebiyat öğretmenliği yaptı. Bu sıralarda, Ciğerhun şiirleri üzerine yazdığı yazıları sebebiyle görevine son verildi ve tutuklandı.
Daha sonraları yayıncılık ve kitapçılık yapan Telli, farklı yayın evlerinde yöneticilik ve editörlükte yaptı. 1993 yılında öğretmenliğe döndü, kısa bir süre sonra da emekli oldu.
Şiirlerini ilk defa 1961 yılında Hız dergisindeki şiiriyle yayınlamaya başlayan şairimiz ilk şiir kitabı Yangın Yılları'nı da 1979 yılında piyasaya sürdü. Hüznün İsyan Olur kitabıyla Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü'ne layık görülen şair, 1981 de yayınlanan Saklı Kalan adlı kitabıyla da Yazko Şiir Özendirme Ödülü'nü aldı. Son olarak 2010'da yayınladığı Nida, Altın Portakal Şiir Ödülü'nü kazandı.
1960 sonrası toplumcu gerçekçi şiirin ikinci kuşağında yer alan, romantik ve başkaldırıcı bir kimliğe sahip olan şair; şiirlerini yazmanın dışında seslendirişiyle de onlara ayrı bir anlam kazandırıyor. 1994 ve 1997 yıllarında çıkardığı kendi sesinden şiir albümleri bulunmakta.
''Şair, kötü şiir okumaz. Şair, şiirini doğru okuyan kişidir.'' diyen şairin kendi sesinden olan, aşkı ve hayatı en güzel anlatan şiirlerinden bazılarını sizin için derledik. Keyifli dinlemeler.
Çocuksun Sen
-I-
Dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen Ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu Şu samanyolu hani avuçlarından dökülen Kum taneleri var ya onlardan birindeyim Yeni bir yolculuğa çıkıyorum, kar yağıyor Bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçteÇocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum
...
-II-
Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüm Bir çiçeğe tutundum düşerken, ordayım hâlâ Sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacıNasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle Zaman benim işte, nesneleşiyor tüm anlar Dursam ölürüm paramparça olur dünyaÇocuksun sen sesinin çağlayanına düştüğüm
...
Gidersen Yıkılır Bu Kent
...
Sessizliği dinliyorum şimdi ve soluğunu Sustuğun yerde bir şeyler kırılıyor Bekleyiş diyorum caddelere, dalıp gidiyorsun Adını yazıyorum bütün otobüs duraklarına Öpüştüğümüz her yer adınla anılıyor Bir de seni ekliyorum susuşlarıma
...
Soluk Soluğa
...
Mekan tutmak ve her akşam aynı ufuktaGüneşin batışını seyretmek ölümdür birazÖlümdür biraz hep aynı yataktaAynı kadınla sevişerek sabaha varmakKitapları hep aynı raflara sıralamakAynı eşyayı kullanmak eskimektir birazSoluk soluğa yaşamalı insan Her sabah yeni bir şeyler görebilmeliVe cehenneme dönse de bir ömürMutlaka bir şeyler değişmeli her/gün
...
Özletiyor Seni Bu Yağmurlar
...
Burada yağmur yağıyor ama sen Şemsiyeni almadan gel yine de Özletiyor bu çılgın sağanak seni Sırılsıklam özletiyor biliyor musunSu Çürüdü...Zamanı yiyip bitirdi karanlık. Gece yoktu. Güneş çoktankömürleşmiş ve yeryüzü yapışkan bir karanlıkla örtülmüştü.Yabanıl sesler geliyordu derinlerden ve karanlığı ince bir bıçak gibiyırtıyordu. Saklayan kırbaç gibi... Acı duvarını aşan busesler, madeni bir gürültüye dönüyor ve yer kabuğunuzorluyordu artık. Sesim yoktu. Karanlığın karnında yitirdimsesimi. Kör bir kuyuda unutulan Yusuf'tum belki. Amadurmadan soruyorlardı. Tanrılar bilmiyordu sordukları şeyleri,peygamberler büsbütün hain çıkmıştı. Ama yine de soruyorlar,soruyorlar, soruyorlar...Adımdan gayrısını bilmiyorum.
...
Hala Koynumda Resmin
Sımsıcak konuşurdun konuşuncaIrmak gibi rüzgar gibi konuşurdunYayla kokuşlu çiçekler açardı sankiÇiğdemler güller mor menekşeler açardıSımsıcak konuşurdun konuşuncaHâlâ koynumda resmin
...
Kaynak: 1, 2, 3
Yorum Bırakın