Söylediklerimiz, yaptıklarımız kadar evimiz de yansıtır bizi. İnsan, yaşadığı yerin penceresinden bakar dünyaya. Evrenimiz bazen sadece evimiz kadardır. Yaşadığı devrin çalkantılı sürecinde Kiralık Konak’ı kaleme alan Yakup Kadri, metin boyunca konak özelinde mekânın kişi üzerindeki etkisini işlemiştir. Romanda geleneğin ve Osmanlı Devleti'nin temsili olarak karşımıza çıkan konak, içerisinde üç nesli yaşatmaktadır. Naim Efendi, damadı Servet Bey, torunu Seniha üzerinde yoğunlaşılarak verilen bu kuşaklar için konak farklı anlamlar ifade etmektedir. İlk kuşak olan Naim Efendi, Osmanlı kültürünün temsilcisi durumundadır.
Konağa/Osmanlı’ya tamamen bağlıdır. Emekli olduktan sonra sosyal ortamın da değişmeye başlaması ile konağa çekilir. Anılarına sıkı sıkıya bağlıdır. Zamanla damadı ve torunlarıyla olan nesil çatışmasıyla bu defa da “oda”sına çekilecektir. Bu bağlamda konak, Naim Efendi’yi yozlaşmış insani ilişkilerden koruyan bir sığınak gibi olsa da bir nevi kendi ülkesinde, kendi konağında, küçük bir odaya hapis olmuş gibidir. Naim Efendi’nin damadı Servet Bey ise romanda dönemler arası geçişi yansıtan bir tip olarak görülür. Son derece Batı hayranı olan Servet Bey, Meşrutiyetin ilanıyla evde Türkçe konuşulmasını yasaklar. Diline olduğu gibi yaşadığı toplumun gerçekliğinden de uzaktır. Servet Bey kendini gerçekleştirememiş kimliğiyle, varlığını konakta/Osmanlı’da sürdürmek yerine yeninin temsili olan apartman dairesine taşınmayı düşler.
Naim Efendi’nin torunu Seniha ise babası gibi sonradan yenilik taraftarı olmamış, yeniliğin içine doğmuştur. Hatta öyledir ki, genellikle babasını gülünç bulur. “Bazı günler, bazı saatler ona bir mezar gibi” gelir ifadesiyle konağın/Osmanlı’nın genç kız için ne anlam taşıdığı anlatılır. Bu nedenle Seniha’nın hayali Avrupa’da yaşamaktır. Yakup Kadri’nin Seniha'sı da tıpkı Flaubert’in Madam Bovary’sinde görülen ‘kişinin kendini olduğundan farklı algılaması’ olan Bovarizm görülür.
Yazar, bu üç kuşak arasındaki çatışmayı güçlendirebilmek için bazı yan karakterler eklemiştir. Bunlardan en önemlisi Hakkı Celis’tir. İlk olarak Seniha’ya olan aşkı ile romanda yer alan Hakkı Celis, saf ve içten aşkına rağmen Seniha’nın dikkatini çekemez. Gittikçe sosyal yaşamdan uzaklaşarak kendi iç yalnızlığına çekilir. Seniha’nın aşkını vatan aşkı ile değişip askere gider, feci bir biçimde şehit olur. Romanda çatışma unsuru, Seniha’nın yaşadığı yasak aşk ve Avrupa’ya kaçışı ile iyice artar. Sonunda Servet Bey ve ailesi konaktan Şişli’deki bir apartman dairesine taşınır ve hayal ettikleri avrupai yaşam tarzına kolayca adapte olurlar.
Geçimini sağlayamayan Naim Efendi ise konağının kiralık olduğunu duyurur ama isteyen kimseye kiraya vermez. Yaşamını geçirdiği konakta ölmek ister. Konağın kiralık olması da manidardır. Roman boyunca Osmanlı ile özdeşleştirilen konak, satılık yerine kiralıktır. O dönemde yeni bir düzene geçmiş olan Osmanlı devletinin, eğer bu tarza ayak uyduramayacak olursa, klasik düzenine geri dönebileceğinin işareti konağın kiralık olması ile verilir.
Servet Bey apartman dairesinde, kızı Seniha önce Avrupa'da sonrasında ailesinin yanında apartman dairesinde, Naim Efendi konakta ve Hakkı Celis uğruna öldüğü toprağın altında hayal ettikleri mekâna kavuşmuşlardır. Böylece romanın sonunda tüm karakterler, içerisinde huzur buldukları mekânda var olurlar. Yazımı romanda Seniha'nın konak içerisinde yaşadığı sıkıntıları anlattığı bölümden bir parçayı vererek sonlandırıyorum.
''Gözünüz önünde aylarca yalnız başıma, çarmıhımı omzumda taşıdım da biriniz farkına varmadınız, bu kızcağıza da ne oluyor demediniz. Bu yaptığım işten hissenize düşen keder, emin olunuz ki, kendi hatanızın cezasıdır, tabii onu yalnız siz çekeceksiniz. Her şey sırayla...''
Yorum Bırakın