Anadolu'da Bir Sürgün: Yatık Emine

Anadolu'da Bir Sürgün: Yatık Emine
  • 3
    0
    0
    0
  • Refik Halit Karay'ın aynı adlı öyküsünden uyarlanan 1974 yapımı Yatık Emine, yönetmen Ömer Kavur'un ilk uzun metraj filmidir. Necla Nazır ve Serdar Gökhan'ın başrollerini paylaştığı filmin senaryosunu, değerli tarihçi yazar Turgut Özakman ve Ömer Kavur kaleme almıştır. Emine, adı fahişeye çıkmış güzel bir genç kızdır. Adı çıkmış bu kızcağız Anadolu'nun bir köyüne sürülür. Sürüldüğü köyde kimse onu istemez. Vali böyle bir ortamda Emine'ye kalacak bir ev bulur. Sesi soluğu çıkmayan, evin işlerini gören Emine'ye evin sahibi tecavüz etmeye kalkar. Evin sahibinin karısı ve köylüler onları görür ama beklenmeyen bir tepki gösterirler. Adamı değil Emine'yi suçlu ilan ederek ona saldırırlar. Emine'nin yüzü kan içinde kalır ve hastaneye gönderilir. Gecenin bir saati, hastanenin çatı katında bir odaya götürülür Emine. Odadaki tek bir yatakta bir kadın yatmaktadır. Yatakta yatan kadının öldüğünü de bu sebeple fark ederler. Kadını yataktan alırlar. Emine ölünün yattığı yatağa yatar. Bu sahne filmin sonuna bir atıftır. Emine bu hastanede hasta bakıcı Server'le tanışır. Server de bu köye sürülmüştür. Çünkü diğerlerinden farklıdır. Eğriye doğru demediği için sürülmüştür bu Anadolu kasabasına. Onlar gibi düşünmez, onlar gibi yaklaşmaz Emine'ye. Henüz birbirlerini yeni yeni tanıdıkları bu dönemde Emine'ye: "İnsan bir güler bir şakır ya" diye çıkışır. Emine: "Çocukken bir güzel gülerdim ki." diye cevap verir. İnsanın içine işler bu birkaç kelime. Emine'ye olan şey, bu birkaç kelimelik cümlede saklıdır aslında. Emine'den çocukluğunu almış, ona gülmeyi unutturmuşlardır. Server ve Emine arasında başlayan dostluğu köydeki genç komutan kıskanır. Bu sebepten Emine'yi köyün dışındaki bir eve yerleştirir. Ev yıkık dökük ve eskidir. İçinde tek bir eşya bile yoktur. Genç komutan Emine'ye karşı bir şeyler hissetmektedir. Ancak asla dile dökmez bu hislerini. Komutan köylünün tesirinde kalır. Hissettiği gibi yaşamaz. İçten içe Emine'nin masum olduğunu bilse de bunu Server gibi yüreklice savunmaz. Server Emine'yi yalnız bırakmaz. Evine yatak döşek, tabak çanak alır. Zamanla köylü ikisinin adını çıkarmaya kalkışır. Köylülerden biri Server'e saldırır. Sürgün olan Server bu köylüye vurduğu için yine sürgün edilir. Server'in gidişiyle büsbütün yalnız kalan Emine'ye köylü iş vermez. Bütün kapılar yüzüne kapanır. Göreve giden komutan da köyde olmadığından fırındaki ekmek payını da alamaz Emine. Bundan sonraki süreçte Emine'nin yalnızlığını, çaresizliğini, köyün kara cehaletinin nelere sebep olabileceğini izleriz. Osmanlı'nın son zamanlarında geçen hikaye, dönemin Anadolu'sunda kadın olmanın zorluklarını anlatır. Kadının paha biçilerek satılası bir eşya yerine konulduğu, birkaç anekdotla gözler önüne serilir. Öyle ki kadını böyle görenler erkekler olduğu gibi kadınlardır da. Film belki de bunu göstererek aslında kadınların diğer kadınlara sahip çıkması gerektiğini savunur. Anlatılan dönemde kadın, adı çıkmış biri olsun ya da olmasın, toplumda söz sahibi değildir. Adı çıkmış bir kadının masum olup olmadığı ise kimse tarafından sorgulanmaz. Hatta Emine'nin masum olduğunu düşünen vali bile bunu dile getirmekten çekinir. Çünkü makamını, rütbesini düşünür. Dönemin yozlaşmış kültürü doğrultusunda, hiçbir hakkı olmayan kadının üstüne bir de ahlaksızlık damgası vurmak, onu diri diri toprağa gömmekle aynıdır. Kimse doğru ne, hakikat ne diye sorgulamaz. Çoğunluğun inancı doğru kabul edilir. Film kadının toplumdaki yerini erkeğin belirlediğini anlatırken, erkeğin günahının bedelini de kadınlara ödetir. Refik Halit Karay'ın kaleminden çıkan bu öykü, gerçekliği yüzünüze vurur. Filmde Server'le Emine arasında geçen bir sahnede Emine: "Alnımda ne yazılıysa o olur be Server." der. Server şöyle cevap verir: "Asla! Sana olanlarla alın yazının hiçbir alakası yok. Böyle olmayı belki sen istedin belki de başkaları." İşte bu diyalog kaderci anlayışı kabul edenlere karşı bir karşı koyuştur. Başınıza gelenlere kader diye bakmak yerine belki de onlarla savaşmak gerektiği, en azından ses çıkarmanın doğru olabileceğini savunur. Film boyunca Server'in Emine'yi değiştirmesini arzu edersiniz. Onu suçlu ve kirli görenlere bağırmasını, karşı koymasını istersiniz ama gerçek böyle değildir. Emine'nin bunları yapması kolay değildir. Ezilmiş, sanki hastalıklıymış gibi kendisinden kaçılmış, hor görülmüş, en son çocukken gülebilmiş bir kadındır Emine. Film Yeşilçam melodramlarının ünlü olduğu bir dönemde, toplumsal ve gerçekçi bir film olma özelliği taşır. Ömer Kavur'un ilk uzun metraj çalışması olan filmde onun özgün dilini bulamayabilirsiniz. Yine de yönetmen, görüntü kompozisyonlarında ve sahnede kurulan mizansenlerde oldukça etkileyici olmayı başarmıştır. Son olarak filmin müzikleri ise, orijinal müziklerin yeni yeni kullanılmaya başlandığı dönemde, Arif Erkin tarafından bestelenmiştir.  

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.