Who's Afraid of Virginia Woolf? Film İncelemesi

Who's Afraid of Virginia Woolf? Film İncelemesi
  • 1
    0
    0
    0
  • Who's Afraid of Virginia Woolf ? (Kim Korkar Hain Kurttan?) Edward Albee'nin kaleminde çıkan bir tiyatro oyunudur. 1966 yılında Mike Nichols tarafından sinemaya aktarılan oyunun senaryo yazarı Ernest Lehman'dır. Filmin başrollerinde Richard Burton ve Elizabeth taylor çifti rol almaktadır. Filmimizin baş kahramanları ise New England Üniversitesi'nde tarih profesörü olan George ve okulun yöneticisinin kızı Martha'dır. Film sıradan bir gecede başlar. Martha (Elizabeth Taylor) eşi George'a (Richard Burton) danışmadan üniversiteye yeni gelen öğretmen Nick'i ve eşini eve davet eder. Bu durum George'un hoşuna gitmez ancak eşinin bu son dakika patavatsızlıklarına alışık olan adam bunu umursamaz. Onlar mutsuzluğa alışmış bir çifttir. Bunu benimsemiş ve bu mutsuzluğu birbirlerini iğneledikleri laflarla taçlandırarak bir ömür sürmektedirler. Nick ve Honey diğer çiftimizdir. Onlar henüz birkaç yıllık evlidirler ancak filmin ilerleyen bölümlerinde onların da çok mutlu bir evlilik sürdürmediğine şahitlik ederiz. Honey, hassas ve mızmız bir kadındır. Sürekli yalancı hamilelik yaşayan kadının bu hali Nick'i yıldırmıştır. Filmin ilerleyen bölümlerinde bu evliliğin Honey'nin sahte hamileliklerini yaşadığı bir dönemde gerçekleştirdiğini Nick'in ağzından öğreniriz. Film orta yaşlardaki Martha ve George çiftiyle genç çift Nick ve Honey arasında tek bir gecede ve neredeyse tek bir mekanda geçer. Sakin başlayan gece büyük çatışmalarla yolculuğunu tamamlar. Filmin sürekli diyaloglarla akması ise tiyatro metnine çok dokunulmadığı izlenimi uyandırır. Martha ve George hayatlarını birbirlerine iğneleyici laflar söyleyerek sürdürürler. İyi yazılmış bu diyaloglar seyirciyi diri tuttuğu gibi güldüren sahneler de ortaya çıkarmaktadır. Martha ve George çiftini daha ilk sahnelerde okumak mümkündür. Martha filmin ilk sahnelerinde yatak odasındaki ve salondaki dağınıklığı bir yerlere sıkıştırarak toplamaya çalışır. Bu durum onların evliliklerini yansıtan bir durumdur. Çift ruhsal dağınıklıklarını aynı bu şekilde dışarıdakilerden saklayarak yaşamlarını sürdürmektedirler. Bütün bunların yanında filmde Martha ve George'un ayrı kurduğu bir dünyaya şahit oluruz. George'un Nick'le yalnız kaldığı sahnelerde ona anlattıklarının gerçek olup olmadığından ne biz ne de Nick emin olamaz. George yalanla gerçek arasında kurduğu bir geçmişten bahsedip durur ve biz George'un söylediklerinin gerçekte gerçekleşip gerçekleşmediğini asla bilemeyiz. Yine bu çiftimiz kendi kurdukları dünyada adeta bir oyun oynamaktadırlar. Nick ve Honey'i de kendi dünyalarına bir geceliğine misafir eden çiftin bu dünyasında aslında başkasına yer olmadığını gözler önüne sererler. Bu çift sanrılarla yaşamaktadır. Bunu kabullenmiş ve aksine bunu kabul etmeyenlerle alay edecek konuma gelmişlerdir. Varlığından emin olamadığımız oğulları onların en büyük gizemleridir. George'a göre oğullarından bahsetmek yasaktır. Bunu yalnızca ikisi bilmektedir. Martha ise bu kuralı çiğner ve oğullarından Honey'e bahseder. Kuralı çiğnemenin cezası George açısından bellidir ve filmin sonunda bu bedele şahit oluruz. Onlar evliliklerini,yaşayıp yaşamadığını anlamadığımız hatta belki de hiç doğmamış olan bu çocuğa bağlamışlar gibi bir görüntü çizerler. Gelelim Richard Burton ve Elizabeth Taylor'un performansına. Onların oyunculuklarına kayıtsız kalmak mümkün değil. Birçoğumuz onların fırtınalı evliliklerinden haberdarız. Geçmişin en çok konuşulan çiftlerinden biri olan Burton ve Taylor çiftinin filmdeki performanslarının bu kadar inandırıcı olmasında kendi evlilikleriyle bir paralellik taşımasının etkisi olduğu kanısındayım. Bu filmdeki rolüyle Elizabeth Taylor en iyi kadın oyuncu Oscar'ına layık görüldü. Buna karşın Richard Burton adaylıkla yetindi. Bu olay bile dönemin gazetelerinde Richard Burton açısından kıskançlık haberleri adı altında paylaşıldı. Filmin bunlar dışında 5 Oscar'ı bulunmaktadır. Film birçok renkli filmin çekildiği 1966 yılına ait olsa da siyah- beyaz olarak çekilmiştir. Bu durumu çiftler arasındaki zıtlık, karşıtlık olarak okumak mümkün. Yönetmenin böyle bir yolu kadın-erkek, karı-koca yani siyah-beyaz karşıtlıklarını yansıtmak istediği amacına hizmetten dolayı seçtiği ise aşikar. Yine filmde farklı olarak o dönem için çok tercih edilmeyen hareketli kamera çekimlerine rastlamak mümkün. Diğer farklı açı ise George ve Nick'in bahçedeki sahnelerindeki kamera konumu. Sinemada buna dutch angle yani eğik açı denir. Bütün bu görüntü kompozisyonları sahnenin etkileyiciliğini arttırdığı gibi kimi sahnelerin ritmine de artı yönde etki yapmıştır.
    George: -Onu sen doğurdun...Ben de şimdi öldürdüm.
     

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.