Geçmişine Bile Bile Fransız Kalmak: Eş Anlamlılar (Synonymes)

Geçmişine Bile Bile Fransız Kalmak: Eş Anlamlılar (Synonymes)
  • 0
    0
    0
    0
  • Nadav Lapid’in yeni filmi Eş Anlamlılar (Synonymes), bu yıl Berlin Film Festivalinde Altın Ayı’nın sahibi olarak dikkatleri iyice üzerine çekti. Bu ödülü kazanan ilk İsrailli yönetmen olan Lapid için Eş Anlamlılar’ın özel bir yerinin olmasının öncelikli sebebi bu değil. Sinema sektörüyle iç içe olan bir ailede büyüyen başarılı yönetmen, filminin editörü olan annesi Era Lapid’in çekimler sırasında kansere yakalanmasıyla ağır bir darbe aldı. Acı haberi, filmin senaryosunu beraber yazdığı babası Haim Lapid’den alan Navad Lapid, annesini hasta olarak gördüğü ilk günden sonra her şeyi bir kenara bırakarak çalışmaya devam ettiklerini, filmin yapımı ve annesinin hastalığıyla mücadele süreçlerini senkronize bir şekilde yönettiklerini belirtiyor. Lapid, filmin kurgusunu bitiremeden hayata gözlerini yuman annesine adadığı Eş Anlamlılar’a yeni bir anlam yükleyerek gönlümdeki yerini yücelttikçe yüceltiyor. İsrail’de askerliğini yaptıktan sonra psikolojik sorunlarla mücadele etmeye başlayan, ülkesinden git gide nefret eden ve en sonunda İsrail'li geçmişini tamamen silmeye karar vererek Paris’e kaçan Yoav’ın hikâyesini anlatıyor Eş Anlamlılar. Boş bir daireye girerek gerginliğini yatıştırmaya çalışan Yoav, Emile (Quentin Dolmaire) ve Caroline (Louise Chevillotte) ile tanışır ve Fransa’daki hayatı resmen başlamış olur. İbranice konuşmayı reddeden, yanından Fransızca sözlüğünü ayırmayan Yoav, film boyunca İsrailli Yahudi kimliğini silip atmak üzere verdiği mücadeleye rağmen, bunu başarmanın zorluğunun farkındadır.

    Kendi Bedeninle Savaşa Girmek

    Bulduğu boş dairede soyunup duş almaya başlayan, tedirginliğini azaltmak için mastürbasyon yapmayı bile deneyen lakin yine başarısız olan Yoav’ı izlerken herhangi bir sansürle karşı karşıya kalmıyoruz. Bu dürüst çıplaklık, filmin Yoav ve bedeni arasındaki mücadeleyi temsil edeceğinin habercisi oluyor aslında. Kıyafetlerini kaybeden Yoav, yardım bulamayınca kendisini donarak ölmek üzere serbest bırakır. Vücuduyla girdiği ilk savaştan yenik ayrılacakken Emile ve Caroline’in gelmesiyle geleceği yeniden şekillenir. Emile’in kendisine verdiği kıyafetleri üzerinden çıkarmamaya özen gösteren karakterimiz, yeni hayatını simgeleyen hardal rengi paltosuyla Paris sokaklarını tavaf etmeye başlar. Filmin başından sonuna kadar evinde domates soslu makarna dışında bir yemek yapmayı tercih etmeyen Yoav, bu savaşı bitirmeye hiç niyeti yokmuş gibi gözükmeye devam eder. Kendisini düşürebileceği en kötü konuma sokan Yoav, vücudunu kullanarak kamera karşısına tek başına çıktığı absürt bir pornografik film sırasında film boyunca ilk kez İbranice konuşarak haykırır, ne kadar dirense de en savunmasız kaldığı anda vücudu öz benliğine dönerek Fransız kimliğine karşı direnir.

    İki Ayrı Perspektif, Bambaşka İki Film

    “Oyuncular dans ederken kamera neden dans etmesin, oyuncular ağlarken kamera neden ağlamasın?” Nadav Lapid, İsrail dışında çektiği ilk filminde, kamera kullanımını da filmdeki diğer bir çok detay gibi ikiye bölüyor. Yoav sokakta yürürken, tamamen dengesiz ve doğal bir el kamerası çekimi ile Paris’te bir oraya bir buraya savruluyoruz. Emile ve Caroline’in evinde ve diğer kapalı alanlarda çekilen çoğu sahnede ise klasik bir Fransız filmi izliyoruz. Karakter yapıları ve replikleriyle adeta Fransız sinemasını temsil eden Emile ve Caroline’e ayakları yere daha sağlam basan bir çekim eşlik ederken, Yoav’ın karakteri ve ağzından çıkan her cümle, filmin monotonluğuna meydan okuyor.

    Karmaşık Duygular ve Maskülinitenin Hakimiyeti

    Filmdeki karakterleri göz önünde bulundurduğumuzda, hakim olan bütün duygusal bağların erkekler arasında kurulduğunu gözlemlemek güç değil. Fransız olmaya çalışan Yoav, eskiden kendisi gibi askerlik yapmış olan Yaron ile yakın bir arkadaşlık kurar. Bu arkadaşlık kendisine bir nebze de olsa iyi gelir ama Yaron İsrailli ve Yahudi olduğu için yaşadığı kompleksin altında ezilerek her fırsatta çevresindekilerle kavga çıkarmaya çalışıp insanları kimliği üzerinden kışkırtarak Yoav’ın da geçmişinden bir türlü kurtulamamasına zemin hazırlar. Emile ile kurduğu bağ ise arkadaşlıktan ötedir. Emile Yoav’ın hikayelerinden fazlasıyla etkilenmiştir. Yoav, Caroline ile cinsel bir birliktelik yaşasa da Emile onun gözündeki kusursuz Fransız, Yoav da Emile’in her istediğini elde ettiği hayatına giren ve onu konfor alanından çıkarabilecek ilgi çekici bir yabancıdır. Tam da bu yüzden filmde o alışkın olduğumuz aşk üçgenlerinden birine rastlamıyoruz. Olay örgüsünün başından sonuna kadar, klişeleşen tüm tahminlerimin birer birer çürütüldüğünü görüyor ve bundan aldığım hazzı tarif edemiyorum. Bazen duygulandıran, bazen güldüren, kendini hiçbir yere ait hissedememe duygusunu başarılı bir şekilde veren, yönetmen Nadav Lapid’in kendi hayatından esinlenerek beyaz perdeye taşıdığı, Altın Ayı’yı sonuna kadar hak eden Eş Anlamlılar filmi, kendisini ilk defa uzun metrajlı bir filmde bulan başrol Tom Mercier’in harika solo performansı için bile izlemeye değer.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.