Senaryosunu Mehmet Aydın'ın kaleme aldığı, yönetmenliğini Remzi Jöntürk'ün üstlendiği filmin başrollerinde; Cüneyt Arkın, Fikret Hakan, Meral Orhansay ve Eşref Kolçak gibi isimler yer almıştır. Film, devrim sonrası Türkiye Cumhuriyeti'nde eğitim seferberliği ilan edilerek Anadolu'ya göreve gönderilen öğretmenleri konu edinir. 1981 yılında vizyona giren film, Atatürk'ün doğumunun 100.yılı şerefine yapılmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk'ün cephe savaşı bittiğinde "Asıl savaş şimdi başlıyor" diyerek kastettiği cehalete karşı savaştır. Öğretmen Kemal, Ata'sının ilan ettiği bu savaş adına mücadele etmek amacıyla bir dağ köyüne gelir. Anadolu'da hocaların, ağaların elinde oyuncak hâline gelen cahil köylünün durumunu gören Kemal, onların yanlış bildiklerine karşı, savaşını özverili bir şekilde başlatır. Özellikle kadınların bir mal gibi satıldığı, haklarının ve saygınlıklarının olmadığı köyde, Kemal Öğretmen yetiştireceği aydın çocukların bu düzeni değiştireceğine inanmaktadır. O devrimlerin gücüne inanmış idealist bir öğretmen olarak, cehaletin karşısında korkusuz bir profil çizer. Elindeki en büyük silahı ise kalemi ve sözüdür. Sözleriyle dağdaki eşkıyayı dahi etkiler.
Köye ilk geldiğinde, köylü ona karşı cephe alır. Çünkü köyün hocası, köy halkını öğretmene karşı kışkırtmıştır. Cahil köylü ise bir koyun gibi güdülmeye alışıktır. İçlerinden, Çanakkale Gazisi bir adam, bir deli ve birkaç genç kadın dışında kalan köy halkı, hocanın dolduruşlarına düşünmeden ve sorgulamadan öğretmene düşman kesilirler. Öyle ki, köyde çocuklardan biri hastalanıp ölür. Hoca diğer çocukları iyileştirmek için şeytanı defetme seansı yapmaktadır, ancak öğretmen köyde olduğu için bunu başaramadığını iddia eder. Bunun üzerine başta kardeşini kaybeden çoban çocuk ve diğer çocuklar öğretmen Kemal'in yanında soluğu alırlar ve onu taşlamaya başlarlar. Öğretmen Kemal karşılık vermez ve karşılarında dikilir. Çoban çocuk dayanamaz ve ağlayarak öğretmene koşar, ona sarılır. Sonra da durumu anlatır. Bunun üzerine öğretmen ateşli hasta olan çocukların hepsini dere kenarına toplar ve onları tedavi eder. Böylece köylü, okulu olmayan köye okul yapmak için öğretmene yardım etmeye karar verirler. Ancak devamında yine ağanın dolduruşuyla köy halkı öğretmene düşman kesileceklerdir.
Cehaletle savaşın, uzun soluklu olduğunu anlatan film, cehalete karşı savaşı kazanmanın ancak yetişen yeni nesillerle mümkün olacağını dile getirir. Bu gibi mesajlarının dışında, birçok yerde yine başarılı göndermelere yer veren filmin en can alıcısı repliklerinden biri ise, Öğretmen Kemal'in "Devlet ile milleti ayırmayın. Devlet sizsiniz artık" dediği kısımdır. Bu replik yıkılan bir padişahlık rejiminden sonra, artık gibi kalan ağalık, şeyhlik statülerinin de sonunun geldiğini, köylünün de bu bilinci taşıması gerektiği düşüncesini simgeler. Gücün millet olarak köylüden yana olduğunu gösterir. Gücünü yitirmiş bir sistemin artıklarının bilgisiz köylü üzerinde iktidar sahibi olmasının tek nedeni, köylü milletinin gücünden bihaber yaşamasından kaynaklanmaktadır. Öğretmen Kemal'in görevi ise, uyumakta olan köylüyü uyandırmaktır.
Filmin rahatsız eden yanlarına gelecek olursak; yapısının biraz fazla teatral olduğudur. Etkileyici sahnelere ve repliklere sahip olan filmin anlatım dilinin abartıya kaçması, senaryo ve mizansen bakımından eksikler barındırdığının bir kanıtıdır. Yaratılan hikâye, gerçekliğe yakın ancak masalsı anlatımı yer yer itici olmuş. Anlatılan hikâye halihazırda kendi iç dinamiklerine sahipken, oyunculuklar bu dinamikleri sarsar nitelikte, büyüterek canlandırması doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü böylesi bir durum, hikâyenin etkisi küçülebilmektedir.
Bütün bunların dışında film, 1930'lu yılları anlatmasına rağmen bizler hâlâ cehalete karşı açtığımız savaşı kazanabilmiş değiliz. Umarım bir gün cehalete karşı savaşımızı da kazanırız.



Yorum Bırakın