Çin'de başlayıp dünyaya yayılan Koronavirüs, insanların yaşamlarını çoktan değiştirmiş durumda. Salgının boyutları dünyanın işleyişine de etki ederken, insanın aklına Amerikan sinemasının özellikle 2000'lerin başlarından itibaren yapmaya başladığı ve salgın hastalıkları anlattığı filmler geliyor. Koronavirüsü'nün laboratuvar ortamında geliştirildiği söylenirken, bu salgın birileri tarafından bilerek mi servis edildi düşüncesi özellikle bu filmleri izleyenlerin aklında bir soru işareti bırakıyor. En son Çin'in kendilerine virüsün, Amerikan askerlerinden bulaştığını söylemesi; yeni dünya düzeninde artık silahın virüsler mi olduğu sorusunu akıllara getiriyor. Bütün bunları doğrulayan fikir ise bahsettiğim bu filmlerde anlatılanlar. The Invasion, bu filmlerden biri.
Nicole Kidman, Daniel Craig ve
Jeremy Northam başrolü paylaştığı The Invasion, Türkiye vizyon adıyla İstila, 2007 yılında
Oliver Hirschbiegel yönetmenliğinde çekilmiştir. Film bilinmeyen bir virüsün, Patriot adlı uzay mekiğinin parçalanması ve aracın parçalarından dünyaya yayılarak büyük bir salgına sebep olmasını konu edinir. Başta devletin üst düzey yöneticilerine bulaşan virüs, zamanla bütün ülkeyi etkisi altına alır ve onları adeta bir robota dönüştürür. Virüs kişiye bulaştıktan sonra kişi REM uykusuna girerse etkisini göstermeye başlar. İşte filmin aksiyonunu başlı başına arttıran ve hikayenin tetikleyicisi olan olay da bu olur.

Kadın kahramanımız
Caroll Bennel (Nicola Kidman)'ın eski eşi
Tucker Kaufman (Jeremy Northam) devletin üst makamlarında görevlidir. Virüsün ilk bulaştığı kişilerden biridir. Oğlu Oliver'i babası Tucker'ın yanına gönderen Caroll, çok geçmeden durumun ciddiyetini kavrar. Caroll'ın bir başka hastasının uyuduğu halde virüsün onu etkisi almamasının sebebini geçmişte geçirdiği bir hastalık olduğunu anlaması ve oğlunun da aynı hastalığı geçirdiğini bilmesi üzerine oğlunu almak için Tucker'ın evine gider. Oğluna ulaşırsa virüse karşı bir aşı geliştirilebileceklerini düşünmektedirler. Bu ziyarette Tucker, Caroll'a virüsü bulaştırır. Caroll hızla evden kaçar ancak artık virüsün onu etkisi altına almaması için uyumaması ve oğlunu bulması, onu aşıyı geliştirecekleri laboratuvara ulaştırması gerekmektedir. Bu sırada ise virüs bulaşmamış ve robotlaşmamış kişilerin, hastalık bulaşanlar tarafından avlanma süreçleri onun bu durumunu zorlaştırmaktadır.
Filmin gerilimi oluşturan dinamikleri ve aksiyonu tetikleyici unsurları doğru bir matematik üzerine oturtulmuştur. Açılışından itibaren kurgu anlayışı ve flashback sahnelerle ileride olacaklara yer vermesi, merak duygusunu ayakta tutar. Olay tetiklendikten sonra izlemek ise artık bir keyiftir.

Son zamanlarda yaşanan salgını düşündüğünüzde, Caroll gibi böyle bir olayın içinde kendinizi bulsanız ne yaparım diye düşünmeden edemiyorsunuz. Empatiyi rahatça kurabilmenizi sağlayan hikaye, bugünlerde böyle ihtimallerin hiç uzakta olmadığını da bize göstermiş durumdadır. Özellikle filmde virüsü bulaştırma şekli virüs bulaşmış kişinin sağlıklı kişinin üstüne kusmasıyla gerçekleşir. Ne kadar doğru bilinmez sosyal medyada Çin'de bazı korona hastalarının sağlıklı bireylere tükürüp hastalığı bulaştırmaya çalıştığı görüntüler bulunmakta. Filmlerin gerçek hayatta vuku bulması, filmler gerçek hayattan uyarlanır anlayışını, hayat filmlerden uyarlanır anlayışına çevirmektedir. Kuşkusuz ileride olacaklar bugün vizyona giren birçok filmde anlatılmaktadır.
Son olarak filmin IMDB puanı 5,9 olmakla beraber çok daha fazlasını hak ettiğini söylemek gerekir. Bugünlerde izleyeceğiniz filmlerden biri mutlaka bu film olmalı. Günümüzün medyasını, siyaset dünyasını ve virüsün biyolojik bir silaha dönüşümünü doğru ve ikna edici anlatan başarılı bir filmdir.
Yorum Bırakın