Caz aslında bir isyanın, bir başkaldırının müziği. Cazın sınırsızlığı, özgürlüğü, ele avuca sığmazlığı ve renkliliği ile bu başkaldırı ve isyan bir anda dünyanın en güzel melodilerini bize sunuyor. Ancak günümüz caz müziği yeni çıkardığı türler ile birlikte köklerini git gide unutmaya başladı. Buna rağmen hala tekniğini ve ruhunu isyan ve başkaldırıdan alan müzisyenler var. Aralarından biri var ki o Türkiye'nin ilk kadın caz piyanisti. İsmi Nilüfer Verdi.
Küçük yaşta müziğe ilgi duymaya başlayan Nilüfer Verdi, piyano ile çok küçük yaşta tanıştı. Sanatçı bir aileden gelen Verdi'nin babası Nejat Verdi perküsyon, ağabeyi Murat Verdi davul ve annesi Lilo Auer Verdi ise resim ile uğraşıyordu. Böyle sanatçı bir ailenin içinde bulunan Nilüfer Verdi'nin de sanatın bir dalı ile tanışması uzun sürmedi. Çok küçük yaşta piyano dersleri almaya başladı. Lise yıllarına kadar Türkiye'de piyano eğitimine devam eden Verdi, hayatını müzik ile devam ettirmeye karar vererek Amerika Birleşik Devletleri'nin yolunu tuttu. İlk olarak New York'ta The New School'da, daha sonrasında ise Boston'da bulunan, dünyanın en büyük müzik okullarından biri olan Berklee College of Music'de eğitim alan Verdi; Amerika macerasında Jack Reilly, Ray Santisi, Bob Winter, Billy Pierce gibi önemli isimlerle çalıştı.
Müzik eğitimini tamamladıktan sonra ilk albümü Mânâ'yı Ada Müzik etiketi ile 1997 yılında çıkardı. Nilüfer Verdi ile birlikte albümde Ariel Hoenîg (davul), John Ormond (bas) ve Neşet Ruacan (gitar) yer aldı. Tamamı akustik 9 parçadan oluşan enstrümantal albümün yedi parçası ise Nilüfer Verdi imzalıydı. İkinci albümü İzhar ise A.K. Müzik etiketiyle yayınlandı. Bu albümde Verdi'nin yanı sıra Kamil Özler (gitar), Kağan Yıldız (kontrabas) ve Nedim Ruacan (davul) da yer alıyordu.
İki albümünü de kadınlara adayan sanatçı, bunun sebebini de Türk Kadınları Müzesi'ne verdiği röportajda şöyle açıklıyor:
"İlk albümüm 'Mana' ve ikinci albümüm 'İzhar'ı kadınlara adadım, çünkü tüm dünyada kadınlara yönelik, içinde bulunduğumuz yüzyıla yakışmayacak negatif ayrımcılık uygulanmakta. Medenileşmenin nimetlerinin her cins tarafından yaşanabiliyor olması gerekliliğini vurgulamak istedim. (...) Erkeklere kadın bakış açısını anlatmak gerçekten güç.
Cinsiyet ayrımcılığının ekonomi ile ilgisi çok büyük olsa da, her sınıfta yaşanan bir olgu bu. Kırsal kesimde farklı dinamikler, büyük şehirlerde farklı dinamikler içeriyor. Feminist hareket ihtiyaçtan doğmuş, cinsiyetler arası dengeyi oluşturacak insani bir hareket. Sanatla uğraşan insanların elbette duyarlılık göstermesi gerekiyor; ama diğer yandan bu işi esas çözüme götürecek, yasal değişiklikler yürürlüğe sokulmalı ve bu konuda ciddi yaptırımlar uygulanmalıdır."
Son olarak geçtiğimiz sene Apostolos Sideris ve Ülkü Aybala Sunat ile birlikte trio halinde çıkarttığı Knidost isimli albümü ile gündeme gelen sanatçı, müziği ve duruşu İle harika bir Türk kadını profili çiziyor. Umarız gelecek yüzlerce Nilüfer Verdi ile Türk caz müziğini yüceltmiş oluruz.
Kaynak: 1
Yorum Bırakın