Ulu Önder Atatürk Şıklığı

Ulu Önder Atatürk Şıklığı
  • 6
    0
    0
    0
  • ''Sanatsız kalan bir milletin, hayat damarlarından biri kopmuş demektir.''
    - Mustafa Kemal Atatürk
    Bugün buraya moda hakkında yazıp çizebiliyorsak, tutkumuzu, hırsımızı, sanatımızı konuşturabiliyorsak, hatta kendi dilimizi konuşabiliyorsak -eminim kimsenin hatırlatmasına gerek yoktur- bir kere daha teşekkür etmemiz gereken bir isim var demektir; Mustafa Kemal Atatürk.
    Atamızın sanatın her dalına aşık olduğunu ve sanatın gelişmesini çoğu şeyden önde tuttuğunu, zamanında farklı dallarda çalışan sanatçıları ve zanaatkarları Avrupa'ya eğitime gönderdiğini biliyoruz. Atatürk sadece sanatı sevip ilerletmemiş, kendi kendine giydikleriyle bir sanat da yaratmış. Modayı bir iletişim aracı haline getirmeyi başarmış. İran Kralı'na verdiği yemekli bir davet sırasında, kendinin dışında koruma ve garsonların da frak giymesini ister. Frak giymek o zamanlarda 'devletin sahibi benim' anlamına geliyormuş. Atatürk İran Kralı'na 'Bu devletin sahibi yalnız ben değilim, hepimiziz.' mesajı vererek, bir kere daha milletimize verdiği değeri göstermiş.
    Mustafa Kemal Atatürk, ceketlerinin slimfit, pantolonlarının ise bol kesim olmasına -boyunun olduğundan uzun görünmesini istemesi sebebiyle-  çok dikkat edermiş. Kıyafetlerine uygun şapka, kravat veya papyon, yaka mendilleri takarmış. En ilginç detay ise, Atatürk çoraplarının her zaman dimdik ve tam anlamıyla jilet gibi durması için, çorap jartiyeri kullanırmış. Giydiği çorabın duruşuna bile dikkat edermiş kısacası.
     Şapkalarını ise, bazen melon, fötr, panama bazense deri kasket olarak seçermiş.
    ''Beyaz fötr şapka takmaya kaç erkeğin cesareti yeter?''  
    -Cengiz Abazoğlu 
    Asker olmasına rağmen renkli giyinmekten hiç kaçınmamış Ulu Önder, ayrıca desenli süveterlere de bayılırmış. Genellikle bu günlük kıyafetlerini Paris'ten, Deporant mağazasından getirtirmiş.
    Türkiye'ye pelerini de tanıtmış Atatürk, kahramanlığına kahramanlık katmış, mavi ve siyahtan oluşan bir pelerin koleksiyonu oluşturmuş.
    Ayakkabıları genelde rugan ve sivri burunluydu. Rugan ayakkabıların astarını kırmızı kadifeyle kaplatıyordu. Ya İngiltere’den getirilen ya da Sirkeci’deki Altın Çizme’ye ve Nuri’ye sipariş verilen ayakkabılarında duruma göre tozluk da kullanıyordu. Atatürk güneş gözlüklerini de unutmamış, kombinlerini elinden geldiğince detaylandırmış. Ayrıca Atatürk'ün şu an Anıtkabir'de sergilenen 12 tane bastonu vardır.
    Sivil hayatında kullandığı renkleri, bir devlet adamı ünvanıyla kullanmamış. Siyah ve beyaz takımlar tercih etmiş, lacivertten ise bankacı rengi olduğunu düşündüğü için uzak durmuştur. Bankacıların ve devlet adamlarının birbirine benzememesi gerektiğini söylemiştir.
    Belki inanamayacaksınız ama Atatürk aynı zamanda bir stilistti! Mustafa Kemal Atatürk'ün terzisi Levon Kordonciyan'ın dördüncü kuşak torunu şöyle diyor: ''Standart dışına çıkılacak spor, takım elbise ve aksesuarlarda nasıl bir model istediğini dedeme çizerek anlatır. Yani isteklerinin çizimini kendi yapar. Mesela böbrekleri rahatsız olduğu için sırtını sıcak tutsun diye çizdiği sırtı trikolu, önü kumaş bir yelek çizimi var ki dedem bu yeleği senelerce kendine bile dikti. ''
    Siroz hastalığının baş göstermesiyle Atatürk daha rahat yakalara yönelmeye başladı. Dar gömleklerini bollaştırmaya karar verdi.
    Kıyafetlerini kişiselleştirmeyi de çok sevdiği kayıtlarda geçiyor. Gömleğinin koluna veya göğüs kısmına, ilk başlarda Arap harfleriyle daha sonra Latin harfleriyle G.M.K arması dikilirdi.
    Modayı giymenin yanı sıra, modayı takibe de almış Atatürk. Yeni parlayan Coco Chanel'i gözünden kaçırmamış. Yukarda dediğim gibi, modayı yine bir iletişim aracı olarak kullanmış ve mesaj vermek adına Chanel'den Türk Silahlı Kuvvetleri'nin üniformasını tasarlamasını rica etmiş ve böylelikle TSK'nın vizyonunu göstermiş.
    Kumaşların kalitesine çok önem veren Atatürk, Sümerbank kurulana ve kumaşlar kaliteli üretilmeye başlayana kadar genellikle yurtdışından kumaşlar getirtmiş. Hatta Atatürk'ün Celal Bayar ile Burberry kumaşı hakkında bir anısı bile var.
    Anı şöyle aktarılıyor: “9 Eylül 1932’de ikinci kez İktisat Vekaleti’ne (Maliye Bakanlığı) geliyor. O günlerde muhafazakarlar düşmüş, İngiltere’de güya liberal bir hava var. Dünya buhranı da ortalığı kasıp kavuruyor. Londra’da bir ‘para konferansı’ düzenleniyor. Türkiye’yi temsilen Bayar’ın başkanlığında bir heyet Londra’ya gidecek. Bayar, yola çıkmadan önce Atatürk’ü ziyaret ediyor, bir emri olup olmadığını soruyor. O da, Burberry kumaş istiyor. “Bir de kendine al, diktirip beraber giyelim Celal Bey” diyor. Biraz da sitem ediyor: “Ne yapalım, o ayarlarda kumaş yapamıyorsunuz.” Oysa o yıllarda Hereke fabrikasında bu firma adına kumaş üretiliyor, damgası vuruluyor. Atatürk’e bir şey söylemiyor Bayar, “Hay hay emredersiniz” demekle yetiniyor. Sonra fabrika müdürünü çağırtıyor, üçer metrelik iki parça kumaş hazırlatmasını istiyor, dönünce alacağını söylüyor. Bu konuşmayı kimseye söylememesi için de uyarıyor. Konferansa gidip dönüyor, kumaşları alıp Atatürk’ün yanına çıkıyor. Kumaşı eliyle kontrol eden Atatürk, “Söyle bakalım Celal Bey, bunu memleketimde ne zaman yapacaksın?” diyor. Bayar, ayağa kalkıp, “Memleketimizde yapıldı Gazi Hazretleri. Buyurun bakın, Hereke!” diye yanıt veriyor.
    Atatürk'ün moda anlayışını derinlemesine incelemek ve her detayına inmek sınırlı kaynaklardan dolayı imkansız. Bilinmeyen bir sürü yeniliği, bir sürü modacıyla münasebeti vardır eminiz ki. Fotoğraflarda gördüğümüz şıklığı ve asilliğiyle yetiniyoruz.
    İyi ki bize bu şıklığı öğretmişsin, iyi ki ileriyi görmüşsün ve göstermişsin, iyi ki sanata ve sanatçıya değer vermişsin, iyi ki bizi bu günlere taşımışsın ve taşımaya devam ediyorsun. Wannart ailesi olarak sonsuz sevgi, saygı, özlem ve minnet ile... 
    Kaynak: 1, 2

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.