Matematik İle Şiir Yazan Bir Dahi: Ömer Hayyam

Matematik İle Şiir Yazan Bir Dahi: Ömer Hayyam
  • 12
    0
    1
    6
  • Hayyam, Nişabur doğumludur. Yaşadığı dönemin ünlü veziri Nizamül-Mülk ve Hasan Sabbah ile aynı medresede zamanın ünlü alimi Muvaffakeddin Abdüllatif ibn el Lübad'dan eğitim görmüş ve hayatı boyunca her ikisi ile de ilişkisini kesmemiştir. Bazı kaynaklar; Hasan Sabbah'ın Rey kentinden olduğu Nizamül-Mülk'ün de yaşça Ömer Hayyam ve Hasan Sabbah'tan büyük olduğunu ve böylece aynı medresede eğitim görmediklerini belirtmektedir. Yine de Ömer Hayyam, Hasan Sabbah ve Nizamül-Mülk'ün ilişki içinde olduklarını inkar etmemektedir.

     

    SAYISAL VE DUYGUSAL ZEKASI GELİŞMİŞ ÜSTÜN BİR YETENEK

    Mantık, felsefe, matematik ve astronomi konularında araştırmalar yapan ve bu alanlarda düzenli bir eğitim alan Ömer Hayyam’ı şair, matematikçi, astronom ve filozof yanlarıyla biliyoruz. Bilimsel buluşlar yapan ve çok ünlü bir düşünür olan Hayyam; aynı zamanda bir insanda bulunması zor olan, bulduğumuzda da gönül tahtımızın başköşesine yerleştirdiğimiz sayısal-duygusal zekâ altın oranına sahip. Şiirlerinde edebiyat, aşk, sanat, insanın duygusal yapısı gibi konulara hâkimiyetini gözlemlemek mümkün.

    HAYYAM TAKMA ADINI "ÇADIRCI" ATALARINDAN ALIR

    Esas memleketi Nişabur olan Ömer Hayyam, yaşadığı dönemin ünlü veziri Nizamül-Mülk ve Hasan Sabbah ile aynı medresede zamanın ünlü âlimi Muvaffakeddin Abdüllatif ibn el Lübad’dan eğitim görerek, çok donanımlı bir eğitimden geçer. Ömrü boyunca ikisiyle de iletişim halinde kalan Hayyam’ın, ‘çadırcı’ anlamına gelen takma adını, çadırcı atalarından aldığı söylenir.

    HÜKÜMDARLARLA YAKIN İLİŞKİSİ

    İran’ın Selçuklular yönetiminde olduğu dönemde yetişmiş olan büyük şair, Belh, Buhara ve Merv gibi Horasan ülkesinin büyük bilim merkezlerini gezer. Başta Selçuklu Sultanı Melikşah olmak üzere zamanının hükümdarlarından büyük yakınlık gören Hayyam, fizik, metafizik, matematik, astronomi ve şiir alanlarında çalışmalar yapar, eserler verir.

     

    MATEMATİĞE SAĞLAMIŞ OLDUĞU KATKILAR

    Hayyâm’ın genelde matematiğin ve özelde analitik geometrinin gelişimi üzerindeki etkisi çok büyüktür; çalışmaları Şerefeddin et-Tûsî’ye kadar İslâm matematiğinde, üçüncü dereceden denklemlerin çözümünde geometrik yaklaşımı benimseyen Descartes’a (ö. 1650) kadar Batı matematiğinde aşılamamıştır.

    Onun matematiğe ilişkin araştırmaları ve bilhassa sayılar kuramı Öklid’in beşinci postülatı ve cebir alanında yoğunlaşmıştır. Elementler’e dair yaptığı bir yorum olan Risâle fî şerḥi mâ eşkele min muṣâderâti Kitâbi Öḳlîdis’te işlemler sırasında irrasyonel sayıların da rasyonel sayılar gibi kullanılabileceğini ilk defa o kanıtlamıştır. Bu eser ayrıca Öklid dışı geometrilerin kurulmasına öncülük etmiştir. Bu geometriler, Öklid’in paraleller postülatı adıyla da tanınan beşinci postülatının uzun süre iyi anlaşılamaması sebebiyle teorem sanılarak kanıtlanmaya çalışılması sonucu ortaya çıkmıştır.

    Bu çalışmalar içinde Doğu’da en esaslı olanlarından biri Ömer Hayyâm tarafından gerçekleştirilmiştir ve Batı’da ondan altı asır sonra konuyla ilk defa ilgilenen ve bundan dolayı Öklid dışı geometri araştırmalarının öncüsü sayılan İtalyan matematikçisi Giovanni Girolamo Saccheri’nin beşinci postülat üzerindeki incelemeleriyle dikkate değer bir benzerlik göstermektedir. Hayyâm, beşinci postülatı kanıtlamaya çalışırken daha sonra Saccheri’nin Euclides ab omni naevo vindicatus adlı eserinde aynı şekilde ele aldığı şöyle bir teorem geliştirmiştir: Birbirine eşit AC ve BD çizgilerini çektikten sonra AB ve CD’yi birleştirelim; ortaya şu üç durum çıkar: 

    C ve D açılarının ikisi de dik ise CD = AB’dir,
    C ve D açılarının ikisi de geniş ise CD < AB’dir;
    C ve D açılarının ikisi de dar ise CD > AB’dir. 

    Ömer Hayyâm’a göre bu, beşinci postülatın kanıtlanmasıdır. Dilgan da birinci durumun Öklid, ikinci durumun Riemann ve üçüncü durumun Lobatchewsky geometrilerine, diğer bir deyişle parabolik, eliptik ve hiperbolik geometrilere karşılık geldiğini söylemektedir. 

     

     

    ONU TANIMAMIZI SAĞLAYAN RUBAİLERİ

    Ömer Hayyam’ı edebiyat tarihinin önemli şairlerinden biri yapan, eşsiz rubaileri olmuştur. Sayısı iki yüzü bulan bu dörtlüklerde Hayyam yumuşak, akıcı bir dille ve son derece gerçekçi bir üslupla, yaşadıklarını, gördüklerini, çevresinden ve zamanın gidişinden edindiği izlenimleri anlatır. Bu anlatış esnasında hiçbir yapmacıklığa kapılmaksızın, olanları birebir ve doğal bir tarzda sunmasıyla bilinir. Bu rubailerde sık sık akıl yürütmeleriyle de karşılaşırız.

    RUBAİLERİN BELLİ BAŞLI KONULARI

    Hayyam; dünya, varoluş, Allah, devlet ve toplumsal örgütlenme biçimleri gibi hayata ve insana ilişkin konularda özgürce akıl yürütür. Cesur diliyle bilinen Hayyam, akıl yürütürken ne içinde yaşadığı toplumun ne de daha öncesi zamanlarda yaşamış toplumların kabul ettiği hiçbir kurala bağlı kalmamış, kendinden önce yaşayanların insan aklına koymuş olduğu sınırları kabullenmemiş ve bir anlamda dünyayı, insanı, var oluşu kendi aklıyla baştan tanımlamıştır. Bu nedenle de çağını aşarak “evrenselliğe” ulaşır.

     

    RUBAİLERİNDEN SEÇMELER

    *Tanrı gönlünce yaratır da her şeyi                                                      *Beni özene bezene yaratan kim? Sen! 
    Neden ölüme mahkûm eder hepsini                                                    Ne yapacağımı da yazmışın önceden. 
    Yaptığı güzelse neden kırar atar                                                          Demek günah işleten de sensin bana: 
    Çirkinse suçu kim kime yüklemeli?                                                      Öyleyse nedir o cennet cehennem?"
     

    *Ey zaman, bilmez misin ettiğin kötülükleri?                                      *Ferman sende, ama güzel yaşamak bizde: 
    Sana düşer azapların, tövbelerin beteri.                                              Senden ayığız bu sarhoş halimizde. 
    Alçakları besler, yoksulları ezer durursun:                                           Sen insan kanı içersin, biz üzüm kanı:
    Ya bunak bir ihtiyarsın, ya da eşeğin biri.                                            İnsaf be sultanım, kötülük hangimizde?

     

    ÖMER HAYYAM'I 1000 YIL SONRA YARGILATAN RUBAİ

     

    "Irmaklarından şaraplar akacak diyorsun,
    Cennet-i âlâ meyhane midir?
    Her mü’minine iki huri vereceğim diyorsun
    Cennet-i âlâ kerhane midir?"

    Fazıl Say’ın 10 ay hapis cezası almasına sebep olan Ömer Hayyam rubaisi budur. 1000 sene önce yazılmış dizeler üzerinden Fazıl Say’a ceza verebilen hukuk sistemi de yalnızca ama yalnızca Türkiye Cumhuriyeti’nde olabilir.

     

    BONUS MÜZİK

    Şarkıyı " target="_blank" rel="noopener">burayı tıklayarak dinleyebilirsiniz.

    "Bu yıldızlı gökler ne zaman başladı dönmeye
    Ne zaman yıkılıp gidecek bu güzelim kubbe
    Aklın yollarıyla ölçüp biçemezsin bunu sen
    Mantıkların, kıyasların sökmez senin bu işte"

    Üç ayrı rubainin bazı satırları alınarak oluşturulmuş sözleri, Mehmet Güreli’nin bestelemesiyle oluşan efsane eser Kimse Bilmez.

     

     

     

    KAYNAKÇA

    Wikipedia

    ListeList

    TDV İslam Ansiklopedisi

    Milliyet

     


    Yorumlar (1)
    • F.Say'ın kerhaneli dörtlüğünün Hayyam'a ait olduğu uydurma. Bütün rubailerini biliyoruz. Ona niye rastlamadık? O dörtlüğün kaynağı nedir? Hayyam zamane ergeni gibi dörtlük yazmaz. Hele o devirde böyle sivri dilli ölçüsüz şeyler hiç yazılamaz. O sarayda konsere meyilli bir yavşak ve bir faşist. Lafıyla kuyuya inilmez.

      Yorum Bırakın

      Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.