Nefis Bir Bilim Kurgu Dizisi ‘Tales From The Loop’

Nefis Bir Bilim Kurgu Dizisi ‘Tales From The Loop’
  • 0
    0
    0
    0
  • En iyi antoloji dizisi olarak tanımlanan, ve İsveç’in kasaba yaşamını fütüristik tasarımlarıyla renklendiren İsveçli sanatçı Simon Stålenhag‘ın eserlerinden uyarlanan, dizi sorumlusu Nathaniel Halpern'ın Tales From the Loop'u, dijital resimlerden uyarlanan ilk televizyon dizisi unvanına sahip. Stålenhag’ün, 2015 yılında çıkan Tales from the Loop adlı kitapta kısa hikâyelerle birleştirilen eserlerinden uyarlanan dizi; evrenin gizemlerini keşfetmek ve çözmek için geliştirilen The Loop adlı makinenin üstüne kurulan kasabanın ve kasaba sakinlerinin hikâyesini anlatıyor. Basitçe retrofütüristik bir kasaba hikâyesi diyebileceğimiz dizinin her bölümünde birbirlerini hafifçe etkileyen farklı bilimkurgu öyküleri izliyoruz.

    Legion dizisinin senaristlerinden Nathaniel Halpern‘ün yaratıcısı olduğu dizinin ilk bölümünü One Hour Photo ve Never Let Me Go filmleriyle tanınan Mark Romanek yönetti. İlk sezonda yönetmen koltuğuna oturan isimler arasında, son yıllarda yönetmen olarak adından söz ettiren başarılı oyuncu Jodie Foster ve Finding Nemo, WALL·E, John Carter gibi filmlerin yönetmeni olan Andrew Stanton da yer alıyor. Şu sıralar yeni Batman filmini yönetmekle meşgul olan Matt Reeves de dizinin yürütücü yapımcıları arasında yer alıyor. Stålenhag'a göre korktuğu şey teknoloji değil, kendimiz. 2018'de Vice'a verdiği demeçte, "Teknoloji için o kadar endişelenmiyorum," dedi. "Bence teknoloji bizi sonunda kurtaracak. İnsanların birbiriyle olan bağlantısını keseceğine inanmıyorum aslında teknoloji ile her şeyin yoluna gireceğine inanıyorum. Beni endişelendiren insanların kendisidir. " 

    Dizinin başrollerinde Rebecca Hall, Paul Schneider, Daniel Zolghadri, Duncan Joiner, Jane Alexander ve Jonathan Pryce yer alıyor. Dizi, Dark, Mr. Nobody, The Leftovers hatta Black Mirror gibi dizileri anımsatıyor.

    İlk sezonu yayımlanan ve sekiz bölümden oluşan dizide izlediğimiz her öykü çok iyi yazılmış, ama diziyi bu kadar farklı kılan şey, antolojideki her öykünün ortak bir temasının olması. Bu tema büyüme ve büyümeyle birlikte gelen değişim. Neredeyse her bölümde farklı bir karakterin büyüme öyküsünü izliyoruz. Dizinin bu kadar iyi olmasının sebebi iki ayağın üzerine inşa edilmiş olması. Tales From The Loop hem bilimkurgu hem de drama yönünden çok güçlü bir seri. Hatta bilimkurgu ve dramanın birlikte bu kadar dengeli ve başarılı kullanıldığı yapımlar nadirdir. Her bölümün hikâyesi ayrı ayrı hem son derece karakter odaklı hem de ilginç ve kaliteli bir bilimkurgu.

    Dizinin ortaya çıkış öyküsü de oldukça ilginç. İsveçli çizer Simon Stålenhag yıllardır seksenlerin nostaljik bilimkurgusunu İsveç kırsalının pastoral havasıyla harmanladığı resimler çiziyor. Stålenhag’ın stili o kadar iyi, çizdiği şeyler o kadar ilginç ki görenleri yepyeni bir dünyaya çekiyor. Stålenhag bunun üzerine yarattığı dünyayı detaylandıran açıklamalarla ilk artbooku Tales From The Loop’u yayımlıyor. Bu kitaba göre İskandinav ülkeleri altmışlı yıllarda bir araya gelip yüksek teknolojili bir yer altı nükleer araştırma tesisi olan Loop’u kurmuş. Geçen yirmi senede Loop bölgedeki kasaba halkının hayatının bir parçası hâline gelmiş. Loop’tan kaçan robotlar, oradan kasabaya yayılan teknolojiler sıradan bir hâl almış. Aynı Stålenhag’ın çizimleri gibi hem nostaljik ve klişe hem de yenilikçi ve fütürist bir öykü değil mi?

    Dizide birkaç değişiklik yapılmış. Hikâye kitapla aynı yıllarda ama İsveç’te değil, Amerika’da geçiyor. Diziciliğin altın çağını yaşıyoruz. Seksenler nostaljisinin bu kadar çok sattığı bir dönemde Tales From The Loop’un Amerika’da dikkat çekmemesi beklenemezdi. Kitap ve oyun sistemi İngilizce’ye çevrildikten hemen sonra hakları Amazon tarafından satın alındı. Amazon birkaç yıl önce herkesin bu derece para kazandığı dizi piyasasına dâhil olmaya karar verdiğinden beri çok çok başarılı diziler yapıyor. Ülkemizde de Amazon Prime kullanılabilir ve fiyatının da epey uygun olduğunu düşünürsek diziyi seyretmemek elde değil.

    Son olarak dizinin hepimiz için en çekici yönü olan görsel estetiğine gelelim. Öncelikle robotların tasarımı hârika, izledikçe izleyesiniz geliyor. Ayrıca Loop’tan sızan tüm o teknolojiye rağmen şehrin dışında bir kasabada olduğumuzu hissediyoruz. Gökyüzü masmavi, ağaçlar yemyeşil… Görsellik konusunda geçmiş ve gelecek arasındaki denge çok iyi kurulmuş. İkisinden biri ağır basmadığı gibi ikisinin birlikte bulunması çok doğalmış gibi birbirlerine uymuşlar. Tales From The Loop’un gücünü her yönden çok dengeli, ince ince dokunmuş bir yapım olmasından aldığını söyleyebiliriz. Özellikle şu karantina günlerinde, dertlerinizi unutmanızı sağlayabilecek bu diziyi kaçırmayın…


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.