Erken Dönem Halkbilimi Kuramları

Erken Dönem Halkbilimi Kuramları
  • 2
    0
    0
    0
  •  Erken Dönem Halkbilimi Kuramlarının Temel Hipotezleri

    Kuramlar folklorik malzemeye farklı açılardan bakmamızı sağlar. Anlamlandırabilmek için birkaç farklı teoriden yararlanırız. 14. yy’dan itibaren 19. yy’a kadar folklor araştırmaları sadece tespit edilmiş derlemelerden ibarettir. Bunlarla ilgili herhangi bir çözümleme yapılmamıştır. 19. yy’dan sonra ele alınan malzemenin daha iyi anlaşılabilmesi için kuramlar üretmeye başlarlar. Folkloristik doğduktan sonra araştırmacılar sahaya gitmezler. Onun yerine arşivlere gidip derlenen malzemenin içine girerler. Dünyanın farklı noktalarında hiç birbiriyle iletişime geçilmeden derlenmiş folklorik metinler arasındaki benzerlikler ilk dikkatlerini çeken nokta olmuştur. Folklorik kuramların içerisindeki ilk teorik meseleler bu malzemeler arasındaki benzerliklerin neden ortaya çıktığını açıklamak üzere şekillenmiştir. Neden benzerlik olduğunu sorgulayarak teoriler üretmeye başlamışlardır. Folklorun bilim dalı olabilmesi için kuramlar üretmeleri lazımdır ve bunların çoğu yan disiplinlerden (Psikanalitik vs.) alınır. Bu yüzden erken dönem halkbilimi kuramları tamamen folklorik kuramlar değildir. Çünkü farklı alanlardan alınmıştır. Gerçek anlamda sadece folklor ile alakalı olan ‘performans teori’dir. Bu teorinin adı ise ‘evrimsel yaklaşım’dır. Hiçbir bağlantı olmayan topluluklardaki benzerliklerle ilgili bir kuramdır. Bu kuram insan zihni benzer şartlar altında benzer sonuçları üreten bir makine olduğu için etkileşimler olmasa bile benzer üretimler ortaya çıkar hipotezi etrafında gelişmiştir. Dünya üzerinde bütün edebi üretimlerin öznesi insandır. İnsan zihni benzer ihtiyaçların altında benzer sonuçlar üretebilen bir makinedir. Toplumlar arasında benzer koşullar vardır. Bu koşullar aynı insanı bir bağlamda şekillendiriyor ise insan zihni, farklı ortam ve farklı bağlamlarda aynı sonuçları üretebilir.

    19. yy’da Avrupa’daki sosyal bilimlerin en büyük amaçlarından biri Hint-Avrupa dil bağlantısını ortaya çıkarmaktır. Hint-Avrupa dilbirliğini ispatlamanın amacı ise şudur: 19. yy’da Avrupa’da romantik milliyetçi bir akım vardır. Bu akımın en önemli talebi ilgili topluluğun geçmişinin ne kadar köklü olduğunu ortaya çıkarmaktır. Bu işin öncüleri İngiliz ve Fransızlar’dır. Daha sonra Almanlar’a doğru geçer. Almanlar kendi köklerinin Aryan olduğunu iddia ederler. Yani saf bozulmamış beyaz ırk. Aryan ırkının nereye dayandığını bulmaya çalışırlar. Çünkü en eski ırk olduğunu düşünürler. Biz Şamanizm’e kökümüzü bağlayarak bunu yaparız. Bağlamadan soyut bir şekilde kendilerini inşa edemezler. Köklü olduklarını ispatlayarak saygı duymaya çalışırlar. Almanlar yavaş yavaş ulus-devlet olmaya çalışırlar ve sağlam bir zemine oturtabilmek için kökenlerini geriye götürürler. Bu Aryan ırkının Karadeniz ve civarında yaşadığını daha sonra bir kısmının Hindistan’a bir kısmının Avrupa’ya gittiğini, Avrupa’ya gidenlerden kendilerinin türediğini Hindistan’a gidenlerden Hintlilerin türediğini söylerler. Hindistan o dönemin en büyük hammadde kaynağıdır. Aryan ırka ait olduklarını ispatlarlarsa ırk kardeşliğini bağlamış olacaklardır. Birliği kurup daha güçlü bir hale gelmeye çalışırlar. İdeolojik sebeplerden dolayı Aryanlar Alman ırkına ait olduklarını ortaya çıkarmaya çalışırlar. Bunu bilimsel anlamda yapabilmelerinin iki yolu vardır. Birincisi biyolojik açıdan kafatası incelemeleri ile idi ama bilim o kadar ilerlememişti. İkinci olarak da dil incelemeleri ile Hintlilerin Sanskritçe dili ile Germenlerin dili arasında kelime benzerlikleri, yapı benzerlikleri, semantik, sentaktik benzerlikler varsa aynı toplumdan geldiklerini söyleyeceklerdir. Biz de bunu 20. yy’ın başında Güneş-Dil teorisi ile yaparız. Bunların hepsi ideolojik bir şekilde ırkı yeniden yaratmak için yapılır. Bunun için dilbilimini kullanırlar. Jacob Grimm ve kardeşi Almanya’nın en ücra köşelerine dalarak sosyolinguistik yapmak amacıyla Germen ırkının bozulmamış özünü bulabilmek için köylere giderek halk edebiyatı ürünleri derlerken daha sonra üzerine dilbilim araştırmaları yapmak isterler. Dilbilim araştırmaları yapmak için sahaya inerler. En eski gelenekleri ile alakalı derlemeler yaparlar ve folkloristik yapmış olurlar. Anlattıklarının daha ilginç olduklarını görürler ve masalları derlemeye başlarlar. Sonucunda 1812 yılında Ev ve Çocuk Masalları’nı ortaya koyarlar. Folkloristiğin ilk bilimsel yayını olarak ortaya çıkar. Halkbilimi ile dilbilimi arasında böyle bir bağlantı vardır. Avrupalı toplulukların dilleri ile Hintliler’in kullandığı Sanskritçe arasındaki yapısal benzerlikleri bulup dil birliğini sağlarlar ama orada durmazlar. Aryan ırk teorisini daha da gerekçelendirmek için masallar ve mitlerin arasındaki benzerliklere bakarlar ve buradan ‘mitolojik teori’ doğar.

    Mitolojik Teori’nin kurucusu Jacob Grimm’dir. Dilbilimi amacıyla çıkıp dilsel tespitleri ortaya koyarlar ve kendi mitleri ile Hint mitleri arasında ilişkiler var mı diye bakarlar. Çünkü en kadim anlatılar mitlerdir. Hint-Avrupa arasında bir benzerlik bulmaya çalışırlar. Yunanlılar ve Hint mitleri arasında benzerlikler bulurlar, aynı mitlerin var olduğunu görürler. Önce Alman-Hint sonra Avrupa-Hint mitlerine bakarlar. Yalnızca olayların değil karakterlerin de benzer olduklarını görürler ve buradan Hindolojist akımı doğar. Hindolojistler’e göre dünya üzerinde ilk komplike kadim medeniyetler Hintliler’dir. Bütün diğer medeniyetler buradan saçılmıştır. İlk matematik, felsefe, biyoloji Nil Nehri sayesinde buradan doğmuş ve dünyaya yayılmıştır. Budizm etrafında ilk din felsefesi, Nil Nehri’nin etrafındaki bitkilerle ilk biyoloji vs. ortaya çıkmıştır. Medeniyet Hindistan’dan doğup yayılmıştır. Bunlara katılmayanlar Mısırlılar’ın daha eski olduğunu söylerler. Mısırolojistler’e göre Mitolojik Teori Aryan ırkının Avrupalılarla nasıl bir ilişkisi olduğunu ortaya çıkarmaya çalışır ama iş çığırından çıkar. Avrupa ile Hintliler arasında bağlantı kurulup hem dilsel hem halkbilimsel anlamda benzerlikler bulunup Avrupa’ya yayıldığını söyleyen Hindolojistler arkeolojik çalışmalardan sonra Mısır’ın Hindistan’dan daha kadim bir topluluk olduğu bilimsel olarak ortaya konunca Mısır ve Hindistan arasındaki benzerliklere bakmaya başladılar. Daha sonra antik dönem mitleri ve Mısır mitleri arasında benzerlikler bulmuşlar ve medeniyetin kalbinin Mısır olduğu oradan diğer rotalar üzerinden Avrupa’ya geldiği çıkarımını yapmışlardır.

    Mitlerin Meteorolojik Gelişimi Kuramı

    Temsilcisi Kuhn’dur. Mitin direkt olarak kendisi ile ilgilenir. Bütün mitlerde benzer olan en önemli unsur meteorolojik olayların(şimşek, gök gürültüsü vs.) işlenmiş olmasıdır. Bütün mitlerin içerisinde neden meteorolojik olaylarla ilgili anlatılar ve unsurlar vardır sorusunun cevabını araştırırlar. Doğanın hiçbir unsuruna insan müdahale edemez. Sadece yaşadığı ormanın içerisinde kendini koruyabilecek alan yaratabilir. Onun dışında dış etkenlere karşı kırılgandır. Ormanda yaşayan insanların en büyük dertleri arasında yağmur ve şimşekler ilk sıralarda gelir. Buradaki ilkel insanlar ilkel zihin etrafında kontrol edebildiği ve edemediği şeyleri fark ediyor. Ormanın içerisindeki bitkileri ekip biçerek, hayvanları da avlayarak kontrol edebiliyor ancak hiçbir şekilde kontrol edemediği, üzerinde söz hakkı bulunmayan doğa olayları var ve ne zaman olacağını, onlara ne yapacağını bilmiyorlar. Başta saygı duyarlarken sonraları kontrol edemedikleri bu kaotik durumdan korkmaya başlıyorlar. Doğa olaylarını kontrol edebilmek için doğa olaylarının hepsine antropomorfik bir yapı kazandırıyorlar. Yani onları kendilerine benzeyen ama kendilerinden yüce bir varlığa dönüştürüyorlar. Önceden bilinmezken artık yağmur tanrısına adaklar adayarak, dualar ederek vs. muhatap olabilirler. Doğa olaylarına fiziksel olarak neredeyse aynı olan ama özel güçleri bulunan tanrılar atfediyorlar ve doğa olaylarını kontrol edebildiklerini düşünüyorlar. Bu inançlar etrafında da mitler oluştuğunu söylerler. İlkel insanlar için doğanın meteorolojik olayları kontrol edilemiyordu. Daha sonra doğa olayları kişiselleştirildi. Daha sonra bunlarla ilgili mitler oluşmuştur diye teori üretilir. Bunu Max Müller çürütür.

    Güneş Mitolojist Okul ve Güneş Mitleri Teorisi’nde Max Müller, yapılan işin halkbilimi metinlerinin anlaşılması için bir kaygıyla değil köken arayışı ile üstünlük yarışı için yapıldığını söyler. Bu sebeple de bağlamından kopararak miti ele alır. Mitin kendisi ile ilgilenir. Mitin içerisindeki unsurlara bakar ve teoriler üretir. Mitin nerede üretildiği ile ilgilenmez. Fark ettiği ilk şey mitin içerisindeki karakterler ve olaylardır. Mitlerin oluşması ile meteorolojik olayların ilişkisi vardır ama bu bir dil işçiliği ise dil ile alakalı olarak ele alınmalıdır görüşü doğrultusunda mitlere dil bağlamında bakar. Hipotezi ise ilkel insan modern insanlar gibi soyut düşünebilme yetisine sahip değildir. İlkel bir zihne sahip olduğu için etrafındaki her şey için somut kavramlar üretmek zorundadır. İlkel insanın bilimi somutun bilimidir. Çünkü sadece algıladıkları ile düşünebilir. İlkel insanın ürettiği ilk dilin somut kelimelerle olduğunu söyler. Örneğin somut şekilde Güneş’i tanımlamak için sarı olan, sıcak olan, ışık veren büyük olan şey vs. kavramlarını kullanırlar. İlkel insanın kafası somut kelime ve kavramlarla ilişkilendirilmiştir. Birkaç nesil sonra bu insanların zihnindeki kavramların birçoğu diğer nesillere aktarılmış ama anlamlarını yavaş yavaş yitirmişlerdir. Aydınlık olan şeyi hem ay için hem güneş için hem yıldız için kullandıklarını düşünürsek aydınlık olan şey dendiğinde diğer nesiller hangisinin söylenmek istendiğini anlayamaz. Çünkü kavramla madde arasında ilişki yoktur. Bu durum insanların kafasındaki karmaşanın anlamlandırılması için hikayeler üretilmesine neden oluyor ve doğal olan olaylar doğaüstü fantastik şeylere dönüşüyor ve mitler buradan çıkıyor der. Kavramların anlamları nesiller içerisinde genişler. Hiç kastetmediğimiz doğal bir olayla ilgili kafamızın içerisinde hikayeler üretmeye başlarız. Doğal olaylarla ilgili kavramlar fantastik hikayelere dönüşür. Güneş Mitolojistleri olmasının sebebi ise ilkel insan dünyaya geldiğinde en dikkat çeken büyük parlak olan şeyin Güneş olması ve besinler için, soğuğu sevmedikleri için vs. yaşamlarını devam ettirmelerinin ona bağlı olmasıdır. İlkel insanların en çok ürettiği somut kavramlar Güneş ile ilgilidir. En önemli en dikkat çekici saygı duyulan şey Güneş’tir.

    Kültürel Ödünçlenme’nin temsilcisi Teodor Benfey’dir. Tarihi-Coğrafi Fin metoduna yol açar. Halk edebiyatı ürünleri ve motiflerinin neden benzer olduğu sorusunu sorar. Benzerliklerin nedeninin yayılmacılık olduğunu söyler. İnsan zihninin benzer ortamlarda benzer sonuçlar doğuracağını kanıtlayamayacağımızı söyler. Benzerliklerin nedeni toplumların birbiriyle girdikleri kültürel ilişkilerdir. Bu ilişkilerle birbirleriyle tanışıp kaynaşırlar daha sonra halk edebiyatı ürünlerini kendilerine göre formüle edip yaşamlarını sağlarlar. Başka kültürün edebiyatı içindeki bir ürünü alarak kendi toplumunda bazı özellikleri değiştirerek kendi halk edebiyatı ürünü olarak sunar. Kültürel ödünçlenme savaş, ticaret, göç ile toplulukların birbiriyle etkileşime geçmesiyle olur. Topluluklar birbirinden farklıdır. Halk edebiyatı ürününün benzer olması aynı ırktan geldikleri anlamına gelmez. Nedeni Avrupalılar ve Hintliler arasında bazı dönemlerde ya ticaret ya göç ya savaş olmuştur böylelikle oradaki masal diğerine taşınmıştır der. Benfey bu kültürel ödünçlenmeyi masallar üzerinden göstermiştir. Köken arayışı ile ilgili bir kaygısı yoktur. Masallar bir yerden bir yere geçerken aynı olarak geçmez iskeleti aynıdır. Karakterler, olaylar farklıdır yani varyantlaşmış halidir. Diğer topluluk kendi kültürüne göre değiştirir ve en başta dili değişir. Aralarında bir bağlantı vardır bu da kültürel ödünçlenmedendir. Bu tespit metin merkezli halk bilimi kuramlarının ortaya çıkmasının temelini oluşturur.

    Kaynakça

    Sakaoğlu, Saim “Türk Masal Tipleri Kataloğu Taslağı Üzerine”, Milli Folklor, 86, 43-49

    Çobanoğlu, Özkul “Halkbilimi Kuramları ve Araştırma Yöntemleri Tarihine Giriş” 135/138

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.