Bitki çaylarının gizemli dünyasına kapılanlardan mısınız? Orta çağda bitkilerden anlayan ve insanlara bunları kullanarak şifa dağıtan kadınların cadı zannedilerek öldürüldüğünü duymuş muydunuz? Otları kullanarak yaşamak bu dünyanın bize sunduğu güzelliklerden biri değil mi halbuki. İnsanoğlu her şeye kötülük bulaştırma gücüne sahip bir canlı sanırım. Bitkilerin tarih sayfalarında bin bir çeşit zehir olarak kullanıldığını görmüşsünüzdür. Onlara verdiğimiz isimlerin ne kadar güzel olduğunun farkında mısınız peki? Isırgan, Kuşburnu, Sinameki gibi isimler sizce nereden çıktı? Bu otlar ne işe yarar acaba diye hiç düşündünüz mü? Sanayi devriminde poşet çayın dünyaya tanıtılmasıyla unutulan bir gelenekten bahsediyoruz aslında. Otları tanımak, toplamak, kurutmak, neyin devası olduğunu bilmek ne kadar güzel bir şey. Atalık tohumları ne kadar çabuk unuttuysak bunu da o kadar çabuk unuttuk. Onun yerine ne öğrendik peki, gözaltı torbalarımıza poşet çayları koymayı. Hadi hep beraber bakalım dostlarım. Bu otlar neyin nesi?
1) Buram Buram Mistisizm “Adaçayı”
İnsanlar yüzyıllardır adaçayının büyülü gücüne inanıyorlar. Kötü ruhları kovmak ve üstlerindeki, çevrelerindeki negatif enerjiyi atmak için tütsü olarak yakıyorlar. Kokusunu içlerine çekiyor, demleyip içiyorlar. Sizce bildikleri bir şey yok mudur? Adaçayı sever misiniz? Ne yalan söyleyeyim ben içmeyi de yakmayı da çok severim. İçimin en sıkkın olduğu, içinden çıkamadığım dertlerle boğuştuğum anlarda bir fincan adaçayı içerim. Bir fincan adaçayının çözemeyeceği çok az sorun olduğuna inanıyorum. Her yudumda içinize çektiğiniz rahatlık insanın ruhunu sakinleştirir. Demlenmesini izlerken yeşilin ne kadar çok tonunu barındırdığını görünce şaşırır insan. Doğanın ellerine bırakırken kendini, içinde bir huzur hissi yükselir. Adaçayının dört mevsim ılık bahar meltemi esen dünyasına kapılır. Damağında bıraktığı tatlı hatıraya kucak açar insan. Aman dikkat fazla içerseniz de rüyalar alemine derin bir yolculuk için biletinizi keser benden söylemesi. Üstelik insanların dertlerine de derman olur. Ağız yaralarını iyileştirir, kan şekerini düşürür, stresinizi alır uzaklara götürür. Bu bitki size daha ne yapsın cancağızım. :)
2) On Parmağında On Marifet “Rezene”
Rezenenin işe yaramadığı bir rahatsızlık olabileceğine inanmıyorum arkadaş. Bir bitkinin her hücresi mi kullanılır? Ayrıca o ne güzel isim öyle, “Rezene”. Naif, kibar, dost canlısı der gibi. Sevdiğim insanlara bundan sonra “Ne kadar da rezenesin” diyeceğim. Rezene ismini güzel anılarımla bağdaştıracağım. Bu güzelliğin sebebi nedendir bilinmez ama rezene, adı gibi insanın yüzünü güldüren bir bitkidir dostlarım. Kökünü demlersin bir derde, yaprağını demlersin başka derde çare olur. Ayrıca yemeklerde de tüketilebilir. Atalarımız kendisine hazımsızlık problemleri, solunum yolları hastalıkları için başvurmuşlar. Migrene ve baş ağrısına da iyi gelir üstelik. Sizi depresyonun kucağından çekip çıkarır yeri geldiğinde. Derin bir nefes aldırır. Bebekler ve emziren anneler için de iyi olduğu söylenir. Daha birçok hastalığın dermanı olan rezene de fazla tüketildiğinde sıkıntılara sebebiyet verir. Ayarınızı bilin derim 😊
3) Asalet ve Letafet Timsali “Yeşil Çay”
Uzak Doğu’nun biriciği, gönüllerin sultanı yeşil çay mucizesine geldi sıra. Çin tarihinin en güzel unsurlarından biri olan yeşil çay nasıl bulundu dersiniz? Çin İmparatoru ve Çin tıbbının mucidi de olan Shennong ateşin üstünde su kaynatırken, rüzgarın sürükleyip suya düşürdüğü yapraklar ile yeşil çay ortaya çıkmış. Bu bahsedilen çay günümüzde Çin çayı olarak geçiyor. Japonlar’ın yeşil çay kültürü ise Çin’den farklı gelişmiş. Üretim sürecinde uygulanan farklı metotlar çaylara karakteristik özelliklerin yüklenmesini sağlıyor.
“Yeşil çay üretildiği her ülkede gerek saf gerek özel harmanlar şeklinde bulunabiliyor; Çin’de Yaseminli Yeşil Çay, Vietnam’da Lotus Green, Japonya’da Genmaicha klasikleşmiş yeşil çay harmanları gibi. Günümüzde en bilinen Japon yeşil çayı Matcha’dır. Matcha, daha sonra Japonların en değerli yeşil çayı ve geleneksel Japon çay seremonilerinin tek çayı olmuştur.”
Metabolizmayı hızlandıran yeşil çay kilo verilmesine de yardımcı oluyor. Dişlerin çürümesini önlüyor ve içerisinde bol miktarda bulunan antioksidan özelliği ile kanser gibi bağışıklık sisteminden kaynaklı hastalıkları da önlüyor.
4) Sevgilinin Saçlarında Süs, Fincanda Huzur “Papatya”
Papatya kadar güzel bir çiçeğin çayı da bir o kadar mükemmel oluyor. “Seviyor, sevmiyor” diye yapraklarını tek tek yolarak yazık edeceğinize, sevdiğiniz insanın önüne bir fincan papatya çayı koyarak onu mutlu edebilirsiniz. Hayata bakışınızla ilgili bir durum bu sanırım. Siz çayını tercih edin bence. Papatya’yı neler için kullanmadık ki? Suyunu saçlarımıza mı sürmedik, sevdiklerimizin saçlarına taçlar mı yapmadık, papatya tarhlarının arasında koşturarak oyunlar mı oynamadık? Gelin bir de çayını demleyelim ne dersiniz? Papatya çayı iş hayatının, günlük temponun yoğunluğunda kasılan vücudumuzu rahatlatmak için birebirdir. Regl dönemlerinde hissedilen krampları ve sancıları hafifletir. Zihni sakinleştirir. İş hayatımızda sıcak su torbası ve pofuduk çoraplarla gezemesek de fincanımızdaki çaya kimse bir şey diyemez hem!
Bu kadar çay sohbetinden sonra size bir tavsiye vereyim: Bu akşam ister bir film açın, ister bir şarkının ritmine bırakın zihninizi. Kendinize bir ambiyans yaratın. Mum yakın, battaniyenizi alın, ayaklarınızı sıcak tutun. Maskenizi yapın, saç bakımı yapın ne isterseniz öyle olsun her şey. Mutlaka yanına bir fincan çay alın ve kendinizi şımartın. Hayatınız boyunca bütün sevdiklerinizi önemsediniz, sıkıntılı anlarında yanlarında olmaya çalıştınız. Bu sefer de yorgun ruhunuzun, bitkin vücudunuzun yanında olun. Kenidinize değer verin. Psikolojik sağlığınızı önemseyin. Kendinizi sevin. Hayat başka insanlardan sevgi beklemek için çok kısa...
Özdem Direkçi
Rezeneye alışamadım ama yazınızdan sonra kendisine bir şans daha vermeye karar verdim :)