Hollywood Dünyasına İçeriden Bakış: MANK
Hemen hemen herkesin, en iyi yönetmenleri sıralarken ilk 10’undan eksik etmediği bir isim David Fincher. Gone Girl filminden sonra, Mindhunter dizisini saymazsak 6 yıl uzak kaldık kendisinden. Ancak Mank, herkesin özlediği ve beklediği gibi bir Fincher filmi değil. Fincher’ın diğer eserlerinin havasıyla bu filme de çok yükseldiyseniz, beklediğinizi bulamayabilirsiniz. Bunu film kötü olduğundan değil, klasik Fincher eserlerinden çok daha farklı bir film olduğu için söylüyorum. Film oldukça başarılı ancak Fincher filmlerini iyiden kötüye listelersek ilk 5’e giremez. Filmi izlemeden önce filmin konusunu, içeriğini ve hikâyesini incelemenizde fayda var. Aksi takdirde filmi izlerken sıkılabilir, hatta bazı kısımları anlamayabilirsiniz. Sendikalaşma, büyük buhran, Hollywood patronları, sesli sinemaya geçiş, William Randolph Hearst, Orson Welles, Herman Mankiewicz gibi isimler ve terimler hakkında ön bilgi sahibi olursanız, filmden alacağınız tat artacaktır.
Mank, Fincher’ın çekerken en eğlendiği, en keyif aldığı eseri olabilir. Bu bağlamda Tarantino’nun Once Upon A Time In Holywood’una benzetiyorum. Ayrıca Mank’ın senaryosunun David Fincher’ın babası Jack Fincher’a ait olduğunu belirteyim. 1930’ların Hollywood’unun tekrar canlandırıldığı filmde hem görsel hem işitsel şölen sunuluyor. Filmin çekimlerinde eski mikrofonlar, kameralar ve cihazlar kullanılmış. Bunlara ekstra olarak sahne tasarımları, dekorlar, eşyalar, arabalar, binalar, müzikler, kıyafetler, karakterlerin tiplemeleri hatta aksanları bile 1930-1940 yıllarına göre muazzam tasarlanmış. Film tamamen siyah beyaz çekilmiş ve renkli kopyası hiçbir şekilde yok. Bunlara ekstra olarak Fincher; çizik, kazıma, leke, sigara izi gibi eskitme teknikleri de kullanmış. Bu nedenle film 2020 yılında çekilen 30’lar filmi gibi değil, gerçekten o yıllarda çekilmiş ancak hala tazeliğini koruyan eski bir film gibi karşımıza çıkıyor.
Film, Yurttaş Kane(1941)’in senaryosunu yetiştirmek için zamanla kapışan senarist Herman Mankiewicz (Gary Oldman)’in mücadelesini ve Hollywood’da dönen bir takım olayları anlatıyor. Filmin konusuna hem spoiler olmaması adına, hem de gerçek olayları araştırıp öğrenmeniz daha sağlıklı olacağından daha fazla girmeyeceğim. Gary Oldman’ın oyunculuk performansına değinmeden geçmek istemem. Oynadığı her karakterde fark yaratan Oldman, Mank karakterini da harika performansıyla canlandırmış. Filmin diğer başrolleri de hiç yabancı isimler değil: Amanda Seyfried, Lily Collins ve Tom Burke. Film yoğun diyaloglar üzerine kurulu. Bu nedenle alışkın olmayanları veya sevmeyenleri zaman zaman sıkabilir. Ancak yazının başında belirttiğim gibi, filmi izlemeden önce hikâyesi hakkında fikir sahibi olursanız, filmden çok daha fazla zevk alırsınız.
Büyük bir Fincher fanı olarak; film başarılı mı? Bence evet. Filmi önerir miyim? Sadece “meraklısına” önerebilirim. Fincher’ın Netflix ile olan kontratı devam ediyor. House of Cards, Mindhunter ve Mank’ten sonra gelecek yeni eserleri merakla bekliyoruz.
Yorum Bırakın