Okuduğum birçok evrensel kişilerin hayatı bizimkinden farklı.
Modern yaşamda deprosyona bile götüren yalnızlık, kimsenin kabullenmek istemediği maneviyattır. Mutsuzluğu beraberinde getirir. Mum gibi (insanın) mutluluğu söndüğünde hemen harlamaya çalışan bir biçemi vardır. Kısa mutlulukların peşinde koşuyoruz, yorulmadan yemek yiyoruz. Ama bahsolunmayan bir husus: Bu önem arz eden ikilinin kişilerin icra ettikleri işlerinde (neyle meşgul ise) başarılarını kazandırdığı çizgi.
Kafamızı yorduğumuz zanaat, edebiyat, müzikal, buluş ve icatların birçoğu istemeyeceğimiz ruhsal özümüzü, içinde bile bulunmayı tasavvur edemediğimiz sefaletleri göze alarak kendilerini ateşleyenlerin başarısı sayılabilir. Yazarların toplumsal içerikte bir öykü tasarlarken fakir mahallelerde yaşaması gibi... Peki, hayatımızda istemeyeceğimiz lüzumsuz ruhsal maneviyatları, emellerimiz için enikonu dahil edebilir miyiz?
Şöyle bir hikayeye rastlanılır, büyük Alman şairi Rilke hakkında: Tanrıdan Öyküler'ine hayran olan okurlarından Magda von Hattingberg ile önceleri mektuplaşıp sonradan görüşen Rilke, bu birliktelikten mutlu olur ve kadına birlikte yaşamayı önerir. Bir süre birlikte yaşarlar. Ne var ki kadın, birlikte yaşadıkları zamanlar Rilke'nin kaleme aldığı şiirlerin başkası tarafından yazılmış gibi başarısız olduğunu fark eder. Birlikte yaşamalarının şairin yaratıcılığına olumsuz yönde etkilediğine inandığından, şairin yalnızlığa dönmesi gerektiğine karar verir.
Yine bir örnek, Kelebeğin Rüyası filminden bir replik: ''Aşk, bahanesidir şiirin.'' Yine insanların yaratmak istediği esere göre kendilerini kılıfa soktukları görülüyor. Büyük aşklarda kavuşamamanın üzüntüsü ve bunun altından koca cevher şiirler çıkması bir nevi...
Geri başa dönersek birçoğumuzun adıyla da olsa işittiği kişilerin uygun gördüğü kılıf genellikle: Yalnızlık. Örnek olarak: Jane Austen, Leonardo da Vinci, Isaac Newton, Nikola Tesla, Voltaire, Descartes, Franz Kafka, Ludwig van Beethoven, John Locke... Satırlarda yazılı olduğu üzere arkası uzayan saydığım başarılı insanların evlenmemiş olması ve başarıyla iç içe olmaları. Bu tezin bir hikaye örneği bile bulunmaktadır.
Bir keresinde Picasso, Paris'te bir kafede otururken şair Paul Eluard'ın, bir heykel kadar düzgün vücut hatlarına sahip sevgilisi Dominique'e bakıp şöyle demişti: ''Bir heykelci için Dominique eşi benzeri olmayan bir kadındır ama benim zavallı dostum, senin için gereğinden fazla gerçek değil mi o? Bir ozan için en iyi esin kaynağı yokluktur. Kollarının arasında bir kadın varsa o zaman için olmayacak bir şeydir. Bir tek satır yazamayacak duruma düşeceksin.''
Yapılmış ve oluşturulacak eserlerin, icat ve buluşların ne sancılı beklenti içinde azmederek geldiğini göremiyoruz. Belki içinde bulunduğumuz durumdan muzdarip olmak yerine başarıyı onların (yalnızlık, mutsuzluk, üzüntü, çile, sefalet...) getirdiğini bilmemiz gerekiyor.
Dünyada başarı için yalnızlığı şart koşmayan ama yalnızlığı muvaffakiyet için koşullandıranlar var.
KAYNAK
1-Hikaye içeriklerinin alındığı kitap: ''Rilke'' ve ''Picasso'' metinleri
Kapak görsel: Isaac Newton
Diğer görseller:
2- Franz Kafka
3- Rilke
5- Descartes
Yorum Bırakın