''Beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum.''
Sy.318
Oğuz Atay’ın bilinç akışı tekniğini uygulayarak yazmış olduğu Tehlikeli Oyunlar adlı romanını anlamaya çalışmak, anlatmak ve incelemek için belki sayfalarca yazmak, kitabı defalarca okumak gerekir, belki de yalnızca bir kere okumak ve birkaç alıntı yapmak..
Yazarın ikinci romanı olan Tehlikeli Oyunlar, ilk romanı olan Tutunamayanlar’dan sonra yazılmıştır. Tehlikeli Oyunlar, yazıldığı dönemde olduğu gibi bugün hala aynı etkiyle Tutunamayan’ ların gölgesinde kalmış bir roman olarak değerlendirilmektedir.
Aslında bakıldığında birbirine benzer birçok yönü olan bu iki roman aynı teknikle yazılmış, her ikisinde de bireyin iç dünyasına yer verilmiştir. Tutunamayan bireyler romanların ana kahramanı olarak oluşturulmuş ve bilinç akışı tekniğiyle bu kahramanların düşünme eylemleri, anlık duyguları daha çok iç monologlar yoluyla okuyucuya aktarılmıştır. Romanlarda gerek kurgu gerekse konuların ele alınışı bakımından birçok benzerlik söz konusudur.
Aynı zamanda Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’da çok fazla kullandığı ironi tekniği aynı şekilde Tehlikeli Oyunlar'da da yerini korumuştur.
Bazı kesimlerce de Tehlikeli Oyunlar’ın Tutunamayanlar romanının devamı niteliğinde olduğu düşüncesi karşımıza çıkmaktadır. Tutunamayanların Selim’i ile Tehlikeli Oyunlar’ın Hikmet karakteri birbiri ile büyük benzerlikler taşımakta ve her iki karakterin hikayesi iki romanda da aynı şekilde sonlanmaktadır.
''Kafam cam kırıklarıyla dolu doktor. Bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor, anlıyor musun?''
Sy.335
Peki kimdir bu Hikmet? Roman, bu karakter ile bize neler anlatmaya çalışmaktadır?
Romanın ana kahramanını birkaç cümle ve birkaç alıntı ile hep birlikte tanımaya ve iç dünyasında vermiş olduğu savaşa hep birlikte tanıklık etmeye çalışalım.
“ Benim içimdeki çocuk büyümedi. Yıllardır taşıyorum içimdeki çocuğu; yaşamadığı için büyümedi hiç. “
Sy.114
Kimileri için kendi kimliğini bulma arayışında olan, kimileri için yaşamın karşısına çıkardığı acı ve ağır yüklerden dolayı kapıldığı buhrandan kurtulamayan ve hatta kurtulmak istemeyen, kimileri içinse topluma ve en çok da kendisine karşı yabancılaşan Hikmet Benol.
Evet, tüm bunlar karşımıza aynı sonucu çıkarıyor. Hikmet Benol, kendi iç dünyasında kendisiyle savaşan, toplum baskısı ve tutunamamanın yüküyle kendisine yabancılaşarak kimliğini kaybeden, bu kaybedişin buhranıyla birden fazla kişilik arasında sıkışıp kalmış ve çıkış yolu arayan bir karakter.
İşte bu çıkış yolunu Tehlikeli Oyunlar oynayarak bulmaya çalışır Hikmet. Oğuz Atay, Hikmet karakterini, ironi tekniğini oldukça başarılı bir şekilde uygulayarak karşımıza çıkarır. Öyle ki karakter, vermiş olduğu savaşta kendini bulmak, geçmişindeki pişmanlıklarını telafi etmek ve hayata tutunabilmek umuduyla oyunlar oynar, bir yandan ölmek istediğini bir yandan büyük bir coşkuyla yaşamak istediğini dile getirerek çelişkilerini bizlere yansıtır. Çoğu satırda her şeyi kendini dahi alaya alırken görürüz onu. Sonra bir bakmışız ki can alıcı cümleleriyle duygularını hiç gizlemeden dışa vurarak şaşırtıyor bizi.
"Ölmek nedir? Yaşayabileceğini hayal ettiğin şeylerin bitmesidir ya da insanın öyle sanmasıdır."
Sy.401
Eski eşini ve eski hayatını terkederek taşındığı ünlü gecekondusu, Sevgi ile Bilge arasında gidip gelen aşk ikilemi, aslında hayal ürünü olan oyunları yazmaya ve oynamaya çalıştığı Albay Hüsamettin Tambay..
''Son zamanlarda neye yaradığımı pek bilemiyorum da. Belki yarın sabah soğukta uyanmanın bir anlamı olur, sana çay pişirmek gibi. Ayaklarımın ucuna basarak yürürüm yataktan kalkınca. Tahtalar gıcırdar. Hayır, zamanla öğrenirim hangi tahtaların ses vermediğini. Sonra ne yaparım? Uyanmadı, çayın hazırlandığından haberi yok diye sevinirim. Bütün hayatımı, en ince ayrıntılarına kadar düşünerek hesapladığım iyiliklerin hayaliyle geçirdim albayım. Artık ne olacaksa olsun istiyorum.''
Sy.23
Hikmet tüm bunlarla, yazıp oynamak istediği oyunlarla yitirmiş olduğu kimliğini bulmayı, unutamadığı ve ardında bırakamadığı geçmişini yeniden canlandırarak sonunu değiştirebileceğini umar. fakat oynadığı oyunlarla kaçtığı gerçekliklerden kurtulamaz ve bunlarla yüzleşmek zorunda kalarak romanın sonunda büyük bir hayal kırıklığına uğrar. Artık hayata hiçbir şekilde tutunamayacağını, geçmişi değiştiremeyeceğini, kendine, çevresindeki insanlara ve tüm dünyaya olan kırgınlığını aşamayacağını fark ederek, hayatına son verir.
Oğuz Atay bu romanında birden fazla konuya değinmek istemiş ve bunu Hikmet karakteri ile gerçekleştirme yoluna gitmiştir. Romanda bireyin iç dünyasındaki sıkışıp kalmışlığı ve kendisiyle birlikte çevresine de yabancılaşmasını, toplumsal eleştiriyi, başkaldırıyı, arada kalmışlığı dile getirmiştir.
“ Bir türlü sonuna gidemiyorduk rüyalarımızın. Korkuyorduk. Korkuyordum. Hayallerinde bile korkar mı insan? Hayallerine bile hükmedemez mi insan? “
Sy. 156
Buna karşın, roman Oğuz Atay’ın otobiyografisi niteliğini de taşımaktadır. Yazmış olduğu günlükleri ile birlikte değerlendirildiğinde romanın otobiyografik özellik taşıdığı günümüzce kabul edilen bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Aşağıdaki alıntı bizlere bu durumu özetler niteliktedir;
“Yazar ölmek istediğinde romanında birileri kendini asar aynı sebeplerden.”
“Değil mi albayım? Allah belanı versin Hikmet! Peki albayım.”
Tüm bunları bir kenara bırakırsak, sizce Hikmet bu tehlikeli oyunları oynamasaydı hayata tutunabilir miydi? Hayata tutunabilenlerden biri olarak kalabilir miydi?
Peki ya sizce var olduğumuz dünyada, kişiliğimiz karakterimizle, duygularımız düşüncelerimizle, etrafımızdaki insanlarla, yaşamış olduklarımız ve yaşayacaklarımız ile büyük ve tehlikeli bir oyun oynayan bizler tutunmaya çalışanlardan mıyız yoksa tutunamayanlardan mı?
''Fakat, Allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. Tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. Fakat benim de sevmeğe hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? Sorarım size: Nasıl? Kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım.''
Sy.259
Kaynakça:
Tehlikeli Oyunlar, Oğuz Atay (İletişim Yayınları)
Tutunamayanlar, Oğuz Atay (İletişim Yayınları)
Oğuz Atay İçin Bir Sempozyum, Handan İnci-Elif Türker (İletişim Yayınları)
Ben Buradayım: Oğuz Atay'ın Biyoğrafik ve Kurmaca Dünyası, Yıldız Ecevit (İletişim Yayınları)
kaleminize sağlık