Cem Karaca, Stanley Kubrick Ve Çırak Ekseninde Bir Eser: Tamirci Çırağı

Cem Karaca, Stanley Kubrick Ve Çırak Ekseninde Bir Eser: Tamirci Çırağı
  • 19
    0
    2
    2
  • “Ustama dedim ki bugün giymeyim tulumları
    Arkası kuşlu aynamda taradım saçlarımı
    Gelecekti bugün geri arabayı almaya
    O romandaki hayali belki gerçek yapmaya”

     Bu hikaye bir tamirci çırağının hikayesi. Umutları olan, umutlarını büyüten ve umutları ölen bir tamirci çırağının hikayesi. 1968 yılında  Amerika Birleşik Devleri’nde çekilen bir film olan 2001: A Space Odyssey’in, 1975 yılında Türkiye’de hayat bulan bir esere ilham vermesi sonucu ortaya çıkan Tamirci Çırağı hakkında bir yazı.

     Bugün siz değerli okurlar için Cem Karaca denince ilk akla gelen şarkılardan biri üzerine elimden geldiğince kalem oynatacağım. Cem Karaca ve Dervişan işbirliğinin en dikkat çeken eserlerinden biri olan Tamirci Çırağı. İlk olarak 1975 yılında arka yüzünde “Nerdesin”  şarkısını bulunduran bir 45’lik plak olarak yayımlanan bu eserden bahsetmeden önce kısa da olsa Cem Karaca - Dervişan işbirliğinden bahsetmek isterim.

    Cem Karaca – Dervişan İşbirliği

    Moğollar ayrılığı sonrası grubun Türkiye’de kalan elemanlarıyla kurduğu “Karasaban” isimli grup uzun ömürlü olmayınca yeni bir arayış içine giren Cem Karaca 1974 yılında “Dervişan” grubunu kurdu ve ülkemizdeki progresif rock boşluğunu Dervişan grubu ile adeta ayarlanmış, ölçülüp, biçilmiş bir şekilde doldurdu. Birçok kişi tarafından Cem Karaca’nın müzikal anlamda politik mesajlarını en sert verdiği dönem olarak nitelendirilen Dervişan dönemi “politik” tavrının, en açık ve net yansıtıldığı eserlerden biri olan Tamirci Çırağı düzene karşı lafını esirgemeyen bir eser olarak dikkat çekiyordu. İlerleyen yıllarda siyasal anlamda kötü sonuçlar doğuracak bu süreci Karaca, kendisinin müzikal zirvesi olarak tanımlıyor.( Ki bu süreçte çıkan eserler de bu açıklamanın ne kadar doğru olduğunu bizlere gösteriyor.) Bir iki ay sonra grup kadrosunda değişiklikler olacak olsa da bu kayıtlarda akustik gitar çalan Cem Karaca’ya  klavyede Uğur Dikmen, bas gitarda Oğuz Durukan, davulda ise bir müzik dehası olarak nitelendirilen Hüseyin Sultanoğlu eşlik ediyor.

    Cem Karaca ve Stanley Kubrick

    Başlık kısmında gördüğünüzde “Kubrick ne alaka yahu?” diye düşünmenize sebep olduğunu tahmin ettiğim Cem Karaca ve Stanley Kubrick bağlantısını açıklamak isterim. Tamirci Çırağı gerek şarkının hikayesi gerekse şarkı sözleriyle dikkat çeken bir eser olmasının yanı sıra bestelenme süreci de özel bir olaya dayanıyor. Biz dinleyiciler (en azından ben) şarkı sözlerine odaklandığımızda “Nasıl bir ilham insanı böyle sözleri yazmaya teşvik edebilir?” diye düşünmeden edemiyoruz. Cem Karaca, 70’li yıllarda Uğur Dikmen ile gittiği bir Londra seyahati sırasında ünlü yönetmen Stanley Kubrick’in “2001: A Space Odyssey” isimli filmini izledikten sonra filmin yoğunluğu kendisinde derin bir iz bırakıyor ve deyim yerindeyse çakraları açılıyor, devamında ise hemen bu şarkıyı besteliyor. Cem Karaca’nın filmin sağladığı ilhamla birlikte şarkıyı yaratması, bir sanat eserinin başka bir sanat eserine verdiği ilhama çok büyük bir örnek.  

    Kayıt ve Yayım Süreci

    Böylesine önemli bir eserin kayıt süreci maalesef  talihsiz bir olay sebebiyle sekteye uğruyor.  1974 yılının son aylarında stüdyoya girilip kaydedilmesi planlanan Tamirci Çırağı, kayıtlar esnasında Cem Karaca’nın yaşadığı bir sağlık sorunu dolayısıyla yarıda kalıyor. 1975 yılının Ocak ayına gelindiğinde gerekli şartlar sağlanıyor ve bize adeta bir çırakmışız gibi hissettiren Tamirci Çırağı şarkısının kayıtları tamamlanıyor ve aynı yılın Şubat ayında, Yavuz Plak firmasından yayımlanıyor.

    Cem Karaca ve Hikaye Anlatıcı Yönü

    Cem Karaca, eserlerinde gördüğümüz “hikaye anlatıcı” özelliğini en yoğun olarak bu şarkıda kullanıyor dersem yanılmam herhalde. Şahsım adına, Tamirci Çırağı’nı dinlerken bir elin parmağını geçmeyecek sayıda şarkıda yaşadığım bir hissiyata kapılıyorum. Gözlerimi kapattığım anda Karaca’nın ağzından dökülen her kelime bir film sahnesi gibi gözümün önünde canlanıyor. Hayatım boyunca görmediğim “cildi parlak kağıt kaplı pahalı bir roman, arkası kuşlu ayna, çırağın gözündeki tomurcuk yaşlar” adeta gözümün önüne geliyor ve hayal dünyamda kayboluyorum. Ki Cem Karaca’nın gerek ailesindeki tiyatro kökeni gerekse lise yıllarında sahnelediği tiyatro oyunlarının etkisini bu tip eserlerde çok daha net görebiliyoruz.

    Uğur Dikmen Etkisi

    Şarkının düzenlemesinde Cem baba imzasını görüyor olsak da Uğur Dikmen’e bir parantez açmadan geçmek büyük bir saygısızlık ve aymazlık olur diye düşünüyorum. Şarkının temel yapısına düzenleme dışında klavye ve moog synthesizer’ı ile harika etkiler bırakan Dikmen, Türk müziğine altın harflerle attığı imzalarına bir yenisini ekleyerek neden UĞUR DİKMEN tarzının oluştuğunu biz dinleyenlere tekrardan öğretiyor. Şarkı içeriğinde bulunan dört ayrı hissiyata uygun dört ayrı klavye kullanıldığı bilgisini sizlerle paylaşarak, eserin neden bu kadar uzun süredir kulaklarımızda yer edindiğinin, altyapısının neden bu kadar kalıcı olduğunun  net ve kısa bir açıklamasını yapmadan da geçemeyeceğim.

    Kahya Yahya mı? O da kimin nesi?

    “İçeri giren sarı kız bana baksaydı
    Baksaydı da bana bana, benim olsaydı
    Olmaz olmaz bilirim, ben kahya Yahya”

    15 yıl sonrasına gidip 1990 yılına geldiğimizde Cem Karaca, Cahit Berkay ve Uğur Dikmen işbirliğine ilk defa  şahitlik ettiğimiz “Yiyin Efendiler” albümünde tanıdık bir sima bizleri karşılıyor. Kahya Yahya isimli şarkı bir diskotek çalışanının hikayesini anlatıyor. Cem Karaca konserlerde bu şarkı öncesinde şöyle bir sunum yapıyor: “Geçen bizim tamirci çırağına rastladım, kahya olmuş. O zamanlar sormamıştım adını, sordum Yahya imiş adı.” Elleri nasırlı, üstü kirli, takımları getirmesi emredilen bizim tamirci çırağı tamı tamına on beş sene sonra karşımıza çıkıyor. Çırağın ismini, aradan geçen on beş yılda ne iş yaptığını, nelerin değiştiğini bizlere kudretli sesiyle anlatan Cem Karaca çırağın hayallerini ve hayal kırıklıklarını hala ve hala omzunda bir kambur gibi taşıdığını belirtmeden de geçmiyor.

     

    Tamirci Çırağı, dünya toplumlarının belki de insanlığın ilk gününden bu yana başına bela olmuş ama asla değişmesi için çaba sarfetmediği “sınıf farkı” sorununa karşı atılmış okkalı bir tokat niteliği taşıyor. Evde okuduğu romanda şahit olduğu aşkı  kendi hayatında da yaşamaya çalışan, arkası kuşlu aynasında saçlarını tarayan ve sadece bir kez olsun yağdan kapkara olmuş tulumlarını giymeyip sevilmek isteyen bir tamirci çırağının, yani Yahya’nın hikayesini okudunuz. Teşekkürler.

     

     

    (Katkıları ve destekleri için Muhammed Tiryaki ve Kaan Erdal'a şükranlarımı sunuyorum.)


    Yorumlar (2)
    • Gerçekten çok güzel yazmışsınız , sayenizde birçok şey öğrendim.Teşekkür ederim emeğinize sağlık.

      • Eline sağlık çok güzel bir yazı olmuş.

        Yorum Bırakın

        Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.