“Yaşamak acı çekmektir. Yaşamı sürdürmek, çekilen bu acıda bir anlam bulmaktır.”
İnsan yaşamın belirli dönemlerinde hayatın anlamsızlık duygusuyla karşılaşır. Anlamsız bir hayatla birlikte gelen bıkkınlık hissi, kötümserlik, umutsuzluk duygusuyla birey amaç yoksunluğuna sürüklenir. Bu durum kişide varoluşsal boşluk yaratır. Kişi, ruhsal dengesinin iyileşebilmesi için, hayatın anlamını bulmalı, zorluk ve acılardan pozitif bir bakış açısı çıkarabilmelidir. Anlam arayışının büyük önem arz ettiği “logoterapi” düşüncesi bu durumdan kurtulmasında büyük önem taşır. Birey yaşamın her koşulda, hatta en kötü koşullar altında bile potansiyel olarak var olduğunu varsayar ve hayatını değerli kılacak amaç için mücadele etmeye başlar.
Günümüz kaygılarının ve insan varoluşunun olunca trajik yanlarına karşın, insanın “yaşama evet demesinin” mutlaka bir yolu vardır.
Bu arayışı, 20.yüzyılın önde gelen psikiyatrlarından Viktor E. Frankl’ın otuzun üzerinde yabancı dile çevrilen ve bütün dünyada 15 milyondan fazla satan "İnsanın Anlam Arayışı" kitabıyla irdeleyeceğiz.
Kitap İncelemesi | İnsanın Anlam Arayışı, Viktor E. Frankl
Çağımızda insanlığın yaşadığı anlam kaybına ve çözümlerine değinen Viktor Emil Frankl aynı zamanda döneminin en iyi psikiyatristlerindendi. Nazilerin 2. Dünya Savaşı’ndaki toplama kamplarındaki soykırımlarında yaşayıp kurtulmayı başarmıştır. Logoterapi’nin ilkelerini, bu toplama kamplarındaki deneyimleri eşliğinde anlatmaktadır. Gasset, Heidegger ve Sartre’dan aşina olduğumuz düşünceler ışığında, varoluşun çetin koşullarında “anlam”ı keşfetmemize yardım edecek süreci anlatan Frankl, “İnsanı insan yapan nedir?” sorusuna da eserinde yanıt vermeye çalışıyor.
Kitap üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde yazar, Nazilerin Auschwitz toplama kampı deneyimlerini anlatıyor. İkinci bölümde “logoterapi” kavramı üzerine yaklaşımlarda bulunuyor. Son bölümde ise yazar, 1983 yılında Regensburg Üniversitesi’nde, “trajik bir iyimserlik tartışası” üzerine yaptığı sunumdan bahsediyor.
Kitap’ın incelemesine geçmeden önce nörolog ve psikiyatr yazar Frankl’ı kısaca tanıyalım.
Viktor Emil Frankl
Viktor Emil Frankl, Avusturyalı psikiyatristtir. “Üçüncü Viyana Okulu” nun ve logoterapinin kurucusudur. Kazandığı deneyimlerle yaşamın anlamını bulabilmek için öncelikle bir amacımızın olması gerektiğini vurgulayan Frankl, acının vazgeçilmez olduğu durumlarda acının da bir anlamı olabileceğini vurgulamıştır. Varoluşsal terapinin en önemli ismi olan yazar, insancıl psikolojiye önemli bir ilham kaynağı olmuştur.
Auschwitz Toplama Kampı Deneyimleri ve Logoterapi Kavramı
“Gerçekten ihtiyaç duyulan şey, yaşama yönelik tutumumuzdaki temel bir değişmeydi. Yaşamdan ne beklediğimizin gerçekten önemli olmadığını, asıl önemli olan şeyin yaşamın bizden ne beklediği olduğunu öğrenmemiz ve dahası umutsuz insanlara öğretmemiz gerekiyordu. Yaşamın anlamı hakkında sorular sormayı bırakmamız, bunun yerine kendimizi yaşam tarafından her gün, her saat sorgulanan birileri olarak düşünmemiz gerekirdi. Yanıtımızın konuşma ya da meditasyondan değil, doğru eylemden ve doğru yaşam biçiminden oluşması gerekiyordu. Nihai anlamda yaşam, sorunlara doğru çözümler bulmak ve her birey için kesintisiz olarak koyduğu görevleri yerine getirme sorumluluğunu almak anlamına gelir.”
Yazar Frankl, salgın hastalıklar, açlık, pislik içinde barınma, sürekli çalışma vb. zorlu yaşam koşullarından ne zaman kurtulacağını bilmeyen, gündelik yaşamın nasıl bir şey olduğunu unutan ve ne kadar süredir orada tutulduğunu dahi bilmeyen yani zaman kavramını yitiren insanlara “Neden intihar etmiyorsunuz?” sorusunu yöneltmesiyle kitabın temellerini atmıştır diyebiliriz. Ruhsal ve fiziksel olarak sürekli bir mücadele içinde olan insanların intihara kalkışması bile yasaklanmıştı. Toplama kamplarında her kim fiziksel olarak güçsüz ve ağır koşullarda çalışamayacak bir durumdaysa onlar daha bu mücadelenin başından kaybedenlerdi, onlar gaz odalarında yakılarak vahşice öldürülenler, kadere boyun eğmek zorunda kalanlardandı.
İnsanın böyle bir yaşamda intihar girişiminden vazgeçmesi yalnızca hayata bağlanacak bir amaçla mümkün kılınabilirdi. Bu yaşanılması imkansız koşullarda binlercesi tutunmayı başaramadı ve kimsesiz gibi acınası bir durumda kendilerini ölüme mahkum ettiler. Yazar çekilen bu acıyı hayattan çıkarmaya çalışmaz veya onu görmemezlikten gelmez, acıda da bir anlam olması gerektiğini özellikle vurgular. Bu düşünce ışığında çıkarabileceğimiz en etkili ders; hayatlarımızı acılara olan dayanıklılığımızın belirlediğidir.
Frankl, toplama kampında yetersiz beslenme, ağır çalışma koşulları, hava durumunun yıpratıcı etkisine karşın insanların güçlü kalabilmesindeki tek şartın, aklını kullanıp yaşamak için bir amaç edinmesinde olduğunu belirtiyor. En kötü koşullara bile direnerek ve mücadele ederek, göğüs gerebileceğini, kişinin hayata asılması için, yaşamı ve ölümü anlamlı kılacak bir nedeni, uğruna yaşayacak bir şeyi olması gerektiğini söylüyor. Nietzsche’nin “Yaşamak için bir neden’i olan kişi, hemen her nasıl’a dayanabilir” sözü Frankl için dayanak noktası olmuştur.
“Sahip olduğumuz tek şey, kelimenin tam anlamıyla çıplak varoluşumuzdu. Aptalca çıplak yaşamımızdan başka kaybedecek hiçbir şeyimizin olmadığını biliyorduk.”
Yazar, insanın yaşamındaki anlamsızlık duygusunun nedenlerine gelince; aşırı basitleştirme de olsa, insanların yaşamlarını sağlayacak çok şeyin bulunmasına karşın, uğruna yaşayacakları bir şeyleri olmadığını söyleme yolunu seçtiklerini söylüyor. Başka bir deyişiyle; “İnsanlar araçlara sahip ama amaçları yok. Elbette bazılarının araçları bile yok.” Sonuç olarak yazarın istediği tek şey somut bir örnek yoluyla okura, yaşamın her durumda, hatta en acınası durumlarda bile potansiyel bir anlam taşıdığını anlatabilmektir.
Frankl, ‘İnsanın Anlam Arayışında’ kişinin yaşamda bir anlama ulaşmasının 3 temel yolu olduğunu söylüyor. Bunlardan ilki, bir eser yaratmak ya da bir iş yapmaktır. İkincisi bir şey yaşamak ya da bir insanla etkileşime girmektir; başka bir deyişle sadece işte değil sevgi de anlam bulmaktır. Üçüncü ve en önemli yol olarak da; değiştiremeyeceği bir kaderle yüz yüze gelen umutsuz bir durumun çaresiz kurbanın bile kendini aşabileceğini ve kendini değiştirebileceğini böylelikle kişisel bir trajediyi zafere dönüştürebileceğini söylüyor.
Logoterapi kavramına değinecek olursak; Yunancada ‘anlam’ anlamına gelen logos ve terapi sözcüklerinin birleşmesinden meydana gelmektedir. Logoterapi, yaşamın her koşulda, hatta en kötü koşullar altında bile potansiyel olarak var olduğunu varsayar. Frankl, kitabın ikinci bölümünde; “Anlam İstemi, Varoluşsal Engelleme, Varoluşsal Boşluk, Yaşamın Anlamı, Acının Anlamı vb. birçok ilkeyle logoterapi kavramını açıklar. Bu bölümde Frankl, “logoterapiyi” nasıl geliştirdiğini, terapinin esaslarını, diğer terapi yöntemleri arasında farklılıklarını anlatır.
Yazar kitabın sonunda dünyanın kötü bir durumda olduğunu ve her birimiz elimizden geleni yapmadığımız sürece her şeyin daha da kötüye gideceğini söylüyor. Okuyucunun, bilincini dinlemesini ve bilgi dahilinde bilincinin bireyden yapmasını istediği şeyi yerine getirmesi için elinden geleni yapmasını istiyor. Bizlere Auschwitz toplama kampından çıkarılacak bir ders olduğunu belirtiyor ve ekliyor;
“Bu nedenle uyanık olalım; iki anlamda uyanık olalım:
Auschwitz’den bu yana insanın ne yapabileceğini biliyoruz.
Hiroşima’dan bu yana da neyin tehlikede olduğunu biliyoruz.”
via: medium.com/safadmrsy
Bonus | Frankl’ın basında yer alan konuşmalarını Türkçe altyazı desteğiyle izleyebilirsiniz.
Yorum Bırakın