Olympos’taki on iki tanrıdan birisi olan Dionysos, tanrıların en güçlüsü Zeus ve ölümlü kadın Semele’nin oğludur. Söylencelerde iki kez doğan tanrı olarak adlandırılmasının sebebi ise Semele’nin Zeus’un gerçek kimliği görmek istemesiyle gerçekleşir. Bu dilekte bulunurken zaten Dionysos’a hamile olan Semele, Zeus’u gören her ölümlünün öldüğü gibi Zeus’un ihtişamına dayanamaz ve yanarak ölür. Genç kadını hala çok seven Zeus, onu kaybetmenin verdiği acının tesellisi olarak Hermes’ten henüz doğmamış olan çocuğunu kurtarmasını ve kendi içine yerleştirmesini ister böylece Dionysos iki kez doğmuş olmakla beraber annesinden Zeus’a kalan son şey olur.  

Dionysos’un doğmasıyla oğlunu kıskanç karısı Hera’nın gazabından korumak isteyen Zeus, onu Semele’nin kız kardeşi olan İno’nun yanına gönderir. İno ve kocası Athamas, Dionysos’u kız gibi giydirerek Hera’dan kısa bir süre saklayabilseler de bu çok uzun sürmez ve Hera kandırıldığını anlayıp Dionysos’a saldırmak isteyince, Zeus oğlunu Nysa Dağı’na götürür ve Hera onu tekrar bulana kadar sağlıklı bir şekilde büyümesi için orman perilerine teslim eder. Dionysos’un burada şarabı icat etmesi onun mitolojide neden The God of Wine yani Şarap Tanrısı olarak tanındığını açıklar.  Dionysos’un yeni yerini öğrenen Hera onu delirtir ve aklını yitiren Şarap tanrısı, uzun yıllar boyunca başıboş olarak dolaştıktan sonra Frigya ülkesine yerleşir ve burada Kibele(Toprak Tanrısı) ile tanışır. Kibele, Dionysos’u iyileştirdikten sonra ona dinsel törenleri, nasıl uygulandıklarını ve insanların hayatlarına bu törenlerle dahil olabileceğini öğretirken zaman içerisinde herkesin severek katıldığı, doyasıya eğlendiği ve en önemlisi her şeyin mubah olduğu Dionysos Ayinlerinin başlamasına sebep olduğunun farkında mıydı? Bilinmez.

Dionysos’un dinsel ayinleri genellikle ormanlarda yapılır ve insanları yanındaki Maenadlar ile bizzat kendisi gezerek davet ederdi. Çılgın Kadınlar olarak bilinen Meanadlar ellerinde Dionysos’un sembolü haline gelen ve bereketi temsil eden sarmaşıklı bir değnek taşıyarak insanları ayinlere katılmaları için teşvik ederlerdi. Dionysos’un şüphesiz ki insanlara en büyük armağanı olan ve onları hayatın sıkıntılarından uzaklaştıran şarapla düzenlenen ayinlerde kadınlar deri elbiseler giyip başlarına sarmaşıklardan yapılmış taçlar takarlar, bayılana kadar Dionysos’un etrafında dans ederler, avlanmış hayvanların etlerini çiğ olarak yiyip cinsel ve dinsel coşkularını en üst düzeyde yaşarlardı. Yani ayinler esrik cümbüşlere dönüşür, katılanlar zevk içinde vakit geçirirlerdi.

Dionysos her ne kadar tanrıların en umursamazı olarak görünüp sadece eğlence, dans, şarap ve seksle ilişkilendirilse de aslında saman alevi gibi birden parlayan öfkesiyle verdiği cezalar, acımasız olmasının yanında sadece suçluların değil masumların da Dionysos’un yaratıcı cezalarından paylarını almasına sebep olurdu. Bu yüzden insanlar, Dionysos ile eğlenmeye bayılırlar ama onu kızdırmaktan hep uzak dururlardı. Bunca ziyafetin ve eğlencenin arasında Girit kralı Minos’un kızı Ariadne’ye aşık olan Dionysos, onunla evlendi ve birliktelikleri geleceğin sayısız kralına  ev sahipliği yaptı. Dionysos, annesini hiç tanımamış olmasına rağmen Yeraltı Dünyası’na gidip Hades’le yaptığı bir anlaşma sonucu Semele’yi oradan çıkarmayı başardı ve bununla beraber annesinin Olympos Dağı’nda tanrılarla beraber yaşayabilmesi için Hera’yla arasını bile düzeltti.

Dionysos eğlenmeyi en çok seven tanrı olarak tanınıp, zamanının çoğunu dünyada, diğer tanrıların uzak durmayı tercih ettiği insanlarla yaptığı ayinlerde geçirse de tüm bunlara rağmen Zeus’un oğlu olarak Olympos’un on iki tanrı arasındaki yerini hep korudu ve insanların en çok sevdiği tanrılardan biri haline geldi. Günümüze bakarsak, Antik Yunan döneminde Dionysos adına düzenlenen bağ bozumu şenlikleri işleyen zamanla değerini kaybetmedi, özündeki şarap ve eğlence konseptini korumakla beraber sadece ufak değişikliklerle geleneksel olarak kutlanmaya devam etmektedir.