"Türkan Şoray'ın İzzet Günay'a dediği gibi;-Sevgi de yetmiyormuş..Çok eskiden rastlaşacaktık...!"
Siz hiç birine geç kaldınız mı?
Bilseniz, sevgiyi başka zamanlarda başka insanlara sarf edemeyeceğiniz biri olduğunu ah bilseniz hiç vakit kaybeder miydiniz? Sevginin gerçekten anlam bulacağı ve o sevginin sizi bu dünyanın en mutlu insanı yapacağını bilseniz hiç geç kalır mıydınız? Şiirlerin o en bitirici satırında bahsi geçen ithafların öznesi olacağını bile bile geç kalır mıydınız?
Kalmazdınız değil mi? Kalmazdınız ben de kalmak istemezdim çünkü yaşanılacak o sevdaların en hararetli anlarına siz de ben de kimsecikler de geç kalmazdı ama ben öyle yada böyle geç kaldım. Kaldım ve kalınmaması gereken ve kalmamak için elden ne gelirse dilden ne gelirse yürekten ne gelirse varınız neyse yokunuz neyse ortaya koyup en büyük bedellerin acısını kabullenip ne yapıp edip geç kalmamak için uğraşacağınız o sevdanın en deli haline inanın geç kaldım inanın ki geç kalmaların en istenmezine geç kaldım. Kalakaldım.. Elden gelen yetmedi dilden gelen yetmedi varım yetmedi yoğum yetmedi ve en kötüsü sevdam dahi yetmedi.
Nazım Hikmet de geç kalmış Irak kalmış olanlardan olacak ki acının bedenini hapsetmesini duyurmak isteyenlerden olmuş.
Bir adın kalmalı geriye,
Bir de o kahreden gurbet.
Beni affet!
Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç.
Geç kalmaların hep bir bedeli olmuştur ve olacaktır ancak böylesi bir geç kalmanın böylesi bir gece kalmanın bedeli yüreğinizin içerisine tanrı tarafından bahşedilen sevgiyi kaybetmek olmuştur ve şaşmaz bir beynelmilel gerçeklikle olacaktır. Sevmek kadar asil bir duyguya ayrılan intihar şekli ancak böylesi olurdu ve hiç bir intihar bu kadar haklı bir mazerete sahip olamayacaktır.
Herhangi bir acı değil bu afyonla dahi hissi bir anda olsa sönsün. Öyle bir acı düşünün ki elem hastalıkların devası dahi ihtimallerde mümkün kılınabilecek iken bu dünyanın belki de çaresi mümkün kılınmamış belki de geç kalanlara özgü bir lanetiymiş gibi insan yüreğinde dinmez dinmek bilmez öldürmez ama her gün yeni bir ölüm yaşatan ve tarifi ancak böyle mümkün olan bir acıdır.
Limandan son bir gemi kalkıyor ve senin bu gemiye binmen yaşam kadar elzem ancak gemiye güvertesinden son bir defa el sallayanları görebileceğin andasın. sözün Ha ruhun candan çekilişindeki o son nefes ha o geminin yol alıp sadece güverteden sallayanları görmen fark yok. Ha gözlerin o güzelliği son kez görmüş ha azraile son sözünü söylemiş olman yani bir veda ama vedadan daha ağır bir ayrılışın bin asırlık hikayesi.
Çok yorgunum
Beni bekleme kaptan
Seyir defterini başkası yazsın
Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman
Beni o limana çıkaramazsın
Beni o limana çıkaramazsın
Ve son defa lanet dolu cümleler sarf edersin ve lanet dolu cümleler rüzgar gibi geri çarpar çehrene. Bir mahkumun idamında tekmeyi vurmuşsun da son nefesinde mahkumun masumiyetini öğrenip o veda dolu bakışlarını evladının gözlerinde görmen gibi acı ve kehanetin gerçekliğe bürünmesi. Vakit geç, ölüm erken ve af dilemek faydasız.
Velhasıl kelam vaktin kıyımını yaşayanların sözüdür bu, "kaybetmek için erken sevmek için çok geç".
Geç kalmayın hiç bir mutluluğunuza, kızıl elmanıza, Musa'nın Tur Dağına, sevdanıza geç kalmayın ve ruhunuzu geç'in mapushanesine mahkum etmeyin. Dilsiz isen yaz! Yüreksiz isen cesurluğu yaşa! Bedeli ağır olur deme! Tarifi imkansız olsa da geç kalanların yaşadıklarını dün Nazım bugün Nazımca yaşayanlar dağa taşa yazmaya bedeli ise bitmez bir azap olmaya devam ediyor...
Gökyüzü karışıksa kuşların işi.
Ya içim içime sığmıyorsa?
Ne denir; kötüdür insanların gidişi...
- Edip Cansever Güzel Cümleler
Yorum Bırakın