Bitmiyor, ne yazık ki ülkemizde tarihle, tarihi eserler ve doğal güzelliklerimizle savaşımız bitmiyor. Altında binlerce yıllık kültür, medeniyet yatan yerleri, güzelliği ile hepimizi büyüleyen doğal güzelliklerimizi hak ettikleri değer vermeyi uzun süredir beceremiyoruz. Bazılarını restorasyon adı altında kaybederken, doğal güzellikleri de 'yapılaşma' adı altında bir bir kaybediyoruz.
Bu sorundan en son canı yanan yer ise Salda Gölü oldu. Bembeyaz kumsalı ve turkuaz renkli suyuyla son dönemin popüler olan adreslerinden olan Salda'yı hep birlikte geri dönüşü olmayan bir yola soktuk. İmara açtık, doğal yapısına müdahale ettik ve son olarak da Salda'yı kuraklığa terk ettik. Evet belki diyebilirsiniz ki 'Kuraklık doğal bir sorun' ama aslında bu biraz kendimizi kandırmak oluyor. Biz Salda için imar ve yapılanma planları hayata geçireceğimize, orayı bu ve benzeri tehlikelerden nasıl koruyacağımızı planlasaydık, belki de Salda Gölü şimdi bu durumda olmayacaktı.
Aslında Salda Gölü sadece en yakın örnek. Bizi,m tarih ve doğal güzelliklerimizle, çıkar ilişkilerimiz uğruna yok etmeye başladığımız yerlerden sadece biri. Biz bunu Hasankeyf'e de yaptık, Atatürk Orman Çiftliği'ne de yaptık, Apollon ve onun gibi birçok tarihi ve doğal yere de yaptık.
Hasankeyf'in dünya üzerinde benzeri yok! Yoktu çünkü artık kendisi de yok
Tarih boyunca birçok farklı medeniyete ev sahipliği yapmış, dünya ve insanlık tarihi açısından büyük öneme sahip noktalardan sayılan ve Türkiye’nin en önemli tarihi alanlarından olan Hasankeyf, Ilısu Barajı projesi nedeniyle yok oldu. Evet ne yazık ki yok oldu. Dünyanın başka bir ülkesinde göremeyeceğimiz bu durum için İngiliz gazetesi The Guardian'da ''İnsanlık geçmişine dair bu kadar nadir görülen fiziksel deliller, ne pahasına olursan olsun korunmalı'' ifadelerine yer verilmişti. Biz ne yaptık? Biz Hasankeyf'teki tarihi kamyonlarla başka yere götürerek göz boyadık. Ne yazık ki kültürü, tarihi kamyonlarla taşıyabileceğimizi düşündük.
Bir ağacı kestirmeyen Atatürk ve Atatürk Orman Çiftliği'ni yok edenler
Yalova'da yaptırdığı köşkte çınar ağacının kesilmemesi için yolun uzatılması talimatını veren Mustafa Kemal Atatürk'ün bize emanet ettiği Atatürk Orman Çiftliği! Çınar ağacının kesilmemesini isteyen Atatürk ve bugün bize bıraktığı Atatürk Orman Çiftliği'ni yapılaşma adı altında yok edenler... Aslında bu bile durumu özetlemeye yetiyor.
1925 yılında alınan ve çiftliğe dönüştürülen Atatürk Orman Çiftliği, birkaç sene özel izinle önce imara açıldı. Son durum ise içler acısı; Atatürk Orman Çiftliği'ndeki yeiş alanlar en az %40 kayba uğradı.
Restorasyon mu? O da bizde yok
Sadece imar izinleri ya da doğayı tahrip etmek ile yetinmiyoruz. Bir de 'restorasyon' adı altında tarihi eserlerimizi yok ediyoruz. Aslında sorarsak 'Yok etmiyoruz, yeniliyoruz' ama işin gerçeği öyle değil.
Şile'de Ocaklı Ada Kalesi olarak bilinen 2000 yıllık tarihi kaleyi 'restore' ettik. Yani aslında 'restore' etmemiz gerekirdi ancak onda da çok başarılı olduğumuzu söyleyemiyoruz. Elbette her restorasyon çalışması bu kadar 'kötü' sonuç vermiyor. İşlerinde çok iyi olan, gerçekten hak ettiği değerin verilerek restore ettiğimiz yerlerimiz var. Ancak insan yine de bunun bir elin parmaklarını geçemeyeceğini de biliyor.
Ocaklı Ada Kalesi birkaç sene önce restorasyona girdi ve yeni hali, artık bambaşka bir şey olmuştu.
Yorum Bırakın