Döngüsel Bir Varoluş Hikayesi: Before The Rain

Döngüsel Bir Varoluş Hikayesi: Before The Rain
  • 0
    0
    0
    0
  • ‘'Kuşlar çığlık atarak siyah gökyüzünde kaçışıyor, insanlar sessiz, beklemek kanıma acı veriyor.’'

    Açılış sekansında Mesa Selimoviç'ten bu alıntının yer aldığı, insanın var olma edimine dair tüm hissiyatları harekete geçiren bir anlatı: Before The Rain (Yağmurdan Önce).

    Yönetmen koltuğunda Milcho Manchevski'nin oturduğu ve kendisinin ilk uzun metraj yapımı olan 1994 yapımı film, 1995 yılında Venedik Film Festivali‘nden aralarında Altın Aslan, FIPRESCI ve OCIC ödüllerinin de bulunduğu 5 ödülle dönmüş ve toplam 12 ödül almıştır. 

    1991 yılında Soğuk Savaş'ın ABD ile birlikte iki kutbundan biri olan SSCB'nin dağılmasıyla başta Doğu Avrupa ülkeleri olmak üzere, Post-Sovyet rejimler Orta Doğu ve Balkanlar'da yaygınlaşmıştır. Ulusal kurtuluş hareketleri paralelinde bağımsızlıklarını arayan ülkeler bir dizi mücadelelere girişmiş, bu mücadeleler doğrultusunda 90'lardan bugüne Dünya haritasının son halini oluşturmuşlardır. Bu bağlamda özellikle 90'lardan 2000'li yıllarının başına kadar eski adıyla Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti olarak adlandırılan coğrafyada Slovenya, Bosna Hersek, Makedonya ve Kosova gibi ülkelerde kanlı iç savaşlar yaşanarak Yugoslavya'nın dağılışı gerçekleşmiş, sosyo-politik ve ekonomik yapılar; özne-yapı dönüşümleriyle, milli özelliklere dayalı devinimler gerçekleştirmiştir. Film, temelinde Yugoslav İç Savaşı'nda taraf olmak zorunda kalan sivillerin hikayesini ele alan bir hikayeye sahip olmasının yanında, kurguda içerik olarak katmanlı bir anlatıya sahiptir. Makedonya'da geçen filmde Yugoslavya'nın dağılış yıllarına dair sosyo-politik açıdan tümevarım yöntemiyle öznelerden yola çıkılarak genele hitap eden birçok mesaj verilir. Birbirlerinden farklı karakterler ve onların hikayeleri, masumiyet ve suç kavramlarını sorgulatır ve Balkanlar'dan Londra'ya kadar uzanan bir coğrafyayı dönemin tüm sosyal gerçeklikleriyle seyirciye sunar.

    Film kendi içinde 3 ayrı bölümden oluşuyor. Her bölümün kendi içinde simgelediği kelimeler yüzeyde göründüğünden fazlası, yani derinlerde çok katmanlı anlamlara sahip.

    “Zaman asla durmaz. Çember yuvarlak değildir.''

    Sessizlik yemini etmiş bir Hristiyan olan Kiril ve Peder arasında başlayan ve pederin ağzından dökülen bu kelimelerle tıpkı başladığı gibi biten aynı söz ve anlatı. Oysa başladığınız anla, biten anın arasında asla aynı olmayan yaşam, yani çember. 

    Çemberin başlangıcı yani aslında sonu: Kelimeler

    Her sahnesiyle seyirciye Anadoluda'ymış hissiyatı sunan kesitler, başlangıcın aslında son olacağını hissettirildiği ve müziklerin estetik bir araç olarak kullanıldığı insan ruhuna dokunan bir atmosfer. Arnavut kızı Müslüman Zamira ile Makedon ve Hrıstiyan Kiril arasındaki dilin sınırlarını aşan bir duygu, saf bir sevgi. Birlikte içinde bulundukları andan kaçmak istemeleri ama bir nevi bahsi geçen çemberde sıkışıp kalmaları. Son sahnelerinde Zamira'nın Kiril'e yaptığı sus işareti. Sevgi ve kelimelerin aşamayacağı anların yaşanması. Çaresizlik

    Çemberin İkinci Kısmı: Yüzler

    Tıpkı adlandırılışı gibi her anın ve belki de her hissin yüzlere yansıtılışı, yüzler üzerinden yapılan sembolik anlatılar. Alex, Anne ve Nick arasında kurulan aşk üçgeninin ötesinde devam ettiği hissettirilen bir savaş ve verilen kesitler. Alex'in fotoğraf çekmek adına gittiği Bosna'da bir savaş esirinin ölümüne yol açmasıyla çektiği vicdani sıkıntı ve 16 yıl önce ayrıldığı ülkesine, bir nevi çemberin son halkasına dönmesi. Anne'nin evli olduğu Nick'ten ayrılmaya çalışıp Alex'in peşinden gitme isteği ve dağılan Nick'in yüzü. Alex'in gitmeden önce Anne'ye verdiği fotoğraflarda görünen Zamira ve Kiril'in yüzü. Zamanın donuklaşması, gerçeklerin fotoğraflardaki basit yüzlere dönüşmesi, oysa biraz önce doruklarda yaşanırken acı, kasvet ve çaresizlik. 

    Çemberin Sonu, Fotoğraflar:

    Alex'in 16 yıl sonra ülkesine, topraklarına dönüşüyle başlayan hayatı. Taş evler, kır sofrası, etrafta oynayan ama silahlarla oynayan çocuklar, normalleşen kötülüğe yönelik simgeler. Birbirleriyle savaşmak, öldürmek için neden arayan köylüler. Alex'in bu ortamın sonu için bir çıkış araması, yol bulmaya çalışması ama çemberin buna müsade etmemesi. Yozlaşan insanlık karşısında, iyiliğe dair her şeyin erozyona uğraması ve sonundaki çöküş.

    Yönetmen Milcho Manchevski tarafından bir bakıma öznelerin nesnelere kavuşma çabası olarak 3 ayrı epizottan oluşturulan Before The Rain, anlatıda bir çember alegorisi kurmuştur. Çember insanlar tarafından yaşatılan kötülüklerin sürekliliği bağlamında hiçbir zaman yuvarlak değildir ve insanlar arasındaki benzer kötülüklerin yeniden ortaya çıkışına bir gönderme olarak, zaman hiçbir zaman ölmez. Friedrich Nietzsche'nin zamanın döngüsel ve yinelenen olaylar etrafında ebedi bir tekerrüre dönüştüğü "bengi döngü" yaklaşımı perspektifinde ele alınabilecek bu noktada; belki zalimlik ya da savaş asla bitmez ve sürekli tekrar eder ama her seferinde ulaştığımız nokta edindiğimiz kazanım farklıdır. Bu noktada ''çember yuvarlak değildir'' sözüyle çemberin bir nevi doğrusal bir yapıyla manipüle edildiğini söyleyebiliriz.

    Before The Rain filmi, çekim tekniklerinin ustaca kullanıldığı kamera ile gösterdiği nefis görüntüler ve kullanılan müziklerin etkileyiciliği eşliğinde, özden genele akış halinde olan bir eser. Kadrajın önünden geçen hayatın; yerli olanın, evrensele dönüşmesi ve aslında bizlere bizi, içimizde olanı göstermesiyle her seyrettiğimizde aynı tadı almamız muhtemel.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.