Metalin ‘’Demokrasi’’ Sohbeti: Murder King İle Röportaj

Metalin ‘’Demokrasi’’ Sohbeti: Murder King İle Röportaj
  • 1
    0
    0
    0
  • Ülkemizde Metal Müzik adına inşa edilen kaleye verdiğiniz büyük katkılar
    dinleyenler tarafından bilinen bir gerçek. 18 yılı aşkın zamandır süregelen
    birlikteliğiniz, ülkemizde tabiri yerindeyse adı az anılan bir müziğin yükselişe
    geçmesine sebep oldu. Bu durumda sizleri ekollerden biri haline getirdi. Sizi
    özellikle sizden sonra gelen nesil için ekol haline getiren duygu sizce nedir?
    Murder King’in mottosu hangi temeller üzerine kurulu?

     

    Öncelikle ekol haline gelmek gibi bir çabamız, niyetimiz yoktu. En büyük
    sebebi çok uzun bir süre, yaklaşık 10 yıl boyunca haftada 2 gün barda birlikte
    çalıyor olmanın aramızdaki uyumu oldu. Yapılmayan bir şeyi yapmak istedik,
    bizi bir araya bu getirdi. Bu da bu işten çok büyük keyif almamıza sebep oldu.
    Hep beraber bir şeyleri değiştirebilir miyiz bu ülkede müzikal anlamda diye
    düşündük ve bununla uğraştık. İlk cover yapmaya başladığımızda da amaç hep
    yapılmayanı yapmaktı. Cover bittiğinde de zaten oturmuş bir gruptuk. Şimdi
    kendi şarkılarımızla neyi değiştirebiliriz, bizden önceki saygı duyduğumuz
    grupların kopyası olmak yerine başka bir alanda biraz daha farklı neler
    yapabiliriz düşüncesiyle müzik yapıp kendimizi o kategoriye sokmak istedik.
    Grup 2002’de kurulduğunda şu anki kadro yoktu. Amacımız, yola çıkış hikayemiz
    muhalif olmak değildi. Metal müzikte Türkçe sözlü şarkılar yaparak farklı
    konulara değinmek istedik sadece.

     

    18 yıl önce gözlerini dünyaya açmış bir bebek gibi doğdu kucağınıza
    Murder King. Üretimleriniz ile büyüttünüz, müziğiniz ile beslediniz. Geçmişten
    günümüze arkadaş sohbetlerinde dahi adı geçince suların durulduğu Murder
    King’in bu denli sahiplenilmesi sizlerde nasıl hisler uyandırıyor?

     

     

    Biz büyük hayalleri olan, pembe pancurlu evler düşünen çocuklar
    değildik. Siyah giyinen, uzun saçlı, ortak dertleri olan çocuklardık. Piyasada bir

    açık vardı ve insanların da aynı zamanda böyle bir beklentisi olması karşılıklı
    olarak bir müzik grubundan daha fazlası olarak, bir düşünce şekli oluşturdu
    aramızda. Birbirimize iyi geldik diyebiliriz. Ve grubun ilk kurulduğu günden
    itibaren üyelerinin değişmiş olmasına rağmen hala bugün bile arkadaş
    kalmamız, Murder King’in bir grup gibi değil, aile gibi görünmesine de sebep
    oldu. Dinleyici de bunu gördü diye düşünüyoruz. Şu an Türkiye’deki popüler
    gruplar gibi “aa ünlüler erişilmezler” gibi bir tavrımız olmadığından, dinleyiciyle
    aramızda bir arkadaşlık kuruldu. Bu da bize her zaman daha rahat hissettirdi.
    Nereye gitsek yalnız olmadığımızı, o sıcaklığı hissettirdiler bize. Bize; “bizim
    çocuklar” demeleri hoşuma gidiyor. Çünkü birlikte yapıyoruz aslında bunu.

     

    Takdir edersiniz ki ülkemizde geçmişten bugüne metal ve türevi müzikler ile
    ilgili göze çarpan bir organizasyondan bahsetmek mümkün değil. Bu konuda
    yurt dışına oranla biraz vasat kalıyoruz sanırım. Merak ettiğim nokta, her şey
    Murder King’in elinde olsa bizleri nasıl bir festival bekliyor olurdu?

     

     

    Öncelikle bugüne kadar Türkiye’de bu organizasyonları yapanların çoğu
    bizim arkadaş çevremizden insanlardı. Bu nedenle bu organizasyonlarla ne
    kadar uğraştıklarını, hem maddi hem manevi emek harcadıklarını biliyoruz. Bu
    ülkede de çok başarılı organizasyonlara imza atıldı. Bunları atlamamız doğru
    değil. Bunun dışında her şey bizim elimizde olsa öncelikle ülkeyi daha iyi
    yönetirdik herhalde. Ülkedeki ekonomik sistemi değiştirmeden bahsettiğiniz
    büyük organizasyonlara imza atmak biraz zor. Şu anda bir festival yapmaya
    çalışsanız Dolar ve Euro’nun şu anki durumuyla yurt dışından birilerini buraya
    çağırmak maddi anlamda çok zorlayıcı olacaktır. Ekonomik durumu düzeltmek
    isterdik öncelikle. Bir de festival mantığını değiştirmek lazım. Beton zeminlerde,
    kapalı alanlarda yapmak yerine, şehrin içinden kolay ulaşılabilir, sahil
    kenarlarında ya da çim alan yerlerde festival yapmak isterdik. Bunun örneklerini
    son yıllarda da görüyoruz zaten. Kumsallardaki festivaller ne kadar sıcak olursa
    olsun her zaman daha yoğun geçiyor. Ve eğer bu bir heavy metal müzik
    festivaliyse bir sentez yaparak müzisyenleri çağırmak isterdik. Medyada daha
    çok gösterildiği için, onlar daha çok bilet satar mantığından çıkmak isterdik.
    Herkesin eşit şartlarda çalabileceği, hem zamanında popüler olan hem de yeni
    müzisyenlerin nefes alabileceği bir alan açmak isterdik. Şu an ne yazık ki eskiye
    rağbet yine maddi kaygılarla devam ettiğinden yeni müzisyenler kendilerine
    sahne bulamıyor. Bulsa bile en olmadık saatlerde sahneye çıkarılıyorlar. Bu soru

    her şey bizim elimizde olsaydı nasıl olurdu olarak yola çıktığı için bir de tabi
    medya tarafında, ya da bu işin resmi kanallarında onu söylemeyin, bunu
    yapmayan baskısına kesinlikle izin vermezdik.

     

    Keyifli sohbetimize özel bir soru ile devam etmek istiyorum, dünya olarak
    zor bir dönem yaşıyoruz. Elbette bu durumun ülkemizdeki bilançosu bizler için
    ağır oldu. Konumuz ile ilgili olan kısmına gelirsek bu dönemde birçok sanat
    insanı hayatından oldu ve belki de onlardan gelecek çok özel üretimlerden
    mahrum kaldık en önemlisi bir insandan mahrum kaldık. Eğlence sektöründeki
    emekçiler 1.5 yılı aşkın süredir işsiz. Süreç ile ilgili düşüncelerinizi ve kült haline
    gelmiş eserlerinizde anlatmaya özen gösterdiğiniz fikirlerinize dayanarak
    önerilerinizi merak ediyorum?

     

    Tabi bu biraz geç kalınmış bir durum. Çok öncesinde görüşlerimizi
    dinleselerdi çok daha rahat bir pandemi süreci atlatırdık. Yok sayıldık,
    ekonomiye bir değer katmadığımız düşünüldü, bizsiz de hayatın normal akışında
    devam edeceği düşünüldü ve ona göre önlemler alındı. Sektör olarak çok büyük
    bir yanlış yapıldı. Biz ve bizim gibi birçok sektör çaresiz bırakıldı. Parasızlık değil
    sadece, yalnız bırakıldık. Bizi amacımızdan kopardılar. Hayata tutunma
    şeklimizden kopardılar. Boşlukta bırakıldık. Bu nedenle kimi dostumuzu
    kaybettik, kimi sektör değiştirdi. Kaygılar büyüdü. Yine böyle bir şey olursa ne
    yaparız kaygısıyla müziği bırakanlar oldu. Bu kadar uzun zamanda bize layık
    görülen maddi yardım ise düşündürücü. Müzik sadece maddi bir şey değil,
    insanları manevi olarak da doyuran bir şey olduğundan insanlar bu kadar
    çaresiz hissetti. Bu çok üzücü. Tek önerimiz bundan sonrası olabilir. Bizi
    yönetecek insanların bizi görebilmeleri, sanata sanatçıya değer veren nitelikte
    insanlar olabilmesi.

     

    Her Sanat insanı için ilgi duyduğu tür kendisine özel duygular yaşatır.
    Müzikte ‘’sert’’ olarak tabir edilen türde üretimler yapıyorsunuz. Böylesi bir
    sertlik sizi dinlendiriyor mu? Yahut sizlerde nasıl hisler uyandırıyor? Sert
    mizaçlara sahip insanlar mısınız?

     

    Tanısanız çok seveceğiniz insanlarız aslında :) Yaptığımız müziğin sertliği
    biraz kullandığımız enstrümanlar, biraz da dinlediğimiz janrayla alakalı tabi ki.
    Metal müzik agresif bir müzik olduğundan sahneye de bu şekilde yansıyor
    elbette. Bu bizi görüntüde sert yapıyor. Aslında yaptığımız müziğin sahnedeki
    tavrı bu. Bu bizi yormuyor artık. Eleştirdiğimiz şeylere kızıyoruz biz.
    Gördüğümüz yanlışı söylemek bizi sert yapmıyor aslında, açık sözlü ve dürüst
    yapıyor diyebiliriz belki.

    Büyük emekler verdiğiniz mesleğiniz sizleri çok olay ile karşı karşıya
    getiriyor. Bir kısmı sizler için hatırlandığında gülünesi bir anı, bir kısmı ise belki
    de dönüm noktası yaratıyor. ‘’Hayatımın dönüm noktası’’ dediğiniz olay nedir?

     

    Grupta tabi bireysel olarak herkesin ayrı bir hikayesi vardır bu anlamda.
    Grup adına söylemek gerekirse sanıyoruz bizim için dönüm noktası Gezi Parkı
    eylemleri zamanı diyebiliriz. Ondan önce albüm yapmıştık, şarkılar hazırdı ama
    piyasaya daha çıkaramamıştık. Bugün yarın derken eylemlerle birlikte farklı bir
    aydınlanma da yaşadık elbette herkes gibi. Bu süreçte yeniden bir araya gelerek
    değerlendirdik. Hazır bir işi bozup yeniden bir sürece girmek hepimiz için zordu
    ama zamanı şimdi dedik ve Murder King tarihinde en büyük değişikliği bu
    anlamda yaptık diyebiliriz. Vokal değişimi de yine bu süreçte oldu.

     

    Uzun süre etkisinde kalacağım sohbetimizi, okurlarımıza sosyal ve müzikal
    hayatları ile ilgili verebileceğiniz tavsiyeler ile noktalamak istiyorum.

     

    Aslında kimse kimseye tavsiye verecek durumda değil yaşadığımız
    ortamda. Endüstrisi oluşmamış bir sektör için böyle bir ülkede tavsiye vermek
    küstahlığını yapmak istemeyiz. Müzikal anlamda hangi tarzda ilerlemek
    istediklerine onlar karar verecekler elbette. Ama bunun bir yarış olmadığını
    bilmelerini isteriz. Ben daha iyiyim şeklinde yaklaşmadan, daha önce yapılanlara
    bakarak nerde hata yapmamalarını ya da neyi daha iyi yapmaları gerektiğini
    görmelerini isteriz. Çeşitlilik her zaman iyidir. Hata yapmaktan da korkmasınlar.

     

    Bu keyifli sohbet için Murder King grubuna ve ilgisinden dolayı Sevgili Tuğba Badal'a şükranlarımı sunuyorum. Sevgiler.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.