Hem uzun süredir listemde izlenmeyi bekleyen ve bu liste vesilesiyle şans verebildiğim hem de bayılarak izlediğim yol filmlerinden yaptığım gözümün nuru film seçkim efenim.
1- 303 | IMDb: 7.5/10
Birbirinden habersiz iki üniversite öğrencisi olan Jule ve Jan birbirlerinden farklı sebeplerle Berlin'den yola çıkıyorlar ve bir noktada yola birlikte devam ediyorlar. Puanının hakkını veren çok tatlış bir yol filmi. Bunun yanında günlük hayatta düşündüğümüz, konuştuğumuz, konuşamadığımız konular üzerine çok güzel ve uzun diyaloglar yazılmış. İzlerken kendinizi o karavanda, yollarda, izlerde hayal etme ihtimaliniz yüksek benden söylemesi.
2- Pierrot Le Fou | IMDb: 7.6/10
Ne diyebilirim ki bu film hakkında? En en en sevdiğim Jean-Luc Godard filmi olmakla birlikte en iyi yol filmlerinden de biridir kendisi. İşinden kovulan Ferdinand bir anda sıkıcı hayatını, karısını, çocuklarını terk etmeye karar verir ve çocuk bakıcıları Marianne ile kaçar. Marianne'in evinde buldukları ceset ile birlikte peşlerine gangesterler takılır. Dram ve suç konulu bir film olarak geçmesine rağmen bence aynı zamanda çok şiirsel de bir film. Anna Karina, sen gerçekten süper bi şeysin. Ayrıca bir rivayete göre Jean-Luc Godard filmi senaryoya bağlı kalmadan doğaçlama olarak çekmiştir.
3- Paris, Texas | IMDb: 8.1/10
Gerçekten her film, her zaman izlenmiyor. Her filmin bir zamanı var, buna inanıyorum. Yüzyıllardır listemde duran ama hep gününü bekleyen Paris, Texas'ı bu liste vesilesiyle izledim ve çok sevdim. Film için çok akıcı, çok heyecanlı diyemem ama kesinlikle izlerken tatlı hisler bırakan, sonunda da içinizi bir tık buruk bırakacak bir film diyebilirim. Konusundan kısacık bahsedecek olursam Travis adında 4 senedir çöllerde kaybolan (kendi tercihiyle kaybolmak, kendini çöllere vurmak da diyebiliriz) bir ana karakterimiz var ve film bu karakterimizin tekrar sosyal hayatla, insanlarla, çocuğuyla ve eski eşiyle karşılaşmasını konu alıyor. Çekimi, müzikleri, replikleri her şeyi on numaradır bana kalırsa. İzlemeyen izlemeli, izleyenler de bir daha izlemeli.
4- The Darjeeling Limited | IMDb: 7.2/10
The Darjeeling Limited ise birbirleriyle kopuk bir iletişimi olan 3 kardeşin, babalarının ölümünden sonra yeniden bir araya gelmek için Hindistan'a gitmeye karar vermelerine konu alan bir filmimiz. Komedi desen var, oyunculuk desen akıyor, atmosteri desen çok hoş, renkleri desen zaten bildiğimiz Wes Anderson paleti, harika. Eğer daha önce bir Wes Anderson filmi izlediyseniz bilirsiniz ki filmleri yolculuk gibidir yani önemli olan nereye gittiğin değil, o yolculuğun kendisidir. Bu yüzden bu filmin sonunun da mutlaka çok net bir yere bağlanmasını beklememelisiniz ama dediğim gibi filmin akışı zaten yeterince tatlı olduğundan sonunda bi olayın patlamasına ihtiyaç duyulmuyor. Ha eğer hiç izlemediyseniz bence Wes Anderson sinemasına başlamak için uygun bir film. Zira kendisinin her filmi buna çok müsaittir çünkü hepsi birbirinden tatlı diyebilirim.
5- Limonata | IMDb: 7.4/10
Listemizin ilk ve tek Türk filmi. Bu da uzun zamandır aklımda olan ama izlemeyi ertelediğim filmlerden birisiydi. Babalarının ölüm döşeğinde olmasıyla birbirlerinin varlığından haberdar olan ve birlikte bir yola çıkan iki kardeşin hikayesi. Yönetmenimiz Ali Atay, oyuncularımız Serkan Keskin, Ertan Saban. Ertan Saban'ın şivesi bile beni güldürmeye yetti açıkçası, Serkan Keskin zaten nokta ya Selim karakterine nasıl da yakışmış. Ortaya çok tatlı, keyifli, komik bir film çıkmış. Hem güldüren, hem üzen, Türk yapımları arasında biraz underrated kalan ve değeri bilinmeyen bir filmimiz.
6- Thelma&Louise | IMDb: 7.5/10
Bu da afişine hep rastladığım ama nedense bende hiç merak uyandırmayan, listeye ekleyeceğim filmlere bakarken şans verdiğim bir film. İyi ki de vermişim. Şansıma genelde beni hayal kırıklığına uğratmayan filmler çıktı karşıma. Her neyse, bu filmimiz aslında suç konulu bir film. Üç günlük kısa bir seyahat amacıyla yola çıkan Thelma ve Louise'nin başına gelmedik şey kalmaz. Duraksamadan izledim dersem yalan olur. Benim modumdan kaynaklı mı film mi bazı noktalarda beni bir tık sıktı bilmiyorum tabi. Filmin akışına çok yakışan bi son yazmaları, aralarda kalbimizi tekleten Brad Pitt sahneleri, aralarındaki dostluk da benden ekstra puanlar topladı diyebilirim.
7- Wristcutters: A Love Story | IMDb: 7.3/10
Bu sefer bilmeden, duymadan, listeme eklemeden karşıma çıkan pat diye izlediğim bir film ile devam ediyorum. Güzeldi, hoştu ama çok da ayılıp bayıldım diyemem. Konumuz intihar eden insanların öldükten sonra gittiği, herkesin mutsuz, suratsız olduğu başka bir hayat ve burada yaşayan 3 kişinin yollarının bir yolculukta kesişmesi.Başroldeki kızın saç kesimini Chunking Express'deki Faye'ye benzettiğim için de 1 puan veriyorum bu filme. Onun dışında Eugene, yani sen nasıl komik ve tatlı bi adamsın ya? Filmde beni güldüren hatta kahkaha attıran tek karakter oldu. Sanırım sevemediğim tek detay ana karakterimizin dramatikliği ve sıkıcılığıydı yahu az canlan be adam öldün diye yani bu kadar bıkkın olunmaz ki.
8- Before Sunrise | IMDb: 8.1/10
LAST BUT THE BEST diyebilir miyim? Valla diyorum. Kalbimdeki yeri bambaşka. Yolculuk, gezme, tozma filmi deyince akla gelen ilk filmlerden birisidir ama hakkını da verir be. Mekan, karakterler, oyunculuk, diyalog, çekim hepsine 10/10 veriyorum. Abartı denildiğini duymaya tahammül edemem, sevince ölümüne severim. Celine ve Jesse bir tren yolculuğunda tanışıp, koca bir geceyi Viyana sokaklarında sohbet ederek ve yürüyerek geçirirler. Gerçekten övmeden durmak istiyorum, yapamıyorum. Before Sunset'i de bu listeye ayrıca ekleme gereği duymadım ama en az ilk filmi kadar sevdiğim nadir ikinci filmlerdendir. Teşekkür ederiz Richard Linklater. İzlemeyen varsa otursun bi gece ve bu filme bir şans versin.
Evet, listemin sonuna gelmiş bulunmaktayız. Umarım okuyanlarınızın hoşuna gitmiştir. Tişikkürler.
Bu listede olması gereken bir başka underrated film 2009 yapımı harika Sam Mendes filmi Away We Go. Oyunculuk, hikaye anlatımı, kadro, müzikler... Tatlı mı tatlı, iç burukluğuyla rahatlatan harika ötesi bir yolculuk hikayesidir :) Bir diğeri ise Jack Kerouac'ın On The Road romanından uyarlama ama pek hakkını verememiş 2012 filmi. Karakterler ve beat kuşağını, kültürel geçişi anlatması nedeniyle güzeldir ama film eh işte :D