Kültürün oluştuğu coğrafyalar politik, iktisadi ve sosyal alanlarda kendilerine özgül çeşitlilikler ortaya koymaktadır. Özellikle ideolojiden bağımsız düşünülemeyecek tüm bu alanların içerisindeki siyasi kültür, farklı dönemlerde farklı aktörleri öne çıkmaktadır. Bu bağlamda Garage Olimpo filmi, ele aldığı sosyo-politik meseleler hususunda 1976-1983 yılları arasında, bir Latin Amerika ülkesi olan Arjantin’de süre gelen baskıcı askeri yönetim dönemi açısından oldukça önemlidir.
Arjantin'de ordunun başındaki Jorge Rafael Videla Redondo'nun meşru devlet başkanı Isabel Peron'u görevden uzaklaştırmasıyla başlayan totaliter nitelikteki “Kirli Savaş” olarak adlandırılan bu dönemde bir çeşit devlet terörü uygulanarak en az 30.000’den fazla insan öldürülmüş ya da kaybolmuştur. Bu bağlamda sinemada öne çıkan “gerçekçilik akımı” açısından ele alınabilecek filmde; olaylar dönemin Arjantin hükümetince daha çok yasa dışı olarak tanımlanan bazı eylemlerde bulunan Maria, Maria’nın annesi Diane ve Felix etrafında şekillenmektedir. Devletin bir baskı aygıtı olarak antidemokratik biçimde her türlü “marjinal” bulunan görüş ve eylem sahibini tutuklama çabası, toplumsal cinsiyetin beden üzerindeki baskı uygulamaları, eğitimin sınıfsallığı, annelik ve diğer birçok sosyo-politik meselenin ele alındığı filmin daha hemen başında; Maria’nın fakirlere illegal şekilde okuma yazma öğrettiği için tutuklanması adeta yukarıda bahsedilen olguları ve filmin devamında olacakları özetler niteliktedir. Bu doğrultuda, filme konu olan Arjantin’deki baskıcı askeri rejim döneminin tarihsel süreci ve sosyolojik altyapısı filmin anlaşılmasında oldukça değerli olacaktır.
Marco Bechis’in yönetmenliğini üstlendiği Garage Olimpo filmi politik-eleştirel bir yapıttır. Öncelikle filmin ele alındığı döneme retroperspektif açıdan yaklaşmak dönemin koşullarını anlamak için önemlidir. ABD ile SSCB çekişmesi etrafında geçen Soğuk Savaş döneminde, özellikle Latin Amerika ülkelerinde siyasi otoriteler sık sık değişmiş ve bu değişimler genelde askeri yönetimlerce gerçekleşmiştir. Ekonomik ve siyasi güç mücadelelerin yoğun şekilde yaşandığı coğrafyada, iktidara gelen gruplar devletin güç tekelini, şiddeti meşru kılan yöntemlerle kullanmışlardır. Filme konu olan Arjantin de bu dönemde içsel dinamiklerin hararetli şekilde devinim halinde olduğu ülkelerden biridir. Bu kapsamda II. Dünya Savaşı’ndan sonra iktidara gelen Arjantin Devlet Başkanı Juan Domingo Peron; 1955’te askeri bir darbeyle devrilmiş, sürgün yıllarından sonra işçi sınıfının da desteğini arkasına alarak 1973 yılında yapılan demokratik seçimlerle tekrar ülkenin başına geçmiştir. Peron döneminde ılımlı totaliteryan bir devlet yapısıyla varlığını sürdüren Arjantin, 1974’te Peron’un ölümü ve 2 yıl sonra yeni bir askeri darbeyle sarsılmıştır. Filmdeki olayların gerçekleştiği dönem tam da askeri yönetimin iktidarı ele geçirdiği 7 yıllık sürecin içerisinde bulunmaktadır.
1976’dan 1983’e kadar devlet yönetimini ele geçiren asker, en temelinde sınıf ve cinsiyet eşitsizliklerinin devamlılığını besleyecek muhafazakâr, militarist ve ulusalcı bir kimlik inşası amacıyla tüm muhalefeti susturmuş hatta kökünü kazımıştır. Bu bağlamda filmdeki ana karakter Maria; askeri cuntaya karşı olan bir örgütle bağlantısı bulunan, ülkedeki gettolarda eğitimsiz olan insanlara okuma yazma öğreten birisidir. Bu husus en temel haklardan biri olan eğitim hakkının sınıfsal bir perspektifle eşitsiz bir biçimde gasp edildiğinin göstergesidir. Hiç şüphesiz bu olay aynı zamanda diktatörlüklerde sıklıkla görülen sansür ve yasaklı kitap uygulamalarının da bir uzantısıdır.
Marjinal bulunan her ses “kesilmek” durumundadır. Nitekim filmin başında Maria’nın evine baskın düzenlenir ve ordu tarafından tutuklanır. Annesi Diane’ye kızının 23 numaralı karakola götürüldüğü söylenir ancak Diane karakola gittiğinde kızının oraya hiç getirilmediği söylenir. Dönemin Arjantin askeri rejiminin hukuksuzluklarına bir örnek teşkil eden bu durum; tutuklamaları meşru kılmak adına yasallık söylemi içerse de karakola dahi götürülmeyen Maria’nın ve diğer insanların, “Olimpo Garajı” adı altındaki işkence uygulamalarının yapıldığı gizli alana götürülmesiyle insan haklarını hiçe sayan bir siyasi yapıyı gözler önüne sermektedir. Nitekim burada bir çeşit sorgulamaya tabi tutulan insanlar, sürecin devamında uçaklara bindirilerek okyanusun derinliklerine bırakılacaktır. Bu durum tarihsel gerçeklikle paralel olarak ortadan kaybolan "marjinal" görüşlü insanlara yapılan insan hakları ihlallerini ve bunların ne olduğuyla ilgili yapılan isabetli bir yorumdur. Gerçekten Askeri Diktatörlük yıllarında sonradan belgelenenlerin dışında 30.000’den fazla insanın kaybolduğu ve uçaklara doldurularak denizlere atıldığı tahmin edilmektedir. Filmde, devam eden süreçte Diane kızını aramaya koyulacak, Olimpo Garajı'ndaki işkencecilerden biri olan Texas ile anlaşacak ancak Texas tarafından öldürülerek sessizliğe gömülecektir. Bu husus yine askeri cunta döneminde Arjantin’de gerçekleşen “Mayıs Anneleri” hareketine yapılan bir atıftır. İlk kez 1977 yılında Mayıs Meydanı’nda bir araya gelen küçük grup, çoğu şehir dışından kasabalardan gelen, büyük bir kısmının okuma-yazması bile olmayan ve de korku içinde olan annelerden oluşmaktadır. Net olan tek şey ise hepsinin görünür ve fark edilir olma isteğidir.
Garage Olimpo filminde işlenilen dönem ve kurgusal yöntem açısından dönemin sosyal ve siyasal konjonktürünün hepsine temas ettiği söylenilebilir. Film daha açılış sahnesinde Beunos Aires’e kuşbakışı bir manzarayla bakmamızı sağlamaktadır. Görüntüler ilerlerken zaman zaman gettoların, zaman zamansa büyük gökdelenlerin ve şehirliliğin gösterildiği kuşbakışı manzaralar, sosyolojik açıdan sınıfsal eşitsizliği gözler önüne sermektedir. Buna göre ülkedeki özellikle mülk sahibi ve cunta hükümetiyle yakın olan kesimin varlığı ve ABD’nin birçok Latin Amerika ülkesinde uyguladığı bir ekonomi politik uygulaması olan sermaye aktarımı ve ucuz iş gücü sağlanmasını destekler niteliktedir ve zengin ile fakir arasındaki uçurumu özetlemektedir. Uzak plan çekimlerle Henri Lefebvre'in "metaların mekânda üretiminden mekânın meta olarak üretimi" olarak tanımladığı kentlerin eşitsiz yeniden üretimi ve metropolitanlaşma gözler önüne serilmektedir.
Bütün bunlarla birlikte filmdeki siyasi ve ideolojik eleştirel yaklaşım sinematografik parselleşmenin bütün cephelerini kapsayan genel bir eklemlenme alanı içinde iş görmektedir. Bu anlamda filmin çoğu sahnesinin geçtiği Olimpo Garajı’ndaki görüntüler eleştirelliği doğrulamaktadır. Totaliter rejimlerdeki hukuksuzlukları özetler nitelikte yasa dışı bir şekilde insanlar işkence merkezi haline gelen garaja götürülür. İşkence alanı soğuk ve karanlıktır. Maria ve diğer tutuklulara işkence yapılırken radyoda hareketli müziklerin açılması, işkence görevlilerinin pin pon oynaması ve işkence edilenlere karşı olan rahat tutumları yasa dışı şiddetin normalleştiği bir siyasi iklimi gözler önüne sermektedir. Yine filmde Maria başta olmak üzere cuntanın uyguladığı politikalara karşıt görünen her türlü eylemin baskılanması ve eylemlilik içerisinde bulunanların tutuklanmasıyla ardından infazların gerçekleştirilmesi dikdatörlüklerin uygulamış olduğu antidemokratik ve insan haklarını hiçe sayan siyasetin niteliklerini doğrulamaktadır.
Yönetmen Bechis'in karşısına aldığı bir diğer toplumsal mesele olan"erkeklik" ve bu husustaki yaklaşım, konjonktürel açıdan erkek egemen sinemada kadınların kendilerine ait bir anlamlama sistemi içinde değil, erkek bilinci açısından temsil ettikleri anlam açısından sunulduklarını kabul etmektedir. Filmde buna paralel olarak Maria’nın işkence sahnelerinde Maria’yı nitelemek için işkenceci erkeklerin kullanmış oldukları “piliç” söylemi, kadın üzerindeki beden siyaseti meselesini toplumsal cinsiyet açısından nitelemektedir. “Erkeklik” bilinci açısından kadın bedenin değersizleştirilmesi ve aşağılanarak bir çeşit meta haline gelmesi; Olimpo Garajı’ndaki Maria’nın bedenine verilen elektrik sahneleri ve Maria üzerindeki söylemlerle gözler önüne serilmektedir. Ayrıca bir sahnede Texas karakterinin Maria’yı taciz ettiği ve Felix’in gelmesiyle bunun engellendiği görülmektedir. Yine bu hususta ele alınması gereken bir diğer mesele Felix’in Maria’ya karşı olan tutumudur. Felix Maria’nın evinde kiracıyken Maria’ya aşık olduğunu belli etmiş ancak istediği karşılığı alamamıştır. Ardından Maria’nın tutuklanması ve Olimpo Garajı’na götürülmesiyle, Felix’in ordunun işkence için görevlendirdiği birisi olduğu anlaşılmaktadır. Felix’in Maria’nın durumunu kullanarak kendisini garajdan çıkış noktası olarak göstermesi ve bu doğrultuda istediklerini yaptırma istenci Maria’nın ona karşı olan hissizliğini manipüle etme noktasındadır. Felix Maria’ya aşık olduğunu gösterir ve onun durumunu kullanarak ondan yararlanmaya çalışır ancak Maria’nın Felix’e olan tutumundan ona sevgi duymadığı, filmin sonlarında birlikte bir günlüğüne dışarı çıktıkları bir sahnede Maria’nın ondan kaçmaya çalışmasıyla gün yüzüne çıkmıştır.
Garage Olimpo filmi; sunduğu tarihsel gerçeklikleri sosyal, kültürel ve politik alt yapılarla başarılı bir şekilde destekleyerek, Arjantin’de Kirli Savaş Dönemi olarak adlandırılan 1976-1983 askeri cunta yönetiminin uyguladığı antidemokratik uygulamaları gözler önüne seren bir filmdir. Film aynı zamanda yer yer şehir manzaralarını göstererek dönemin Arjantin’inin yaşam standartlarının sınıfsal bir eleştirisini yapmaktadır. Bu anlamda filmin yönetmeni Marco Bechis sinemadaki “gerçekçilik” akımı doğrultusunda Latin Amerika Sineması’nın başarılı bir örneğini vererek, seyircide sanatsal kaygıyla birlikte politik bilinç oluşturmaya çalışmıştır. Ayrıca filmdeki Arjantin gibi, dönemdaşı olmakla birlikte ona yakın bir coğrafyada bulunan Şili’deki totaliter Augusto Binochet yönetimindeki benzer askeri rejimler gibi örnekler de, bu coğrafyadaki ülkelerin II. Dünya Savaşı sonrası dönemde yaşadığı zorlukları ve merkez sermaye ülkelerinin Güney Amerika'daki çevre ülke hükümetlerini etki altına almalarıyla ülke içi siyasi hizipleşmenin getirmiş olduğu yozlaşma adına dikkat çekici örneklerdendir. Filmin ele aldığı tema bağlamında çıkarım yapmak gerekirse; günümüz Latin Amerikası'ndaki patrimonyal yönetimlere karşı kendini çoğu zaman göstermekte olan toplumsal hareketlilik ve buna bağlı olarak gerçekleşen sivil itaatsizlikler, temel anlamda ele alınan coğrafyada geçmişte yaşanan olumsuzluklara karşı oluşmuş bir kolektif bilincin bir anlamda yansımasıdır.
Yorum Bırakın