Toplum içerisinde yer edinmeye çalışan her birey biraz eksik kalmış demektir. Dünya düzeninde, yapması istenilen ve yaptıkları bu denli eleştirilen başka bir canlı türü maalesef mevcut değil. Toplum tarafından kabul görme ve saygınlık kazanma dürtüsüyle hareket eden her birey ve toplum her daim düşüşe geçer. Bu engellenemez bir durumdur. Toplumun gelenek ve göreneklerini devam ettirme çabası gayretinin, bireyleri zorlu koşullara ittiğini görmekteyiz. Bunun süregelmesi de cabası.... Her yüzyıl bu durum tekrarlanarak önümüze sunulmakta ve toplumlara aşılanmaktadır. Nasıl oluyor bilmiyorum ama problem oluşturan tüm unsurlara bakın, insanlar neyi, ne kadar eleştirirse eleştirsin bir şekilde kabulleniyor veya kabul etme mecburiyeti adı altında yollarına devam ediyor.

Kabullenmek...  Toplumların laneti gibi bir şey sanıyorum. Kabullenilen her düşünce ve her hamle bireyleri daha da sınırlandırıyor. Bu sınırlandırmalar toplumları görünmez bir biçimde suça yöneltiyor. Okuduğumuz her habere lanetler savururken hiç düşünmüyoruz neden? Yani neden bu kadar kötülük çoğaldı, insanlar neden artık mutlu değil? Kimse bunları sorgularken empati kurmuyor... Sadece ve sadece lanetler okuyup, paylaşımlar yaparak görevini tamamladığını düşünerek iç rahatlatıyor. Bir birey doğumundan, eğitimine kadar nasıl yetiştirildiyse ve nasıl bir ortamda büyüdüyse o şekli alıyor. İstisnai durumlar tabi ki mevcut ama bu etmenler bireyin yaşamını yönlendirmesinde temel etken.. Daha sonralarında ise arkadaş çevresi ve toplum devreye giriyor. Toplumun baskısı o kadar güçlü bir etken konumda ki, bireyi toplumdan soyutlayabilecek ve suça yönlendirebilecek düzeydedir. Toplumdan soyutlanan kesimlere baktığımızda bunu hemen görebilmemiz mümkün olmayabilir. Daha detaylı incelediğimizde ise suç işleyen ve kötülük diye adlandırdığımız olayların baş kahramanları ailesi tarafından ve çevresi tarafından dışlanan bireylerdir. 

Bu baskılar, fiziksel, psikolojik veya sosyal... Günümüzde bu kadar şiddete meyilli bireylerin ortaya çıkması bir anlık değil.. İşte bunun farkına vardığımız vakit bu yaşanılanların önüne geçebiliriz. Tüm bu yaşanılan olaylar bizlere gösteriyor ki toplumu anlamak istiyorsak önce bireyi anlamalı ve bireye öncelik vermeliyiz. Birey sağlıklı bir yaşam sürdürdüğü müddetçe toplum kendiliğinden düzelip gelişme gösterecektir.

Yaşanılanlara bir de farklı taraftan bakmak gerekir. "Popüler kültür" ve "Popülarite" kavramının insan yaşamına bu kadar dahil olması da toplumları yönlendirmektedir. Yönlendirilen toplumlar diyorum çünkü popüler kültür tüm dünya ülkelerini yönlendirici vaziyette...  Şuan herkesin bildiği ve taptığı derecedeki bir sanatçı  çıkıp dese ki benim için şunu şunu yapın, milyonlarca insan sorgulamadan sırf tanınırlığı ve ünlü oluşu sebebiyle kendini buna mecbur hissederek bu eylemi gerçekleştirecektir. 

Sırf popülariteye ayak uydurmak ve dışlanmış hissetmemek için milyonlarca birey ve bunları oluşturan toplumlar istenilen taraflara yönelerek kendini ispatlama yoluna başvuracaktır. Bu yönelimler de bireylerin kendine yabancılık hissetmesini hızlandıracaktır.