Metropol yaşamı nasıl ki o gösterişin ardında zorluklar, kalabalık ve gürültüler barındırıyorsa, birey ve toplum da zamanla bu yaşantıya benzemektedir. İnsanlara her baktığımızda gülüp eğleniyor sandığımız kim varsa ardında yaşam sıkıntısı ve zorluklar gizlemektedir.

     Metropol, çarpıklığın ve modernitenin göz hapsine aldığı, merkezi alanların adıdır. Metropol kavramına genel tabiriyle baktığımızda; mega olan, gelişmişliği yansıtan ve moderniteyi içeren bir olgu olarak tanımlayabiliriz. Metropol kavramını derinlemesine incelediğimizde ve ruhunu görmeye çalıştığımızda karşımıza farklı tanımların çıktığını görmek mümkündür. Her ne kadar fiziksel açıdan yorduğu düşünülse de ruhen insanı zamanla yıpratan bir mekanizmaya dönüşmektedir. Bu olgunun somut versiyonu, insanların yüzüne ve davranışlarına yansımaktadır. Zamanın gözlemiyle beraber insanlarda fark edilen umutsuzluk hali, bıkkınlık ve tahammül seviyesinde azalma gibi kavramlar yerini almaktadır. Gelişmişliğin ardında gizlenen o daralma ve kalabalıklaşma hali bireyde dönüşüme sebep olmaktadır. İnsanlar üzerinde ve daha sonrasında toplum düzeninde ortaya çıkan sosyopatik davranışların yaşanması metropol yaşamıyla pekişmektedir. Bireye ve topluma sunduğu hizmetler karşılığında hayranlık duygusu uyandıran “metropol yaşamı” görüldüğü kadar kusursuz değildir. Yaşamı, disiplinler arası düzeni, insan ilişkilerini kalıplaştıran ve bu süreci hızlandırandır. Hem metropol yaşamını hem sosyalliği irdelediğimizde ise bireyin içsel ve dışsal yapısının farklılaştığını görebilmek mümkün. Şehir yaşantısının bireyin üzerinde oluşturduğu; “özgür bırakılmış kafes” teması bu durumu daha da perçinlemektedir.  Bu durumun zamana yayılmasıyla beraber oluşturduğu kalıp; metropol düzenin bir diğer olumsuz yönünü bizlere yansıtmaktadır. Metropol yaşantısı beraberinde doyumsuzluk/acelecilik ve iletişim yoksunluğunu da arttırmaktadır. Gördüğümüz o kusursuz güzelliklere, bir de farklı açı ile bakmanın faydalı olduğunu düşünenlerdenim.  Zamanın ilerleyişi ile yaşam standartlarının yükselişi önüne geçilemez bir hal almaya başlamış ve bu durdurulamaz hız, metropol yaşamında çarpıklaşmayı daha belirgin hale getirmiştir. Bu sürecin getirisi olduğu kadar götürüsü de mevcuttur. Toplumsal bağlamda baktığımızda da metropol düzeninin insanda yarattığı değişimlere şahit olmaktayız. İnsan benliği yaşadığı yerin şeklini almaya mecbur bırakılmakta ve adaptasyon süreci sonrası, yaşadığı yere ayak uydurarak hayatına devam etmektedir. Gösterişin göz önünde tutularak, karmaşık düzenin perdelendiğini görebilmek mümkündür. Bireysel sorunlar zamanla toplumsal sorunlara evrilmekte ve tüm insanlığı etkisi altına almaktadır.