Değinilmeyenler

Değinilmeyenler
  • 2
    0
    0
    0
  • Bilim, bulguları hep deneyler üzerinden inşa etmiştir. Bilim, bilim olduğu için bunu yaparken, ülke yönetimleri de bu yola başvurmuştur. Toplumlar deneysel yollarla geliştirilmeye çalışılmış ve zorlu sürece girmiştir. Toplum sabit varlıktır. Her istenilen zaman diliminde değişim gösteremez ve bu toplumun dinamiğidir. Bu yapıya uygun biçimde hareket edilmesi gerekmektedir. Ekonominin ve yargının deneysel biçimde ele alındığı ve uygulamaya konulduğu çağlardan geçiyoruz. Düşünsenize bir yasa çıkartılıyor ve sonucuna göre davranılmazsa değiştirilmesi kararına varılıyor. Korkunç... Bir toplum ortaya attığı fikre sahip çıkamıyor veya arkasında duramıyorsa körelmeye mahkûmdur. Bakınız, eski çağlardan bu yana değişen tek olgu deneme yanılma mı dersiniz? Zamanında hiç bilinmez dönemlerde de bile toplumlar önlerini açarak ilerlemiştir. Günümüzde geriye gitme yanılsamasını nasıl kendimize açıklıyoruz? Ya da açıklayabiliyor muyuz? Önümüzde bu kadar kaynak, örnek, yaşanılmış varken nasıl olur geçmişin ötesinde yaşamaya doğru evriliriz.  Mantık arayamayız, yoktur çünkü biliriz. Halkın nabzına göre şerbet vermeye çalışıldıkça toplum gelişme gösteremiyor, algı yöntemiyle daha da çıkmaza sürükleniyor. Bu algıyı değiştirmeye çalışmak imkânlar dâhilinde bile gözükmüyor. Çıkarılan her doğru veya yanlış zamanla değişim gösterebiliyor. Bunun garantisini kimse veremiyor. Bugün ortaya atılan fikir bir zaman sonra lanetlerle ifade edilebiliyor. Günümüz çağında bu duruma şaşıramaz hale geldik. Neyin doğru olduğu, neyin yanlış olduğu toplumun gözünde çıkmaza girmiş vaziyette. Bakılan yön ne vakit genişlerse o zaman aydınlık günler yakındır. Baktığımız yönleri genişletip, farklı açılara yönelmek hiçbir zaman bireyi yanlışa sürüklemez aksine ufkunu açar, anlayabilmesini kolaylaştırır. İstiyoruz ki insanlar hep aynı noktaya baksın ve aynı düşüncelere odaklansın, böyle bir şey söz konusu dahi değil. Farklı noktalara ayak basar ve orada saklı kalan düşünce yapılarını ortaya çıkarabilirsek, bir olmayı topluma aşılayabiliriz. Ayrıştırıcı dilden uzaklaşır ve deneysel yollara başvurarak toplumların hassas noktalarına ilişmekten vazgeçersek, inanın bir şeyleri başarmaya adım atmış oluruz. Yazımı, öncü lider olan kurucumuz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün sözüyle tamamlamak isterim: "Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden içerdeki cephenin suskunluğudur."


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.