KORKU SİNEMASININ EN COŞKULU, EN ŞİDDETLİ HALİ: GIALLO

KORKU SİNEMASININ EN COŞKULU, EN ŞİDDETLİ HALİ: GIALLO
  • 2
    0
    0
    0
  • Nedir bu giallo?

    Öncelikle "giallo" teriminin nereden geldiğiyle başlayalım. Giallo, Amerikan yazarların yazdığı dedektiflik/suç temalı kısa öykülerin Arnoldo Mondadori Editore isimli İtalyan yayınevinin İtalyancaya çevirerek yayınladığı "Il Giallo Mondadori" isimli seriden gelmektedir. İtalya'da oldukça ilgi gören bu serinin elementleri bir takım değişikliklere uğrayarak da olsa tabii ki cesur yönetmenler tarafından sinemada da vücut bulacaktır.

    Giallo sineması deyince hemen aklımıza gelen birkaç şey vardır. Bunlar; estetik kamera hareketleri, yoğun kırmızı-mavi-yeşil renk kullanımı, detaylı ve kalabalık mekanlar, bir katil ve öldürülen kadınlar... Temeline baktığımızda diğer korku alt türleri kadar kendini belli eden yönleri yoktur giallo sinemasının. Slasher türüne yakın olarak bahsettiğim görsel dil en önemli unsurudur. Aynı zamanda müziğin de ön planda olduğu bir türdür. Genellikle hareketli elektro müzik kullanılması türe oldukça yakışır. Müziğin patladığı sahnelerde katil-kurban arasında gerilimli bir kovalamaca ya da normal bir korku filminde göremeyeceğimiz dozda şiddetli ve kanlı cinayet sahneleri görürüz. Usta giallo yönetmeni Dario Argento ile çalışmaları bulunan İtalyan progresif rock grubu "Goblin" giallo müziği denince akla gelen ilk isimdir.

    Giallo her ne ne kadar şiddet içeren sert bir alt tür olsa da oldukça önemsediği bir husus daha vardır: cinsellik. Tadında ve dozunda kullanılan cinsellik seyircinin ilgisini toplar ve kısa süre içerisinde o çıplak bedenleri kanlar içinde görürüz.

    Türün en iyi örnekleri

    Tutti i colori del buio, 1972 yılında çıkan, yönetmenliğini Sergio Martino'nun üstlendiği türün güzel örneklerinden birisidir. Bahsettiğim cinsellik kullanımının en estetik halini barındıran film, bir trafik kazasında doğmamış çocuğunu kaybeden Jane'in kabusları üzerinden ilerlemekte. Uykusunda onu sık sık ziyaret eden mavi gözlü adam tarafından bıçaklı saldırıya uğramaktadır. Bir süre sonra rüya ve gerçeklik birbirine karışacaktır.

    Giallo deyince akla gelen ilk yönetmen Dario Argento'nun "en giallo" filmiyle devam edelim. 1975 yılında vizyona giren Profondo rosso türün yayılmasında en önemli filmlerden birisidir. Aynı şekilde Argento da kendi sınırlarını belirlemiştir zira filmdeki şiddet sahneleri hemen herkesin kaldıracağı türden değildir. Jazz piyanisti Marcus bir cinayete şahit olur ve katili bulmaya koyulur. Konusu bu kadar basit olsa da görsel dili, korku ögeleri, kurgusu ve özellikle akıllara kazınan müziği filmi en iyi giallo örneklerinden biri yapmaktadır. 

    Giallo türü klasik suç türünden sıyrılan ve farklı korku ögeleri de içeren (cadılar hayaletler vs.) filmlere de ev sahipliği yapmaktadır. Bu filmlerden de iki öneri yapalım. 

    Türe bir de zombi istilasından bakmak istersek Lucio Fulci'nin Zombi 2 filmine uğramak gerekli. Işık, kamera kullanımı, şiddet sahneleri ve müzikleriyle giallo türüne dahil olmayı başaran film aslında sıradan bir zombi istilası filmi. 

    Giallo ustası Dario Argento'nun en iyi filmi olduğunu düşündüğüm 1977 yapımı Suspiria ile devam edelim. "Üç Anne" üçlemesinin ilk filmi olan Suspiria, bale öğrencisi Suzy'nin Almanya'da bir dans okuluna gitmesiyle başlar. Okuldaki korkunç enerji ve vuku bulan birkaç cinayet Suzy'i okulda şeytani bir şeylerin olduğuna ikna eder ve bunların ne olduğunu öğrenmeye iter. Giallo türünün tüm önemli etkenlerinin ustalıkla kullanıldığı Suspiria tüm dünyada büyük ses getirmiştir.

     Hatta Emek sinemasında gösterime giren filmi sinemada izleyenlerin korkudan ölme ihtimaline karşı Anadolu Sigorta tarafından sigortalandığı da bilinmektedir. Emek sinemasında aralıksız 11 hafta vizyonda kalmıştır.

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.