Dune : Yeni bir efsaneye mi tanık oluyoruz?

Dune : Yeni bir efsaneye mi tanık oluyoruz?
  • 3
    0
    0
    0
  • Bir diğer uyarıya kadar yazıda spoiler bulunmamaktadır. 

     

    ‘Rüyalar, derinden gelen mesajlardır.’

         Son zamanların şüphesiz en büyük beklentiye sahip filmi Dune sonunda beyaz perdede heyecanlı seyircileriyle buluştu. Filmin yayınlanmasının ardından ben de sizler için bu yazıyı iki kısımda kaleme aldım. Yazının ilk kısmında filmin kadrosundan, neden bu kadar büyük bir beklenti yarattığından ve konusundan filmi henüz izleyemeyenler için spoilersız bir şekilde bahsederken, yazının ikinci kısmında ise filmin detaylı ve spoilerlı bir incelemesine yer verdim. İyi okumalar dilerim.

         Amerikalı yazar Frank Herbert tarafından 1965 yılında yayımlanan Dune : Çöl Gezegeni kitabının beyaz perde uyarlaması olan Dune filminin çekimlerine 2019 yılının bahar aylarında başlandı. Yönetmenliğini Arrival, Blade Runner : 2049 ve Prisoner gibi başarılı filmlerin yönetmeni Denis Villeneuve’ün yaptığı filmin başrollerinde ise Timothée Chalamet, Zendaya, Rebecca Ferguson, Oscar Isaac ve Jason Momoa gibi dünyaca ünlü oyuncular yer alıyor. Filmin devasa oyuncu kadrosunun yanısıra filmin müzikleri de Oscar Ödüllü besteci Hans Zimmer’a ait. 
     
    Bilim-kurgu türünün yapıtaşlarından sayılan Dune evreninin bu kadroya teslim edilmesi ile beraber sinemaseverlerin film hakkındaki beklentileri adeta zirveye çıktı. Uzun ve heyecanlı bir bekleyişin ardından takvimlerin 22 Ekim 2021’i göstermesiyle birlikte film ülkemizde de vizyona girdi. Eleştirmenler ve seyirciler tarafından oldukça olumlu geri dönüşler alan Dune, yayınlanmasından çok kısa bir süre sonra ikinci film onayı aldı. 

         Film neyden bahsediyor?

         Filmin ana karakteri Paul Atreides, (Timothée Chalamet) Caladan gezegeninin yöneticisi olan Atreides hanesinin tek varisidir.  Yıldızlararası seyahat etmeye yarayan ve baharat adı verilen çok değerli bir kaynağın bulunduğu tek gezegen ise Harkonnen hanedanının yönettiği Arrakis gezegenidir. Filmin konusundan ise genel olarak, Arrakis gezgeninin yönetiminin imparator tarafından Harkonnen hanedanından alınıp Atreides hanedanına verilmesinin sonucunda Paul’un hayatında meydana gelen değişim, gezegende yaşanan kaos, güç savaşı ve hayatta kalma mücadelesi şeklinde bahsedilebilir.

         Peki Film Nasıldı?

         Ben de çoğunluk gibi film hakkında devasa beklentilere sahip olan insanlardan biriydim  ve açıkcası filmi izlemeye, filmin tüm beklentilerimi suya düşürmesi ve beni hayal kırıklığına uğratmasının tedirginliği ile başladım. Fakat filmin ortalarına doğru bu tedirginliğim tamamen yok oldu.  Net bir şekilde filmi çok beğendiğimi söyleyebilirim. Dune, beklentimin tam karşılığıydı. Ne biraz eksik ne biraz fazla.

         Film hakkındaki bir diğer çekincem de kitaplarını henüz okumadığım için filmi anlama konusunda zorluk yaşama ihtimalimdi. Bu konuda da yönetmen Denis Villeneuve, ben ve benim gibi düşünen diğer sinemaseverler için filmi gerçekten anlaşılır bir biçimde çekmiş diyebilim.

          Filmin muhteşem müzikleri ve harika sinematografisinin yanı sıra filmin akış hıznın da diğer Villeneuve filmlerine göre daha hızlı olması ise beni çok mutlu eden bir diğer unsurlar.

         Dune film serisi bir bütün olacağından dolayı bu filmi tek başına Bu neden böyle? veya Bu neden şöyle? şeklinde eleştirmeyi doğru bulmuyorum. Bana göre çok başarılı bir giriş filmi olmuş. Dönemimizin bilim-kurgu filmleri arasında kendine en üst sıralarda yer bulabilecek yeni bir film serisi yolda gibi gözüküyor.

     

    Dikkat! Yazının bu kısmından sonra spoiler bulunabilir.

     

    ‘Korkmamalıyım. Korku katilidir aklın. Korku, mutlak yıkım getiren küçük ölümdür. Korkumla yüzleşeceğim.’

         Filmin, Zendaya’nın sesinden dinlediğimiz Arrakis gezegeninin tanıtımı ile başlaması bize filmin ilk amacının seyirciye evreni tanıtmak olduğunu net bir biçimde gösteriyordu. Filmin başlarında gerçekleşen kahvaltı sahnesi, bene gesserit büyücülerinin sahip olduğu sesi kullanabilme yeteneğinin izleyiciye tanıtılmasını sağlarken, birkaç sahne sonra gerçekleşen Paul’un dövüş eğitimi sahnesi ise bize filmde bir çok sahnede göreceğimiz kalkan teknolojisi hakkında öğretici bilgiler sunuyordu. Örnekler gitgide çoğaltılabilecek olsa da kısaca filmin tamamı boyunca ufak ufak verilen bilgiler, film esnasında izleyicilerin kafasında soru işareti kalmaması ve filmin akışının devamı için gerçekten çok önemliydi. Denis Villeneuve, bu konuya gerçekten çok önem vermiş ve çok iyi bir şekilde başarmış.

    ‘Bir Hediye Ne zaman hediye olmaz?’

         İmparatorluğun sözcülerinin Atreides Hanedanı’nın ana gezegeni Caladan’a geldiği sahnedeki ses, müzik, kıyafetler ve sahnedeki politika geriliminin seyirciye aktarılışı tek kelimeyle muhteşemdi. Denis Villeneuve, Hans Zimmer ve görüntü yönetmeni Greig Fraiser harika bir uyum içerisinde çalışmışlar ve adeta ders vermişler diyebilirim.

         Atreides Hanedanı’nın Arrakis gezegenine taşınmasının ardından Arrakis’te gerçekleşen yönetim değişimi ve gezegen halkının içinde bulunduğu yeni dönem bana filmde biraz az bahsedilmiş gibi geldi. Film, Paul’un seçilmiş kişi olma hikayesine odaklansa da bana göre bu sırada diğer olaylara verilen önemin de azaltılmaması gerekirdi. Fakat yönetmenin de belirli bir sürede belirili bir konuyu işlemesi gerektiği için bu durumu bir sıkıntı olarak görmüyorum.

         Baharat hasılatı bölgesinde meydana gelen makine arızasının ardından, Dük Atreides’in merhametinden kaynaklı yaşanan aksiyon sahnesi, heyecanı ve gerilimi seyirciye o kadar iyi aktarmış ki filme bir kez daha hayran kaldım. Gerçekten etkileyici bir sahneydi.

    ‘Çöl zayıflara göre değildir.’

         Güç sahibi insanların rakiplerini ortadan kaldırmak için yapabileceklerinin sınırnın olmadığını gösteren filmde, Atreides Hanedanı’nın, Arrakis gezegeninde tuzağa düşürülmesi ve hanedanın içindeki ihanetler, seyirciye çok ani bir şekilde aktarılsa da gerçekleşen savaş sahnesi gerek sinematografik açıdan gerekse aksiyon açısından oldukça başarılıydı. 

         Savaşın ardından Paul ve annesi Leydi Jessica’nın çölde hayatta kalmaya çalışmaları seyirciye sanki o anı yaşıyormuş gibi verilmiş ve bu esnada meydana gelen üzücü kayıplar tüm yıkıcılığı ile seyirciye aktarılmış. Bu esnada Hans Zimmer, müzikleriyle seyirciyi üzmeye adeta yemin etmiş. Özellikle Jason Momoa’nın harika bir şekilde canlandırdığı Duncan karakterinin vedası beni derinden etkileyen sahnelerden biriydi.

    ‘Her şeyden önce, ben ölmeyeceğim’ 

         Çölün zorlu şartlarında çeşitli yollarla hayatta kalmayı başaran Paul ve Leydi Jessica’nın etrafının fremmenlar tarafından çevrildiği sahnedeki bazı detaylar serinin gidişatı hakkında önemli olacak gibi duruyor. Paul’un rüyalarından bir türlü çıkmayan fremmen kızının gerçek olduğunu öğrenmesinin ardından gerçekleştirdiği düello sahnesi öncesi Paul’un duyduğu Seçilmiş kişinin yükselmesi için Paul Atreides ölmeli. Sesleri açıkcası Paul’un o sahnedeki düelloda öleceğini sanmama sebep olmuştu. Ölmeyişi ile gerçekten şaşırsam da belki önümüzdeki filmlerde seçilmiş kişinin ortaya çıkması için Paul’un öldüğünü görebilriz. Kim bilir. 

         Zendaya’nın sesiyle başlayan filmin son cümlesi de Zendaya’nın bu sadece başlangıç cümlesi oldu. Gerçekten de bu film sadece her şeyin başlangıcı gibi duruyor. Paul’un çöl gücü ile beraber güçleneceği diğer filmleri sabırsızlıkla bekliyorum.

    ‘Benim Yolum Çöle Çıkıyor.’

         Filmin bazı sahneleri hakkında detaylı yorumlarda bulunduktan sonra yazımın sonlarına gelirken kısaca filmin karakterlerinden de bahsetmek istiyorum.

         Oscar Isaac tarafından başarılı bir şekilde canlandırılan Dük Leto Atreides karakteri, oğluna ve eşine olan sevgisi ve halkına olan yakınlığı ile adeta Gerçek bir yönetici nasıl olunur? dersi veriyor. Harrkonen Baronu tarafından çırılçıplak bir şekilde aşağılandığı sahnede kendini baronu öldürmek amacıyla feda eden dük, filmin en beğendiğim karakterlerinden biri oldu.

    ‘Büyük adam liderlik peşinde koşmaz. Bunun için çağrılır ve buna cevap verir.’

         Sırada güzelliği ve elitliği ile tüm izleyicileri büyüleyen Leydi Jessica yer alıyor. Rebecca Ferguson’ın canlandırdığı karakterin oğluna duyduğu bağ filmde muhteşem işlenmiş. Paul’un bene gesserit büyücüsü Gaius Helen Mohiam tarafından sınandığı sahnede Ferguson’ın harika mimikleri Leydi Jessica karakterini daha da etkileyici hale getiriyor.

         Gelelim Paul ve Chani karakterlerine. Timothée Chamalet ve Zendaya’nın canlandırdığı ikiliyi önümüzdeki filmlerde daha sık beraber göreceğimizi biliyoruz. Paul karakterinin dışa karşı soğuk ama sevdiklerine karşı olan sıcak yapısını başarılı bir şekilde canlandıran Timothée’yi başrol için gayet beğensem de Zendaya için aynısını söyleyemeyeceğim. Son zamanlarda çeşitli yapıtlarda sık sık karşımıza çıkan Zendaya’nın bu filmdeki rolüne bir türlü ısınamadım. Film boyunca sadece aynı bakışı atan Zendaya henüz bize etkileyici bir oyunculuk da gösteremedi. Umarım ikinci filmde kendisinden daha iyi bir oyunculuk görürüz.

         Kendisini Game of Thrones ve Aquaman gibi yapımlardan tanıdığımız Jason Momoa ismini Dune ile beraber ilk kez duyduğumda bu filme çok uyumsuz olmuş gibi bir düşünceye kapılmıştım fakat kendisi beni sağlam yanılttı. Net bir şekilde filmin en iyi oyuncusuydu. 

    ‘Rüyalar güzel hikayeler yaratır, ama önemli olan her şey biz uyanıkken gerçekleşir.’

         Son olarak Josh Brolin’in canlandırdığı ve soğuk yapısının altında sıcacık bir adamın yattığı Gurney karakterinden bahsetmek istiyorum. Josh Brolin’in oyunculuğunu çok başarılı buldum fakat keşke karakterini filmin başında Paul’un da bahsettiği gibi bir müzik aleti çalarken görebilseydik diye de düşünmedim değil. 

    ‘Ruh halin ne olursa olsun gerektiğinde savaşırsın.’

         Özet geçmek gerekirse Dune : Çöl Gezegeni, oyuncu kadrosu, müzikleri, sinematografisi ve içinde bulunduğu evren bakımından harika bir şaheser olmuş. Dönemimizin Star Wars veya Yüzüklerin Efendisi olabilecek potansiyele sahip bu seri umarım böyle devam eder diyerek yazımın sonuna geliyorum. Benim filme puanım 10 üzerinden 9.5 oldu. Siz filmi beğendiniz mi? Filme puanınız kaç oldu? Paylaşırsanız sevinirim.

    ‘Her şey yeni başlıyor.’

                                                        Yazar : Adem Yiğit Pehlivan 

    Kaynakça : 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.