İnsan Olmaktan Utandıran Film : Dogville

İnsan Olmaktan Utandıran Film : Dogville
  • 2
    0
    0
    0
  • Bir diğer uyarıya kadar yazıda spoiler bulunmamaktadır.

         Herkese merhaba. Bugünkü yazımda yönetmenliğini Lars Von Trier’in üstlendiği, başrollerinde ise Nicole Kidman ve Paul Bettany’nin yer aldığı Danimarka filmi Dogville’den bahsedeceğim. İyi okumalar dilerim.

         Detay vermeden kısaca bahsetmek gerekirse Dogville, üzerinde uzun süre düşündürten hazmetmesi zor bir film. Üç saatlik filmde karakterlerin gelişimi temel alındığından dolayı herhangi bir sahneyi filmden çıkartmak istesek kopukluğa yer açabilecek düzeyde. Bu durumdan dolayı filmin uzunluğunu gayet normal buluyorum fakat izlemesinin hiç de kolay olmadığını söyleyebilirim. Film, insanın ruhuna dokunuyor, izleyicinin canını acıtıyor. Başlıkta da bahsettiğim gibi adeta insan olmaktan utandırıyor. 

         Oldukça başarılı bulduğum ve beğendiğim bu filmi henüz izlemediyseniz gerçek sinemanın ne olduğunu görmeniz için izlemenizi öneriyor ve yazının geri kalanını izledikten sonra okumanızı tavsiye ediyorum. İyi seyirler dilerim.

    Yazının geri kalanı spoiler içermektedir.

         Tiyatro oyunuymuş gibi çekilen filmin ilk sahnesinde şoka uğrayarak başlıyoruz filme. Yönetmenin, hiçbir şeyin filmin ve filmdeki anlatının önüne geçmesini istemediği için filmi tek planda, düşük bütçe ve ekipmanla çekmek istemesi ise bunun en büyük sebebi. Filmde kapı bile yer almıyor. Her şey karakterler ve oyunculuktan ibaret. Tüm doğallığı ve çıplaklığı ile izliyoruz kasaba halkını. Ne mekanların güzelliğinde kayboluyoruz ne de müziklerin etkileyiciliğinde. Bunların hiçbiri filmde yer almıyor çünkü. Kameranın sürekli titrek olması ve sahnelerdeki geçişler ise bize sürekli film izlediğimizi hatırlatıyor ve yönetmenin film hakkında düşünmemizi istediğini gösteriyor. Filmde bir kere bile yönetmenin adı geçmiyor çünkü kendisinin bile filmin önüne geçmesini istemiyor.

         Filmin içeriği dışında konuşabileceğimiz tek şey belki oyunculuklar. Ama onlar da filmin önüne geçmiyor lakin filmin daha etkileyici olmasını sağlıyor. Nicole Kidman’ın karakterini oldukça soğuk bir şekilde ve muhteşeme yakın canlandırması bizim Grace’in adına empati yapmamızı oldukça kolaylaştırıyor. Paul Bettany’nin oyunculuğu ise Tom’un çaresizliğini, egosunu ve zayıf karakterini mükemmel yansıtıyor. Kasabadaki herkesten tek tek bahsedemeyecek olsam da genel olarak oyunculukları çok başarılı buldum ve yönetmene istekleri doğrultusunda çok iyi yardım etmiş diyebilirim.

         Benim filmdeki en sevdiğim nokta ise karakterlerin çoğu filmin aksine bir anda çok iyi kalpli bir anda çok kötü kalpli hissiyatı uyandırmadan bir dönüşüm yaşaması. Küçüğünden yaşlısına kadar hepsinin son derece nankör, kıskanç ve karaktersiz olduğu kasabada her karakter başta Grace’i sevseler veya seviyorlarmış gibi davransa da hepsi Grace’ten nefret etmek için bir gerekçe buluyor. Kasabadaki Grace’in yanında olan tek kişi gibi gözüken Tom bile. Karakterlerin bu değişimi ise oldukça gerçekçi bir biçimde yansıtılmış. Gerçekten hayran olmamak elde değil.

         Bahsetmek istediğim bir diğer husus da filmdeki köpek imgesi. Köpek havlaması ile başlayan ve köpek havlaması ile sona eren filmde aynı zamanda Grace karakterinin, kasabadaki tek kötülük yaptığı kişi olan köpeğin kemiğini çalması ile filme dahil olması ve köpeğin canını bağışlaması ile filmden ayrılması detayı da yer alıyor. Dogville sakinlerinin keskin dişlerini Grace’e karşı göstermeleri ile Dogville sakinlerinin köpeğe benzetilmesi ise filmdeki bir başka vurgu. Filmin sonuna doğru ise  bu benzetmenin aslında köpeğe bir hakaret olduğunu görüyoruz aynı zamanda. Çünkü kasabadaki tek masum kişinin köpek olduğunu sahneler ilerledikçe daha net karşımıza çıkıyor. Filmin başında köpeğe fazla et verdiği için kızılan bir çocuk görürken filmin ilerisinde boynuna zincir takılan Grace’in, köpeğe gösterilen muamelenin aynısını görmesi ise Dogville halkının kokuşmuşluğunu çok iyi gösteriyor.

        Filmin başında hiçbir işe ihtiyaçları yokmuş gibi davranan kasaba halkının film ilerledikçe Grace’i köle gibi çalıştırmaları ise filmde ‘Hiçbir işe ihtiyacı olmayan bir kasaba için çok fazla işe ihtiyaç var.’ cümlesiyle harika özetlenmiş. Filmdeki replikler ve içindeki anlamlar gerçekten müthişti. 

    ‘Ona gözyaşlarını tuttmayı başarırsa duracağınızı söyleyin’

         Gelelim yavaş yavaş filmin etkileyici sonuna. Tom’un ihaneti sonucunda gangsterleri arayan kasaba halkının hazin olmayan sonu olarak adlandırdım ben bu finali. Grace’in o kasabada yaşadığı onca şeyin sonunda o kasabayı yok ettiği final ve Nicole Kidman’ın final sahnesindeki oyunculuğu müthişti. ‘Bu Dünya’ya yapacağım en iyi şey Dogville’i yok etmek.’ diyen Grace’i filmde ilk defa güçlü bir pozisyonda görmemiz Grace’in karakter gelişimi açısından oldukça başarılıydı. Eğer filmin sonu daha farklı şekillenseydi ve Grace merhamet gösterseydi, bu film kesinlikle bu kadar etkileyici olmaz hatta başarısız olarak bile nitelendirilebilirdi. Fakat Trier böyle bir hataya düşmeycek kadar başarılı ve cesur bir yönetmen. Filmin sonu beni o kadar gevşetti ve tatmin ettiki yüzümde büyük bir gülümseme ile izledim filmin sonunu. Hatta çocukların annesinin öldürüldüğü sahnedeki Grace’in kurduğu cümlede hayranlıkla karışık devasa bir sevinç gösterisinde bile bulunmuş olabilirim. Trier gerçekten çok zeki bir yönetmen. Filmin içinde yer alan önemsiz bir detay gibi gözüken kadının erken ağladığından bahsetme olayı filmin sonunda çok etkileyici bir sahneye dönüştü. İntikam güzel şey yeğen.

         Siz Dogville filmini izlediniz mi? İzlediyseniz beğendiniz mi? Benim puanım 10 üzerinden 8.5 oldu. Sizin puanınız kaç oldu? Paylaşırsanız sevinirim. Okuduğunuz için teşekkürler.

                                                                                  YAZAR : ADEM YİĞİT PEHLİVAN


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.